MAHKEMESİ : İSKENDERUN 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 20/12/2012NUMARASI : 2010/264-2012/397Yanlar arasında görülen elatmanın önlenmesi, yıkım davası sonunda, yerel mahkemece davanın, reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;Dava, çaplı taşınmaza el atmanın önlenmesi ve yıkım isteklerine ilişkindir.Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.Toplanan deliller ve tüm dosya içeriğinden, dava konusu 513 parsel sayılı taşınmazın davacıların mirasbırakanı A..U.. adına kayıtlı olduğu, davalıların kayıttan kaynaklanan herhangi bir haklarının bulunmadığı, davacıların el atmanın önlenmesi ve davalıların yaptığı kerpiç evin yıkılması istemiyle eldeki davayı açtıkları, taşınmazın bir kısmının davalılar tarafından kullanıldığının keşfen saptandığı, davalıların ise taşınmazı mirasbırakan A..U..'dan haricen satın aldıklarını ileri sürerek davanın reddini savundukları anlaşılmaktadır.Her ne kadar mahkemece, davalılar yönünden 3402 sayılı Kadastro Kanununun 13/B-b maddesindeki şartların oluştuğu ve davacıların taleplerinin hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmişse de Kadastro Kanunun anılan maddesinde kadastro çalışmaları sırasında tapuda kayıtlı taşınmazda kayıt sahibi veya mirasçılarından başkasının zilyet bulunması halinde zilyedin taşınmazı tapu dışı bir yolla iktisap ettiğini kanıtlanması durumunda taşınmazın zilyet adına tespit edileceği düzenlenmiş ve anılan hükümde kadastro tespitinden önceki harici satışlara ve zilliyetliğe sonuç bağlanmıştır. Somut olayda, davalıların, 1974 yılında davacıların mirasbırakanı adına tespit ve tescil edilen taşınmazı 1976 yılında haricen satın aldıklarını savundukları anlaşıldığından anılan kanun maddesinin somut olayda uygulama imkanı bulunmadığı gibi kadastro ile davacıların mirasbırakanı adına tescil edilen taşınmazda davalıların ziliyetliklerine değer verilemeyeceği de şüphesizdir. Bilindiği üzere, tapulu taşınmazların kadastro tespitinden sonra harici satışı, Medeni Kanunun 706., Borçlar Kanunun 213. ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarını taşımaması nedeniyle geçerli sayılamayacağı ve geçersiz sözleşme karşısında kayıt malikinin mülkiyet hakkının üstün kılınacağı kuşkusuzdur.Hal böyle olunca, mülkiyet hakkına üstünlük tanınmak suretiyle davanın kabul edilmesi gerekirken yanılgılı değerlendrime ile yazılı biçimde hüküm kurulması doğru değildir.Davacı tarafnın temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 17.06.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.