Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 9768 - Karar Yıl 2011 / Esas No : 11355 - Esas Yıl 2010





Davacı vekili, müvekkiline ait aracın davalı şirkete kasko sigorta poliçesi ile sigortalı olduğunu, aracın tek taraflı kazada hasar gördüğünü, hasar bedelinin sigorta şirketi tarafından ödenmediğini belirterek 30.000 TL.tazminatın avans faizi ile davalıdan tahsilini talep etmiştir.Davalı vekili, kazadan sonra sürücü değişikliği yapıldığını, sigortalının doğru ihbar yükümlülüğünün yerine getirmediğini belirterek davanın reddini savunmuştur.Mahkemece toplanan deliller ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, davacının ihbar yükümlülüğünü iyiniyet kurallarına uygun şekilde yerine getirmediği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dava, kasko sigorta sözleşmesinden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir.Mal sigortası türünden olan kasko sigorta sözleşmeleri gerek kuruluşlarında, gerek devamı sırasında ve gerekse rizikonun gerçekleşmesi aşamasındaki ihbar yükümlülükleri bakımından iyiniyet esasına dayalı sözleşme türlerin-dendir.Kasko Sigortası Genel Şartlarının A/1 maddesine göre gerek hareket gerekse durma halinde iken sigortalının veya aracı kullananın iradesi dışında araca anive harici etkiler neticesinde sabit veya hareketle bir cismin çarpması veya aracın böyle bir cisme çarpması, müsademesi, devrilmesi, düşmesi, yuvarlanması gibi kazalar ile üçüncü kişilerin kötüniyet ve muziplikle yaptıkları hareketler, aracın yanması, çalınması veya çalınmaya teşebbüs sonucu oluşan maddi zararların bu tür sigortanın teminat kapsamında olduğu anlaşılmaktadır.Diğer taraftan, TTK 1282. maddesi uyarınca, sigortacı, geçerli bir sigorta ilişkisi kurulduktan sonra oluşan rizikolardan sorumlu olduğu gibi, aynı Yasa'nın 1281. maddesi hükmüne göre, kural olarak rizikonun teminat dışında kaldığına ilişkin iddianın sigortacı tarafından kanıtlanması gerekmektedir. Olayın sigortalının ihbar ettiği şekilde değil de, sigortacının iddia ettiği şekilde gerçekleşmesi halinde ise, bu oluş şeklinin Kasko Sigortası Genel Şartlarının A.5.maddesinde sayılan “teslimat dışında kalan zararlardan” olması gerekmektedir.Keza, Kasko Sigortası Genel Şartları B.1.5 maddesine göre, sigortalı, sigortacının isteği üzerine rizikonun gerçekleşmesi nedenlerini ayrıntılı şekilde belirlemeye, zarar miktarı ile delilleri saptamaya ve rücu hakkının kullanılmasına yararlı bilgi ve belgeleri gecikmeksizin sigortacıya vermekle yükümlüdür.Görüldüğü gibi, ihbar yükümlülüğünün gereği gibi yerine getirilmemesi durumunda, müeyyidesi genel şartlarda düzenlenmediği gibi bu husus rizikonun teminat dışında kaldığı haller arasında da sayılmamıştır. Bu halde, konunun TTK'nın 1290 ve 1292/son madde hükümlerine göre çözümlenmesi gerekir. Buna göre, sigorta ettiren kimse kasten ihbarda bulunmamış ise, sigorta haklarını zayi edeceği, kusurunun bulunması halinde ağırlığına göre sigortacının ödemekle yükümlü olduğunun kabulü gerekmektedir. Diğer bir anlatımla, sigortalı rizikonun gerçekleştiğine dair doğru ihbar mükellefiyetini kasten yerine getirmez veya iyiniyet kurallarına açıkça aykırı şekilde, sigorta teminatı dışında kalan bir hususu sanki, teminat içinde kalmış gibi ihbar edildiği sigortacı tarafından somut delillerle kanıtlanılırsa, ispat külfeti yer değiştirip sigortalıya geçer.Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında somut olaya bakıldığında, kaza tespit tutanağına göre tek taraflı kazanın 01.02.2009 tarihinde saat 03.30 da sürücü H. tarafından tek taraflı trafik kazasını yaptığı belirtilmiş, zabıt mümzisi B. de mahkemede verdiği ifadesinde, kaza tespit tutanağının içeriğini doğrulayarak araç sürücüsünün H. olduğunu beyan etmiştir. Davalı tanığı Uğur ise, 14.04.2009 tarihli dilekçesinde ve mahkemeye verdiği ifadesinde, kaza esnasında görevli bulunduğunu, bir aracın çok hızlı olarak geldiğini, bariyerlerinin açık olduğunu, kasise girdiğini, fren yaptığını ve direksiyon hakimiyetini kaybedip direklere çarpıp devrildiğini, kazadan hemen sonra aracın yanına gittiğini, araç içinden genç, orta boylu birini araçtan çıkardığını, arkadan gelen Mercedes marka araçtan biri bayan iki bey indiğini, beylerden biri olay yerinde sürücü olarak kaldığını, araçtan çıkarılan sürücünün Mercedes araçla gittiğini, kalan sürücü ile Jandarma gelene kadar beklediğini beyan etmiştir.Taraflar arasındaki uyuşmazlık trafik kaza sonrası araç sürücüsünün değiştirilip değiştirilmediği, araç sürücüsünün H. mi yoksa başka bir kişi mi olduğu noktasında toplanmaktadır.Kaza tespit tutanakları aksi ispat edilene kadar geçerli resmi belge niteliğindedir. Zabıt mümzisi B. sürücünün H. olduğunu söylemiş ise de, davalı tanığı U. ise sürücünün genç, orta boylu bir kişinin olduğunu ifade etmiştir. Tanıklar arasındaki çelişki giderilmeden, sürücünün kimliği tespit edilmeden eksik inceleme ile hüküm kurulamaz.Bu durumda mahkemece, yukarıda açıklanan ilkeler ışığında, tanıklar B. ve U. yeniden birlikte dinlenerek B. olay mahalline geldiği sırada, U'nun olay mahallinde bulunup bulunmadığı, U. ile konuşup konuşmadığı, gerektiğinde olay yerinde keşif yapılarak olayı gördüğünü beyan eden U'nun bulunduğu yerden kazanın meydana gelmesini ve sonradan gelişen durumları görebilecek konumda olup olmadığı belirlenmeli, varsa olay mahallindeki kameralardaki görüntüler de getirtilerek, sonucuna göre ispat yükünün yer değişip değişmediği konusu tartışılıp TTK'nın 1281, 1282 ve 1292/son maddeleri uyarınca hüküm kurulması gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.SONUÇYukarıda açıklanan nedenle davacı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile usul ve yasaya aykırı bulunan hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 25.10.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.