Taraflar arasında görülen davada İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 22/04/2015 tarih ve 2015/391-2015/291 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili, müvekkilinin “A.” markasını 1983 yılında adına tescil ettirerek A.. B..-C.G. markası ve 9 adet marka tescil belgesi ile toptan ve perakende bal ticareti yaptığını, müvekkilinin aynı zamanda ekolojik tarım müteşebbis sertifikası sahibi olup, “A. Doğal Ürün” markasının tescili talebinde de bulunarak doğal ürün sertifikalı gıdaların üretim ve satışı girişiminde bulunduğunu, davalı şirket ve ortaklarının tv. yada ve radyolarda, reklam vs. yollarla piyasaya doğal ve gıda koteksine uygun olmayan, tağşiş edilmiş, maliyetinin çok altında bal satışı yaparak tüketicileri ve toplumu yanıltarak ve haksız kazanç temin ederek haksız rekabette bulunduğunu, davalının ekolojik tarım ürünü sertifikası almadan, almış gibi izlenim uyandırarak, müvekkilinin belge aldığı ve başka markalardan ayıt edici özelliğe sahip “A.” ve “A. Doğal Ürünler” adını kendi şirket adı olarak koyarak bal ticareti, reklam ve satışı yaptığını, davalı ile aynı adreste kurulu ve aynı soyadına sahip ortaklarına ait firmaya bir çok kez ceza kesildiğini, davalıdan “A.Doğal Ürünler” adı altında bal satın alan bir kısım tüketicilerin satın aldıkları balların sahte olduğunu görerek müvekkili şirkete şikayette bulunduklarını ve bu itibarla davalının müvekkilinin sahip olduğu markanın piyasadaki güvenilirliğini zedelediğini, davalının şirket adında geçen ve müvekkili adına tescilli “A.” markasının kullanımı için izin almadığı gibi, organik ürün sertifikasına da sahip olmadığını, müvekkili tarafından davalıya ihtar çekilerek marka hakkına tecavüzün önlenmesi ve haksız rekabete son verilmesinin talep edildiğini ancak, davalı tarafça ihtara cevap verilmediğini ileri sürerek, ticaret unvanına tecavüz ve haksız rekabetin tespitini, tecavüzün kaldırılmasını, davalı unvanında yer alan “A.” ve “A. DOĞAL ÜRÜNLER” ibaresinin silinmesini, hükmün ilanı ile 5000 TL maddi, 5000 TL manevi tazminatın davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.Mahkemece iddia ve dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde; davanın, davacı adına tescilli markaya davalı tarafından tecavüz edilmesi nedeniyle oluşan maddi ve manevi tazminatın tahsiline yönelik tazminat davası olup, 556 sayılı KHK'nın 61. ve 71. maddeleri uyarınca davaya bakmakta mahkemenin görevsiz olduğu ve davanın Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi'nin görev alanına girdiği gerekçesiyle, dava dilekçesinin görev nedeniyle reddine, mahkemenin görevsizliği ile görevli mahkemenin İstanbul Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi olduğunun tespitine ve talep halinde dosyanın İstanbul Nöbetçi Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi'ne gönderilmesine karar verilmiştir.Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.Dava, ticaret unvanına tecavüz nedeniyle vaki haksız rekabetin tespiti, önlenmesi ve davalı unvanındaki iltibas yaratan ibarenin sicilden terkini istemlerine ilişkin olup, mahkemece yukarıdaki özetten de anlaşılacağı üzere, dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde görevsizlik kararı verilmiştir. Ancak, dava ve karar tarihinde yürürlükte bulunan 6100 sayılı HMK'nın 141/1. maddesi uyarınca taraflar, cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçeleri ile serbestçe; ön inceleme aşamasında ise ancak karşı tarafın açık muvafakati ile iddia veya savunmalarını genişletebilir yahut değiştirebilirler. Bu nedenle, somut uyuşmazlık bakımından dilekçeler aşamasının tamamlanması beklenmeden, davalının savunması tespit edilmeden, dava dilekçesinin sunulmasını müteakip evrak üzerinden görevsizlik kararı verilmesi doğru olmadığı gibi, dava dilekçesinde davacı vekili, müvekkilinin ticaret unvanındaki “A.” ve “A. DOĞAL ÜRÜNLER” ibarelerinin davalı unvanında yer almasının haksız rekabet oluşturduğunu ileri sürerek, ticaret unvanına tecavüzün ve haksız rekabetin tespiti, men'i, unvan terkini ve hükmün ilanı isteminde bulunmuş olup davacı 556 sayılı KHK hükümleri uyarınca tescilli markalarından söz etmiş ise de, bu markalardan kaynaklanan öncelik ya da üstünlük haklarına dayanılmadığından uyuşmazlıkta 556 sayılı KHK hükümlerinin uygulama yeri bulunmamaktadır. Bu durumda, TTK hükümlerinin uygulanması suretiyle çözümlenmesi gereken uyuşmazlıkta ticaret mahkemesi görevli olduğundan mahkemece yargılamaya devam olunarak taraf teşkili sağlandıktan sonra uyuşmazlığın esası hakkında bir karar verilmesi gerektiğinin nazara alınmaksızın yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde görevsizlik kararı verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 30.9.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.