Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 9673 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 9933 - Esas Yıl 2013
Yanlar arasında görülen tapu iptal ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimin raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;KARARDava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı miras payı oranında tapu iptal-tescil ve tazminat isteklerine ilişkindir.Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriğinden toplanan delillerden; çekişme konusu taşınmazlardan ... ada 1 parsel sayılı taşınmazın 3/5 payının, ... ada ... parsel.....ada ... parsel ... ada ... parsel ve .... ada ... parsel sayılı taşınmazların tamamı miras bırakan T.S. adına kayıtlı iken 18.01.1996 tarihinde ölünceye kadar bakım akdi ile davalı oğlu N.'ye temlik ettiği, yine ....ada ... parsel, ...ada ... parsel ve ... ada ... parsel sayılı taşınmazların tamamı miras bırakan T.S. adına kayıtlı iken 20.10.2005 tarihinde ölünceye kadar bakım akdi ile davalı gelini G.'ye temlik ettiği, dava konusu taşınmazlardan ... ada ... ve ... parseller, ... ada ... ve ... parseller ile ... ada ... parsel sayılı taşınmazların tamamı diğer miras bırakan S.S. adına kayıtlı iken 24.09.1998 tarihinde ölünceye kadar bakım akdi ile davalı gelini G.'ye devrettiği muris S.'nin 20.02.2005 tarihinde, muris T.'nin ise 26.02.2010 tarihinde öldükleri, mirasçı olarak davacı kızları F. ile davalı N.'yi bıraktıkları, davalı N.'nin temlik aldığı taşınmazlardan ... ada ... parsel ve ... ada... parsel sayılı taşınmaların dava tarihinden sonra üçüncü kişilere sattıkları, davacının dava tarihinden önce üçüncü kişilere satılan .... ada .... parsel ve ... ada ... parsel sayılı taşınmazlar için tazminat, diğer taşınmazlar bakımından iptal- tescil isteğinde bulunduğu anlaşılmaktadır.Davacı, miras bırakanların ölünceye kadar bakım akdiyle yapmış oldukları temliklerin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmıştır.Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide “muris muvazaası” olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.Bu durumda yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanun'un 706, Borçlar Kanunu'nun 213 (TBK 237) ve Tapu Kanun'un 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirlerBu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir biçimde ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.Somut olaya gelince, miras bırakanların tüm mal varlığına yakın bölümünü teşkil edecek nitelikteki eldeki davaya konu 13 adet taşınmazını davalılara ölünceye kadar bakım akdiyle temlik ettikleri kayden sabittir. Somut bu olgu, yukarıda değinilen ilkelerle birlikte değerlendirildiğinde miras bırakanlar T. ve S.'nin ölünceye kadar bakma akdini daha az miktarda taşınmaz devrederek sağlama imkanı varken çok fazla sayıda taşınmazları temlik etmekteki gerçek iradelerinin aslında bakım sözleşmesi yapmak değil, diğer kız çocuğu olan mirasçıdan temliki yaptığı erkek çocuğuna ve gelinine mal kaçırmak amaçlı olduğu sonucuna varılmaktadır.Hal böyle olunca, davalılar üzerinde bulunan taşınmazlar bakımından iptal-tescil davasının kabulüne, tazminat isteğine konu edilen 109 ada 183 parsel ve 137 ada 71 parseller bakımından tazminat davasının kabulüne, yargılama sonrasında üçüncü kişiye devredilen 109 ada 169 ve 170 parsel sayılı taşınmazlar bakımından 1086 sayılı HUMK'un 186.maddesi (6100 sayılı HMK'nın 125.maddesi) uyarınca davacıya seçimlik hakkın hatırlatılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken reddi yönünde hüküm kurulmuş olması doğru değildir.Davacının temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasa'nın 3. maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 12.06.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.