Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 9612 - Karar Yıl 2010 / Esas No : 7802 - Esas Yıl 2010





MAHKEMESİ : ADIYAMAN 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 31/03/2010NUMARASI : 2007/569-2010/315Taraflar arasında birleştirilerek görülen davada;Davacı, davalılara ait binanın imar uygulamasından sonra kayden maliki bulunduğu 1681 ada 7 parsel sayılı taşınmazına tecavüzlü hale geldiğini ileri sürerek, elatmanın önlenmesi isteğinde bulunmuştur. Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır. Mahkemece, davalılardan M. ait binanın bir kısmının imar uygulaması sonucu davacıya ait taşınmaza tecavüzlü hale geldiği gerekçesiyle, tecavüzlü kısma davalının el atmasının önlenmesine, davacı tarafından mahkeme veznesine depo edilen muhtesat bedelinin davalı Mahmut’a ödenmesine, diğer davalılar yönünden davanın reddine karar verilmiştir. Karar, davalı M.tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü. Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi isteğine ilişkindir. Mahkemece, bedel ödenmek suretiyle elatmanın önlenmesine karar verilmiştir. Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; davacının kayden 1681 ada 7 parsel, davalının ise komşu 1681 ada 3 parselde malik oldukları anlaşılmaktadır. Davacı, tecavüzlü durumun imar uygulaması ile meydana geldiğini ileri sürerek, eldeki davayı açmıştır. Bilindiği üzere, yasal ayrıcalıkların dışında ayrılmaz parçanın (mütemmim cüz'ün) mülkiyeti ve buna bağlı olarak tasarruf hakkı üzerinde bulunduğu arza bağlıdır. Bu husus M.K.nun 684. maddesinde açıkca vurgulanmıştır. Ne varki, yürürlükten kalkmış olan 6785 sayılı yasanın l605 sayılı yasa ile değişik 42/c ve halen yürürlükte bulunan 3l94 sayılı imar yasasının l8. maddelerinde özel hükümler getirilmek suretiyle ayrılmaz parça (mütemmim cüz) olan yapı ile arz arasındaki hukuki ilişki kesilmiş bazı durumlarda yapı, üzerinde bulunduğu yerin malikinden başkasına bırakılarak imar parsellerinin oluşturulabileceği öngörülmüştür. Böylece yapıların bedelleri ilgili parsel sahiplerince yapı sahibine ödenmediği veya aralarında bu yönde bir anlaşma yapılmadığı yada ortaklığın giderilmesi davası açılmadığı sürece bu yapıların ömürlerini dolduruncaya kadar eski sahiplerine kullanma imkanı sağlanmıştır. Öte yandan, zeminin maliki olan kişinin taşınmazı bizzat kullanma yetkisi sınırlanmış, ayrılmaz parça (mütemmim cüz) durumunda olan yapı üzerinde tasarruf etme gücü özel yasa ile kısıtlanmıştır. 298l Sayılı Yasanın 3290 Sayılı Yasa ile değişik l0/c maddesi de aynı doğrultuda hüküm getirmiştir. Gerçekten, bir kimse kendisine veya yasanın himaye ettiği bir hakka dayanarak üçüncü bir şahsa ait bir taşınmaz üzerine ayrılmaz parça (mütemmim cüz) niteliğinde yapı inşaa etmiş imar uygulaması sonucu bu yer davacıya ait imar parseli içerisinde kalmış ise, kendi arzu ve iradesi dışında idari kararla oluşan bir durum söz konusu olduğundan kusurlu sayılamaz. İşte bu nedenle yukarıda değinildiği gibi yasa koyucu imar parseli malikine karşı yapı sahibini koruma zorunluluğunu duymuştur. Somut olaya gelince, gerçektende dosyaya ibraz edilen tapu kayıtlarından mahkemece yapılan bilirkişi incelemesinden tecavüzlü durumun İmar Yasasının 18. maddesi gereğince yapılan uygulama ile oluştuğu sabittir.Mahkemece, bu olgu saptanmak ve kabul edilmek suretiyle elatmanın önlenmesine karar verilmiş olması kural olarak doğrudur. Ancak mahkemece yapılan uygulama sonucu alınan bilirkişi raporları arasında bedelin tespiti yönünden çelişki mevcuttur. Bu çelişki giderilmeden sonuca gidilmiş olması, binanın mahiyeti tespit edilmeden bedel tespit edilmiş olması doğru değildir. Hal böyle olunca, yukarıda değinilen olgu ve ilkeler dikkate alınarak bilirkişi raporları arasındaki çelişki giderilerek muhdesatın ve kaim bedelinin tespit edilerek belirlenecek bu bedele karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere binanın yapım maliyetini üzerinden hüküm kurulmuş olması doğru değildir. Davalının, bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerle HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 30.9.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.