Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 9611 - Karar Yıl 2010 / Esas No : 7828 - Esas Yıl 2010





MAHKEMESİ : İZMİR 5. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 24/09/2009NUMARASI : 2008/469-2009/307Taraflar arasında görülen davada; Davacı,kayden maliki olduğu 12 parsel sayılı taşınmazına komşu 8 parsel maliki davalının iki parsel arasında bulunan boşluğa bakacak şekilde pencere açtığını, üst kata yaptığı balkon ve demirlerin taşınmazına tecavüzlü olduğunu, iki parsel arasındaki boşluğa çöp attığını ileri sürerek elatmanın önlenmesi isteğinde bulunmuştur. Davalı, dava konusu taşınmazda 40 seneden beri oturduğunu, komşuluk hukukuna aykırı herhangi bir durumun söz konusu olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, davalının komşuluk hukukuna aykırı olarak davacı taşınmazına pencere açarak ve balkon demirleri yaparak müdahale ettiği gerekçesiyle pencerelerin kapatılarak, balkon demirlerinin sökülerek elatmasının önlenmesine karar verilmiştir. Karar, davalı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü. Dava, komşuluk hukukundan kaynaklanan elatmanın önlenmesi ve pencerelerin kapatılması isteğine ilişkindir.Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriğinden toplanan delillerden, davacının 12 parsel sayılı taşınmazın, davalının ise komşu 8 parsel sayılı taşınmazın maliki oldukları anlaşılmaktadır. Mahkemece komşu parsel maliki davalının taşınmazına yapmış olduğu inşaat nedeniyle 1. kat balkon döşeme demirlerinin davacıya ait taşınmaza tecavüzlü olduğu saptanmak suretiyle davalının fiili el atmasının önlenmesine karar verilmiş olması doğrudur. Davalının bu yöne değinen temyiz itirazları yerinde değildir. Reddine. Davalının, komşuluk hukukuna aykırı olduğu görülerek, pencerenin kapatılması kararına yönelik temyiz itirazına gelince; Bilindiği üzere, Çağdaş hukuk sistemlerindeki tanımıyla mülkiyet: geniş haklar, buna bağlı yetkiler ile birlikte bazı ödevlerin oluşturduğu bir hukuksal kurumdur. Başka bir söyleyişle mülkiyet, tanıdığı geniş hak ve yetkilerin yanında bazı ödevlerde yükleyen bir ayni haktır. Medeni Kanunun 683. maddesinde "Bir şeye malik olan kimse hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir." hükmü getirilmek suretiyle mülkiyet hakkının kanunla kısıtlanabileceğine işaret olunmuştur. Bu doğrultuda olmak üzere, taşınmaz malikini komşusuna zarar verebilecek her türlü taşkınlıklardan kaçınmakla yükümlü kılan aynı kanunun 737. maddesi, komşuluk ilişkilerinden doğan zorunlu çıkar çatışmalarını düzenlemiş, bir arada yaşamak durumunda olan, komşu taşınmaz maliklerinin ekonomik, sosyal çıkarlarını dengede tutabilmek için onlara katlanma ve kaçınma ödevleri yüklemiştir. O halde, bir toplumda birlikte yaşama olanağı sağlayan insancıl, gerçekçi, zorunlu temel hukuk kuralına göre, hâkim; somut olayın özelliğini, taşınmazların konumlarını, kullanma amaçlarını, niteliklerini, yöresel örf ve adetleri, toplumun doğal ihtiyaç ve gerçeklerini göz önünde bulundurarak, komşuların birbirlerine göstermekle yükümlü oldukları olağan katlanma ve hoşgörü sınırını aşan bir taşkınlığın bulunup bulunmadığını saptama, zararı giderici önlemlerden en uygununu bulma, kaçınılmaz müdahaleleri yapmak suretiyle özverileri denkleştirme durumundadır. Diğer taraftan salt projeye aykırılık İmar Yasası (32. md., 42. md.,) gereğince idari yaptırımı ve idari yargıyı ilgilendirmektedir. Somut olaya gelince; davacı taşınmazına fiilen elatma bulunmadığı, davalının kendi mülkiyet alanı içerisinde projeye aykırı olarak davacı binasına cepheli pencere açması TMK 737. maddesinde düzenlenen hoşgörü sınırlarını aşacak nitelikte bir davranış olarak yorumlanamayacağı gibi bu durumun komşuluk hukuku açısından zarar verici nitelikte olduğunu söyleyebilme imkânı da bulunmamaktadır. Ayrıca bir kimsenin kendi mülkiyet alanı içindeki binası veya bölümüne pencere açma olgusu Türk Medeni Kanununun 683.maddesi gereğince mülkiyet hakkının bir sonucu olup, pis koku, duman… gibi haller dışında (ki somut olayda bu hususlarda bir iddiada bulunulmadığı gibi ispatta edilmediğine göre) pencere açmanın karşı tarafın aile mahremiyetinin ihlali niteliğinde olduğu da kabul edilemez. Hal böyle olunca, pencerenin kapatılması isteğinin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde hüküm kurulmuş olması doğru değildir.Davalının, bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedene hasren HUMK’nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 30.9.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.