DAVA : Göçmen
kaçakçılığı suçundan sanık M.D.'in 5237 sayılı TCK'nun 79/1-a, 62/1, 52/2-4,
53/1 ve 63. maddeleri uyarınca 3 yıl 4 ay hapis ve 24.320 Lira adli para, sanık
F. D.'in ise 79/1-a, 52/2-4, 53/1 ve 63. maddeleri uyarınca 4 yıl hapis ve
58.400 Lira adli para cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, mahsuba
ve adli para cezalarının 24 eşit taksitle tahsiline ilişkin, Fatih 5. Asliye Ceza
Mahkemesince verilen 08.01.2006 gün ve 685-4 sayılı hükmün, sanık M.D.ile sanık
F.D. müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 8.
Ceza Dairesince 06.05.2010 gün ve 15411-6935 sayı ile;
"... Yasadışı
yollardan Türkiye'ye gelen ve buradan Yunanistan'a gitmek isteyen göçmenlerin
sanık F.D.'e ait işyerinde barındırılarak, süre içerisinde ihtiyaçlarının
sanıklar tarafından karşılandığı, sanıkların kanıtlanan bu eylemlerinin
göçmenlerin yurt dışına çıkmalarına imkân sağlamaya teşebbüs aşamasında
kaldığı, TCK'nun 79. maddesi uyarınca verilen cezadan teşebbüs nedeniyle anılan
Yasanın 35. maddesine göre indirim yapılması gerektiği gözetilmeyerek sanıklar
hakkında fazla ceza tayini...",
İsabetsizliğinden
bozulmasına karar verilmiş, Daire Başkanı S. Çetinkol ile Daire Üyesi H. Akdağ;
"sanıkların suçunun tamamlandığı" görüşüyle karşı oy kullanmışlardır.
Fatih 5. Asliye Ceza
Mahkemesi ise 19.10.2010 gün ve 681-1046 sayı ile;
"... TCK'nun
79/1-a maddesi; 'doğrudan doğruya veya dolaylı olarak maddi menfaat elde etmek
maksadıyla, yasal olmayan yollardan yabancıyı ülkeye sokan veya ülkede
kalmasına imkân sağlayan kişi cezalandırılır' şeklindedir, sanıkların
göçmenlerin bir süre ülkede kalmalarına imkân sağladıkları açıktır...",
Gerekçesiyle
direnerek sanıkların önceki hükümdeki gibi cezalandırılmasına karar vermiştir.
Bu hükmün de
Cumhuriyet savcısı, sanık F. D. ve sanıklar müdafii tarafından temyiz edilmesi
üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 07.06.2012 gün ve 186114 sayılı "bozma"
istekli tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza
Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır:
KARAR : Sanıkların
göçmen kaçakçılığı suçundan cezalandırılmalarına karar verilen somut olayda,
Özel Daire çoğunluğu ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca
çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanıkların üzerlerine atılı göçmen kaçakçılığı
suçunun tamamlanıp tamamlanmadığının belirlenmesine ilişkindir.
5237 sayılı TCK'nun
"Göçmen kaçakçılığı" başlıklı 79. maddesi suç tarihinde;
"1 ) Doğrudan
doğruya veya dolaylı olarak maddi menfaat elde etmek maksadıyla, yasal olmayan
yollardan;
a ) Bir yabancıyı
ülkeye sokan veya ülkede kalmasına imkân sağlayan,
b ) Türk vatandaşı
veya yabancının yurt dışına çıkmasına imkân sağlayan,
Kişi, üç yıldan sekiz
yıla kadar hapis ve onbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.
2 ) Bu suçun bir
örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde, verilecek cezalar yarı
oranında artırılır.
3 ) Bu suçun bir
tüzel kişinin faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde, tüzel kişi hakkında
bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur" şeklinde iken, 22.07.2010
gün ve 6008 sayılı Kanunun 6. maddesiyle yukarıda belirtilen maddenin birinci
fıkrasına; "suç teşebbüs aşamasında kalmış olsa dahi tamamlanmış gibi
cezaya hükmolunur" hükmü eklenerek, göçmen kaçakçılığı bir teşebbüs suçu
haline getirilmiştir. Suç tarihinden sonra yapılan bu düzenleme, sanıkların
aleyhine bulunduğundan uyuşmazlığın TCK'nun 79. maddesinin 6008 sayılı Kanunla
yapılan değişiklikten önceki haline göre çözümlenmesi gerekmektedir.
TCK'nun 262, 277,
288, 309, 310, 311 ve 312. maddelerinde teşebbüs suçları düzenlenmiş ve anılan
maddelerin kapsamında bulunan suçlarda teşebbüs hali, tamamlanmış suç gibi
yaptırıma bağlanmıştır. 6008 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önce TCK'nun
79. maddesine göre göçmen kaçakçılığı teşebbüs suçu olmadığından, genel
hükümler çerçevesinde, şartların varlığı halinde bu suç yönünden teşebbüs
hükümlerinin uygulanabilmesi ve saptanacak temel cezadan teşebbüsün varlığı
nedeniyle indirim yapılması mümkündür.
Teşebbüs hükümlerinin
uygulanabilmesi için;
a- Suç teşebbüse
elverişli bir suç olmalı,
b- Belirli bir suç
işleme kastı bulunmalı,
c- Suç işleme kararı
icraya başlanılmalı,
d- Engel nedenlerle
sonuca ulaşılamamalıdır.
Seçimlik hareketli
bir suç olarak düzenlenen göçmen kaçakçılığı suçu, kanunda öngörülen göçmenin
yasal olmayan yollardan "ülkeye sokulması," "ülkede kalmasına
imkân sağlanması" veya "yurt dışına çıkarılmasına imkân
sağlanması" suretiyle işlenebilmektedir. Seçimlik hareketlerden "yurt
dışına çıkmaya imkân sağlama" bakımından netice, ülke karasuları, kara
sınırları ya da hava sahasının dışına çıkılmasıyla gerçekleşmektedir. Bu şartlar
yerine getirilmedikçe fiilin teşebbüs aşamasında kaldığının kabulü zorunludur.
Yasal olmayan
yollardan ülke dışına çıkarılmak istenen göçmen ya da göçmenlerin, bu amacın
gerçekleştirilebilmesi için geçici bir süre ile ev, otel ya da benzeri yerlerde
saklanması fiili, "yasal olmayan yollardan ülkede kalmaya imkân
sağlama" biçimindeki hareketin değil, "göçmenin yurt dışına çıkmasına
imkân sağlama" şeklindeki seçimlik hareketin kapsamında değerlendirilmesi
gerekmektedir. "Ülkede kalmaya imkân sağlama" ise, başka bir ülkeye
gitme amacı bulunmayan ve ülkemizde sürekli kalmak isteyen göçmenin yasal
olmayan yollardan ülkede kalmasına imkân sağlamaya yöneliktir.
Öte yandan, Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının 90. maddesinin son fıkrası uyarınca onaylanmakla iç
hukuk normu haline gelen, "Sınıraşan Örgütlü Suçlara Karşı Birleşmiş
Milletler Sözleşmesine Ek Kara, Deniz ve Hava Yoluyla Göçmen Kaçakçılığına
Karşı Protokol"ün 6. maddesinin ikinci fıkrasının ( a ) bendindeki,
"Her taraf devlet, kendi hukuk sisteminin temel kavramlarına bağlı kalmak
kaydıyla göçmen kaçakçılığına teşebbüsü suç haline getirmek için gerekli yasal
ve diğer önlemleri alır" şeklindeki düzenleme, teşebbüs halini tamamlanmış
suç gibi cezalandırmayı gerektiren zorlayıcı bir düzenleme değildir. Anılan
Protokolde yazılı olan; "taraf devletin kendi hukuk sisteminin temel
kavramlarına bağlılık" kuralı göz önüne alındığında, göçmen kaçakçılığı
açısından suçun tamamlanmış haline göre teşebbüsü belirli bir oranda indirimle
ceza yaptırımına bağlayan 6008 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki ceza
mevzuatının protokole aykırı bir düzenlemeyi öngörmediği açıktır.
Bu açıklamalar
ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Yerel mahkemece,
sanıkların yasal olmayan yollardan ülkemize giren göçmenlerin maddi menfaat
elde etmek amacıyla ülkede kalmalarına imkan sağladıkları ve bu şekilde
eylemlerinin tamamlandığı kabul edilmiş ise de, yasal olmayan yollardan ülkeye
giriş yapan göçmenleri, yurt dışına çıkarmak maksadıyla belli bir süre
barındıran sanıkların eylemlerinin, göçmen kaçakçılığı suçunun, suç tarihi
itibarıyla yürürlükte olan ve sanıkların lehine olduğunda tereddüt bulunmayan
"göçmenin yurt dışına çıkartılmasına imkan sağlanması" şeklindeki
seçimlik hareketi oluşturduğu, göçmenlerin yurt dışına çıkartılamadan
yakalanmış olmaları nedeniyle sanıkların fiilinin teşebbüs aşamasında kaldığı
kabul edilmelidir.
Bu itibarla, suçun
tamamlandığı gerekçesiyle teşebbüse ilişkin hükmü uygulamayan yerel mahkemenin
direnme hükmü isabetsiz olup, bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ : Açıklanan
nedenlerle;
1- Fatih 5. Asliye
Ceza Mahkemesinin 19.10.2010 gün ve 681-1046 sayılı hükmünün, sanıkların
üzerine atılı göçmen kaçakçılığı suçunun teşebbüs aşamasında kaldığının
gözetilmemesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
2- Dosyanın mahalline
gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 19.03.2013 günü
yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.