Hukuk Genel Kurulu 2013/1416 E. , 2014/956 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Sakarya 2. Aile MahkemesiTARİHİ : 24/01/2013NUMARASI : 2012/823-2013/48
Taraflar arasındaki “boşanma ve ferîleri” davasından dolayı yapılan
yargılama sonunda; Sakarya 2. Aile Mahkemesi 'nce davanın kabulüne dair
verilen 18/10/2011 gün ve 2010/904 E. 2011/703 K. Sayılı kararın
incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay
2.Hukuk Dairesi'nin 06.09.2012 gün ve 2012/3009 E. 2012/20466 K. Sayılı
ilamı ile; (...1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle
kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle yargılama aşamasında ileri
sürülmeyen hususların temyiz aşamasında ileri sürülmesinin mümkün
bulunmasına göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz
itirazları yersizdir. 2-Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal
durumlarına, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur derecelerine paranın
alım gücüne , ihlal edilen mevcut ve beklenen menfaatlerin kapsamına
nazaran davacı yararına hükmolunan maddi tazminat çoktur. Türk Medeni
Kanununun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi ile Türk Borçlar Kanununun
50. ve devamı maddeleri hükmü nazara alınarak daha uygun miktarda maddi
tazminat (TMK.md.174/1) takdiri gerekirken yazılı şekilde hüküm
kurulması bozmayı gerektirmiştir…) gerekçesiyle hüküm maddi tazminat
yönüyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan
yargılama sonunda; maddi tazminat yönünden mahkemece önceki kararda
direnilmiştir Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme
kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar
okunduktan sonra gereği görüşüldü: Dava, evlilik birliğinin temelinden sarsılması (TMK m. 166/1) hukuksal nedenine dayalı boşanma ve ferîlerine ilişkindir.Davacı
vekili dava dilekçesinde, davalının, davacıyı anne ve babası ile
tanıştırmak bahanesi ile evine götürerek tecavüz ettiğini, müvekkilinin
davalıdan hamile kaldığını, böylece evlendiklerini, davacıyı davalının
ailesinin benimsemediğini, davalının ailesinin hakaretlerine maruz
kaldığını, davalının davacıyı ve çocuğunu arayıp sormadığını, bağımsız
bir ev temin etmediğini belirterek tarafların boşanmalarına, müşterek
çocuğun velayetinin davacıya verilerek çocuk için 300 TL tedbir ve
iştirak, kendisi için de 300 TL tedbir ve yoksulluk nafakasına, 100.000
TL manevi, 20.000 TL maddi tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili davanın reddine kararı verilmesini dilemiştir.
Mahkemece TMK m. 166/1 uyarınca tarafların boşanmalarına, çocuğun
velayetinin davacı anneye, çocuk için aylık 100TL tedbir ve iştirak,
kadın yararına ise aylık 200TL tedbir ve yoksulluk nafakası hükmedilmiş,
davacı yararına 15.000TL maddi tazminat takdir edilmiş, manevi tazminat
talebi ise ret edilmiştir. Hükmün davalı koca vekil tarafından
temyiz edilmesi üzerine, Özel Dairece sair yönleri onanan karar, takdir
edilen maddi tazminatın çok olduğu gerekçesiyle bozulmuştur. Mahkemece
önceki kararda direnilmiş, direnme hükmünü davalı koca vekili temyize
getirmiştir. Yerel Mahkeme ile Özel Daire arasında uyuşmazlık;
tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları ile kusur
dereceleri, paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı ile
ihlâl edilen mevcut ve beklenen menfaati dikkate alındığında, TMK m. 174
uyarınca davacı kadın yararına takdir edilen 15.000 TL maddi tazminatın
fazla olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. Boşanmanın mali
sonuçlarından olan maddî tazminat TMK m. 174/1’de düzenlenmiştir.
Düzenlemeye göre; “mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden
zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun
bir maddî tazminat isteyebilir.” Hemen belirtmek gerekir ki, TMK m.
174/1’de düzenlenen, boşanmanın mali sonuçlarından olan maddi tazminat
genel tazminat esaslarından ayrılmaktadır. Eş söyleyişle bu tazminat
türünün kendine özgü/özel kuralları bulunmaktadır. Düzenlemede maddi
tazminatın miktarının saptanması açısından tazminat isteyenin “boşanma
yüzünden mevcut ya da beklenen bir menfaatinin zedelenmesinden” söz
edilmiştir. Düzenlemede mevcut ya da beklenen menfaatin niteliği
belirtilmediği gibi hesaplama yöntemi konusunda da bir açıklama
bulunmamaktadır. Madde metninden de anlaşılacağı üzere, sadece “uygun”
bir tazminat denilmiş, böylece maddi tazminatın miktarının takdiri
uygulamaya bırakılmıştır. Şu halde, mevcut ve beklenen menfaat ile
kastedilenin ne olduğunun bilinmesi gerekir. Mevcut menfaat; evlilik
birliğinin eşe sağladığı hali hazırdaki ekonomik yararlardır. Beklenen
menfaat ise; evlilik birliği boşanma ile sona ermemiş olsaydı, eş
söyleyişle evlilik birliği sürmüş olsaydı elde edilecek olan muhtemel
ekonomik yararlardır. Bu yararlar çok çeşitlidir. Bu bağlamda şunu ifade
etmek gerekir ki boşanmakla bir eş, en azından, diğer eşin desteğini
kaybedecektir. Boşanan eş, kurulu bir evlilik düzeni içinde, işleyen her
ekonomik yarardan yoksun kalarak yeni bir düzen kurması gerekecektir.
İlişkinin niteliği itibariyle ekonomik yararlar da değişeceğinden,
mevcut ve beklenen menfaatler itibariyle zararı belirlemek güç olsa da
hakkaniyet eksenli olarak, hakime fikir de verecektir. Hakkaniyet
eksenlidir(TMK m. 4), zira evlilik birliği ticari değil manevi bir
beraberliktir. Yasa’da “uygun bir tazminat” denilmesinin nedeni de
budur. Hakime tanınan bu takdir marjının kullanılması sınırsız
olmayacaktır. Öğreti ve özellikle uygulamada, takdir marjı
kullanılırken; boşanmaya neden olan olaylardaki kusurun ağırlığı,
eşlerin sosyal ve ekonomik durumları, bakiye/ortalama yaşam ve sahip
olunan çocuk sayısı gibi nedenlere bağlı olarak, evlenme şansı gibi
kriterlerin göz önünde tutulması gerektiği kabul edilmektedir.
Uygulamada tazminat takdirinde önemli başka bir ölçüt de, eşin
evlenmeden önceki yaşam standartlarıdır. Kuşkusuz boşanan eş bu
standartları kaybedecektir. İşte tazminatın takdirinde, kaybedilen bu
standartların da dikkate alınması gerekecektir. Evlilik birliğinin
devamı süresince eşin yaşam standartları, aslında desteği yitirilen eşin
sosyal ve ekonomik durumu ile doğrudan ilgilidir. Hiç kuşkusuz eşlerin
gelirinin olup olmadığı, bu cümleden olarak, eşlerin çalışıp çalışmadığı
yitirilecek destek açısından nazara alınması gereken başka bir kriter
olacaktır. TMK m. 185/3 gereğince eşler birlikte yaşamak ve
birbirlerine yardımcı olmak zorundadırlar. Buna tüm sosyal ihtiyaçlar
dâhildir. En basit örneğiyle, sözgelimi hastalığında kocasının yardım ve
ilgisine muhtaç olamaktadır. Çalışmayan eşin sağlık ve tedavi giderleri
de koca tarafından sağlanmaktadır. Eldeki olayda, davalı kadın ev
hanımıdır. Evlilik birliğinin giderlerine ancak emeği ile katkıda
bulunma imkanına sahiptir. 2010 doğumlu çocuğuna da bakmak zorunda olan
kadının başka türlü geliri de bulunmamaktadır. Kadına atfı kabil bir
kusurun varlığının kanıtlanamadığı olayda; kadının hamile kalması
üzerine tarafların evlenmesinden sonra, davalının ailesinin davacıyı
istememesine rağmen koca tarafından bağımsız ev temin edilmediği,
davalının eşini istemediği, eşi ve çocuğu ile ilgilenmemek suretiyle
birlik görevlerinin de yerine getirmediği toplanan delillerden
anlaşılmıştır. Gerçekleşen bu kusur oranı, tarafların belirlenen sosyal
ve ekonomik durumu, kadının mevcut ve beklenen menfaatleri göz önüne
alındığında kadın yararına takdir edilen maddi tazminat (TMK m. 174/1)
orantılı olup, çok değildir. Açıklanan bu nedenlerle usul ve yasaya uygun bulunan direnme kararının onanması gerekir
S O N U Ç: Davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme
kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA, gerekli temyiz ilam
harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına mahal olmadığına,
26.11.2014 gününde yapılan ikinci görüşmede oybirliğiyle karar verildi.