Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 9520 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 9284 - Esas Yıl 2015





Taraflar arasında görülen davada Kastamonu 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 22/10/2014 tarih ve 2012/49-2014/504 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalılar vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili; davalının, taraflar arasında akdedilen 28.01.2005 tarihli acentelik sözleşmesi ve buna bağlı olarak imzalanan 11.09.2008 tarihli ek acentelik sözleşmesi ile 03.02.2005-10.10.2008 tarihli vekaletnameler uyarınca müvekkilinin yetkili acentesi olarak faaliyet gösterdiğini, geçmiş iki yıllık süreçte davalı şirketin acentelik sözleşmesinden kaynaklı borçlarını yerine getirmemeye başladığını, davalı şirketin çekilen ihtarlara rağmen borçlarını eda etmediğini, müvekkilince 05.08.2011 tarihinde tescil ve 10.08.2011 tarihinde ilan edilen fesihname ile taraflar arasındaki acentelik ilişkisinin sonlandırıldığını, müvekkilince davalının borçlarının teminatı olarak verilen ipoteklere uyarınca ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla Kastamonu 1. İcra Müdürlüğü'nün 2011/4500 esas sayılı dosyasında takibe başlanıldığını, davalıların haksız ve kötü niyetle borca itirazı nedeniyle takibin durduğunu, ileri sürerek davalıların icra takibine vaki itirazlarının iptaline, ipotek senedinde yazılı olan 330.000,00 TL oranında ve temerrüt tarihi itibariyle ticari faiziyle birlikte takibin devamına, alacağın % 40'ından aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, müvekkillerince verilen ipoteğin üst sınır ipoteği olduğunu, toplam borç miktarının ipotek limitini aşamayacağını, davacıların alacak miktarı belli olmadan ve ipotek üst sınırı 330.000,00 TL olmasına karşılık 916.402,33 TL üzerinden takip yaptığını, müvekkillerinin acentelik sözleşmesinden kaynaklı borcunun bulunmadığını, takibe vaki itirazın haklı olduğunu savunarak davanın reddiyle davacının alacağın % 40'ından aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkum edilmesini istemiştir.Mahkemece, iddia, savunma ve dosya kapsamına göre; davacının, daha öncesinde acentesi olan davalı şirketin, acentelik faaliyetleri sırasında davacı adına tahsil ettiği primleri aktarmadığı gerekçesiyle takibe başladığı, davalılarca takibe itiraz edilmesi nedeniyle takibin durduğu, taraflar arasında akdedilen acentelik sözleşmesinin 15. maddesi uyarınca davacı şirketin ticari defter ve belgelerinin delil mahiyetinde bulunduğu, mahkemece davacıya ait ticari defter ve belgeler üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırıldığı, usulüne uygun tutulduğu tespit edilen ve sahibi lehine delil mahiyetindeki defter ve belgeler uyarınca davacı şirketin takip tarihi itibariyle 887.884,22 TL alacağının bulunduğu, Kastamonu 1. İcra Müdürlüğü'nün 2011/4500 esas sayılı dosyasına konu beş adet üst sınır ipoteği bedelinin 330.000,00 TL olduğu, davalılardan T.. S.. tarafından tesis ettirilen ipotek bedelinin 250.000,00 TL ile sınırlandırıldığı, bu davalı yönünden ipotek nedeniyle sorumluluk miktarının bu miktarı aşamayacağı, dava dışı R. V. tarafından dava tarihinden sonra ipotekli taşınmazın devralınması nedeniyle icra dosyasına yatırılan 80.000,00TL'nin icra müdürlüğünce icra aşamasında değerlendirileceği, her ne kadar davalı vekilince şirketin bölge müdürlüğünün kayıtları üzerinde inceleme yapılması istenilmiş ise de bu kayıtların genel müdürlükçe tutulan kayıtlardan farklı olmayacağı, bu nedenle davalılar vekilinin itirazının yersiz olduğu, takip konusu alacağın likit sayılması nedeniyle davacı yararına icra inkar tazminatına hükmedildiği gerekçesiyle, davalıların Kastamonu 1. İcra Müdürlüğünün 2011/4500 esas sayılı dosyasına vaki itirazlarının 330.000,00 TL (davalı T.. S.. yönünden 250.00,00 TL ile sınırlı olmak kaydıyla) asıl alacak üzerinden iptaline ve takibin devamına, davacının faize yönelik itirazın iptali isteminin reddine, asıl alacağın % 40'ı olan 132.000,00 TL'nin (davalı T.. S.. yönünden 100.000,00 TL ile sınırlı olmak üzere) davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, davalıların disiplin para cezası isteminin reddine karar verilmiştir.Kararı, davalılar vekili temyiz etmiştir.1-Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalılar vekilinin aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.2-Dava; ipoteğin paraya çevrilmesi suretiyle yapılan takibe yönelik itirazın iptali istemine ilişkindir. Dosya kapsamından; davalı D.Arda Sigorta Aracılık Hiz. Tic. San. Ltd. Şti. ile davacı arasında acentelik sözleşmesine dayalı ilişkinin bulunduğu, bu ilişki nedeniyle davacı ve diğer davalıya ait taşınmazlar üzerinde ipotek tesis edildiği hususlarında ihtilaf bulunmamaktadır. Taşınmaz rehninin bir çeşidi olan ipotek; TMK'nın 881-897. maddeleri arasında düzenlenmiş olup doktrinde ki tanımıyla kişisel bir alacağı güvence altına alma amacı güden kıymetli evraka bağlı olmayan ve bir taşınmazın değerinden alacağın elde edilmesi olanağını sağlayan sınırlı ayni haktır. TMK'nın 851. maddesi uyarınca güvence altına alınması düşünülen alacak miktarının belirli olup olmamasına göre ipotek iki şekilde kurulabilir. İpotekle güvence altına alınması düşünülen alacağın miktarı belirli ise anapara ipoteği, belirli değil ise üst sınır ipoteği söz konusu olur. Anapara ipoteği mevcut ve miktarı belirli alacaklar için kurulmakla bu ipotek türünde rehin yükünün kapsamı tapu kütüğüne tescil edilen alacak miktarıyla sınırlı olmayıp, bunun dışındaki yan alacaklar da rehin yükü kapsamındadır (TMK md. 875-876). İpoteğin kurulması esnasında güvence altına alınan alacağın miktarı belirli değil ise alacaklının bütün istemlerini karşılar biçimde bir üst sınır taraflarca belirlenebilir. Bu şekilde miktarı belirli olmayan alacaklar için kurulan ipoteğe üst sınır ipoteği denilmekte olup genellikle bu tarz ipotekler rehnin kurulduğu anda miktarı bilinmeyen ileride doğduğu zaman da miktarının ne olacağı tahmin edilemeyen alacaklar örneğin, genel krediden veya cari hesaptan kaynaklı alacaklar için üst sınır ipoteği kurulabilir. Üst sınır ipoteğinin bulunması halinde alacak miktarı ipotek limitini aşıyor olsa dahi borçlu ipotek akit tablosunda belirlenen miktarı icra dosyasına yatırmakla tüm borçlarından kurtulur. Bu miktarın içerisine icra masrafları, faiz, vekalet ücreti gibi fer'i nitelikli alacaklar da dahil olup borçlu ayrıca bunlardan sorumlu tutulamaz. Somut olayda; mahkemenin de kabulünde olduğu üzere davalılara ait taşınmazlar üzerinde üst sınır ipoteği tesis edilmiş olduğu anlaşılmaktadır. Ancak; mahkemece takibe yapılan itirazın 330.000,00 TL "asıl alacak" üzerinden iptali ve takibin bu miktar üzerinden devamına karar verilerek üst sınır ipoteği limitini aşacak şekilde tahsile olanak verilmesi doğru görülmemiştir. Ne var ki, kararın bu nedenle bozulması gerekmiş ise de, kanuna aykırı olan bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasının gerektirmediğinden, hükmün HUMK'nın 438/7. maddesi uyarınca düzeltilerek onanmasına karar vermek gerekmiştir.SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalılar vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün birinci paragrafının hükümden çıkartılıp yerine "Davanın kabulü ile; davalıların Kastamonu 1. İcra Müdürlüğü'nün 2011/4500 esas sayalı icra dosyasında takibe yaptıkları itirazların tesis edilen ipoteklerin üst sınır ipoteği olmaları nedeniyle 330.000,00 TL (davalı T.. S.. yönünden ipotek bedeli olan 250.000,00 TL ile sınırlı olmak kaydıyla) üzerinden iptali ile takibin asıl alacak, icra masrafları, faiz, vekalet ücreti ve sair fer'ileri de dahil olmak kaydıyla bu miktar üzerinden devamına" cümlesinin yazılmasına, kararın düzeltilmiş bu şekli ile ONANMASINA, ödedikleri temyiz peşin harcın istekleri halinde temyiz edenlere iadesine, 28/09/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.