Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 946 - Karar Yıl 2007 / Esas No : 915 - Esas Yıl 2007





Taraflar arasındaki "tahliye" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; (Marmara Ereğlisi İcra (Hukuk) Mahkemesi)'nce davanın reddine dair verilen 18.05.2006 gün ve 2006/12 E.-13 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay Altıncı Hukuk Dairesi'nin 19.10.2006 gün ve 8433-10384 sayılı ilamı ile; (...Davacı alacaklının kira parasının tahsili amacıyla davalı borçlu aleyhine başlatmış olduğu tahliye istekli icra takibine itiraz edilmemesi üzerine davacı alacaklı icra mahkemesinden kiralananın tahliyesini istemiştir. Mahkemece davanın reddine karar verilmesi üzerine, karar davacı alacaklı tarafından temyiz edilmiştir. Davacı alacaklı tarafından 10.02.2006 tarihinde başlatılan icra takibi üzerine davalı borçluya gönderilen 18.02.2006 tarihli ödeme emrine itiraz edilmeyerek takip kesinleşmiştir. Mahkemece sözleşmede belirtilen adrese ödeme emri tebliğ edilmediğinden dolayı davanın reddine karar verilmiş ise de, Tebligat Kanunu'nun 17, ilgili Tüzüğün 23. maddesine göre yapılan tebligat geçerli olduğundan davanın esasına girilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi doğru değildir. Karar bu nedenle bozulmalıdır...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir. Temyiz Eden: Davacı/alacaklı/kiralayan vekili Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü: Davacı alacaklı kiralayan vekili: Müvekkilinin, davalı Müslüm'e 23.04.2004 tarihli yazılı kira sözleşmesi ile "K... mh. E-5 üzeri B... Tesisleri, Otel P... M.Ereğlisi/Tekirdağ" adresinde bulunan taşınmazı kiraladığını, borçlu kiracının 2005 yılı Ağustos, Eylül, Ekim, Kasım, Aralık ve 2006 yılı Ocak ayları kira bedellerini ödemediğinden hakkında Marmara Ereğlisi İcra Müdürlüğümün 2006/14 E. sayılı dosyasında tahliye talepli olarak icra takibi başlattıklarını, borçlu kiracıya usulüne uygun tebligat yapılmasına rağmen borcunu ödemediğini ifadeyle, borçlunun borcunun tamamını 30 günlük yasal süresi içinde ödemediğinden ve herhangi bir itirazı da olmadığından İİK m. 269 vd. maddeleri gereği mecurun tahliyesine karar verilmesini istemiştir. "K... mah. E-5 üzeri B... Tesisleri Otel P... M.Ereğlisi/Tekirdağ" adresine çıkarılan icra dosyasındaki ödeme emri tebligatı "muhatap o anda adreste olmadığından kapısına 2 nolu haber kağıdı yazıldı. Komşusu Yunus'a haber verildi. Tebligat evrakı mahalle muhtarı Hidayete teslim edildi. (18.04.2004)" şeklindeki şerhle tebliğ edilmiştir. Davalı borçlu kiracı, usulüne uygun şekilde yapılan dava dilekçesi tebliğine karşın yargılamaya katılmamış, cevap vermemiş, mazeret de bildirmemiştir. Yerel mahkemece; icra dosyası celp edilip incelenmiş ve ödeme emrinin borçluya Tebligat Kanunu'nun 21. maddesine göre tebliğ edilmesine karşın bu maddede ve Tüzüğün 28. maddesinde açıklanan şekilde ve usulüne uygun olarak tebliğ edilmediği, taraflar arasındaki sözleşmede kiracının İstanbul adresinin yazılı olmasına karşın, tebligatın Tekirdağ'daki otel adresine gönderilmesinin hatalı olduğu gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiştir. Özel Daire'ce, yukarıda açıklanan nedenlerle hüküm bozulmuştur. Yerel mahkemece, yapılan tebligatın Tebligat Kanunu'nun 21 ve Tebligat Tüzüğü'nün 28. maddelerine göre usulüne uygun olmadığı gerekçesi ile ilk hükümde direnilmiştir. Dava, temerrüt nedeniyle tahliye istemine ilişkindir. Davacı/alacaklı/kiralayan tarafından davalı/borçlu/kiracı aleyhine taraflar arasındaki yazılı kira ilişkisine dayanılarak, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun 269. maddesine göre "Adi kiraya ilişkin" takip talepnamesi ile takibe girişilmiş; borçluya 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 260 ve 286. maddeleri uyarınca M30 gün ödeme süreli ve tahliye ihtarlı" ödeme emri gönderilmiştir. Davalı borçluya yapılan ödeme emri tebliği 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 21. maddesine göre yapılmış ise de, bu maddenin uygulamasına dair Tebligat Tüzüğü'nün 28/1. maddesi "Muhatap veya muhatap adına tebliğ yapılabilecek olanlardan hiçbiri gösterilen adreste bulunmazsa, tebliğ memurunun adreste bulunmama sebebini bilmesi muhtemel komşu, yönetici, kapıcı, muhtar, ihtiyar kurulu ve meclisi üyeleri, zabıta amir ve memurlarından tahkik ederek, beyanlarını tebliğ tutanağına yazıp altını imzalatması, imzadan çekinmeleri halinde de bu durumu yazarak imzalaması gerekir" demektedir. Muhatabın tebliğ saatlerinde adreste bulunmama nedeni anılan Tüzük maddesinde belirtilen kişilerden sorulup bu hususta bir tutanak düzenlenmemiştir. Tebliğ ile ilgili kanun ve tüzük hükümleri tamamen şeklidir. Değinilen işlemler nedeniyle tebligat; bilgilendirme yanında belgelendirme özelliği de bulunan bir usul işlemidir. Gerek tebliğ işlemi ve gerekse tebliğ tarihi ancak yasa ve tüzükte emredilen şekillerle tevsik ve dolayısıyla ispat olunabilir. Bu sebeple tebligatın usul yasaları ile ilişkisinde daima gözönünde tutulmalıdır. Kanun ve Tüzüğün amacı tebligatın muhatabına en kısa zamanda ulaşması, konusu ile ilgili olan kişilerin bilgilendirilmesi ve bu hususların belgeye bağlanmasıdır. Hal böyle olunca, yasa ve tüzük hükümlerinin en ufak ayrıntılarına kadar uygulanması zorunludur. Kanunun ve Tüzüğün belirlediği şekilde yapılmamış ve belgelendirilmemiş olan tebligatların geçerli olmayacağı Yargıtay içtihatlarında açıkça vurgulanmıştır. Tebligat Kanunu ile Tüzüğü'nde öngörülen şekilde işlem yapılmış olmadıkça, tebliğ memuru tarafından yapılan yazılı beyan onun mücerret sözünden ibaret kalır ve dolayısıyla belgelendirilmiş sayılmaz. Bu konudaki Hukuk Genel Kurulu'nun 20.04.1994 tarih, 1994/18-100 E., 1994/226 K.; 02.06.1999 tarih, 1999/18-480 E., 1999/486 K.; 22.12.2004 tarih, 2004/12-765 E., 2004/730 K.; 30.03.2005 tarih, 2005/6-190 E., 2005/220 K.; 24.05.2006 tarih, 2006/5-327 E., 316 K.; 04.04.2007 tarih, 2007/12-200 E., 2007/187 K. sayılı kararlarında da aynı hususlar vurgulanmış olup, buna göre, davalı/borçlu/kiracıya Tebligat Kanunu'nun 21. maddesi ve Tebligat Tüzüğü'nün 28. maddesine göre yapılan tebligat eksik ve geçersizdir. Bu durumda davalıya tebliğin ödeme emrinden haberdar olduğu tarihinde yapıldığının kabulü gerekir. Bununla birlikte, sözü edilen ödeme emrinin borçluya usulünce tebliğ edilmediği ancak, tahliye istemli dava dilekçesinin borçluya usulünce tebliğ edildiği dosya kapsamı ile belirgindir. Davacı/alacaklı/kiralayanın tahliye istemi, temelinde 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 260. maddesine dayalıdır. Anılan 260. maddenin 2. fıkrası gereğince borçlu kiracının ödeme süresi, 30 gün içinde ödeme ve tahliye ihtarının tebliğ edildiği günden başlamaktadır. Diğer taraftan, 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun "Usulüne aykırı tebliğin hükmü" başlıklı 32. maddesinde; "Tebliğ usulüne aykırı yapılmış olsa bile, muhatabı tebliğe muttali olmuş ise muteber sayılır. Muhatabın beyan ettiği tarih, tebliğ tarihi addolunur." denilmektedir. 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun 269. maddesinde ise borçlunun ödeme emrinin tebliğine karşın itiraz etmemesi ve ihtar süresi içinde borcunu da ödememesi halinde alacaklının talebi ile icra mahkemesince tahliyeye karar verileceği hükmü yer almaktadır. Şu durumda, davalı/borçluya icra dosyasında çıkarılan ödeme emrinin tebliği usulsüz ise de, dava dilekçesi usulünce tebliğ edilmekle, borçlunun bu tebliğle "icra dosyasındaki usulsüz tebliğe" muttali olduğunun kabulü gerekir. Kendisine gönderilen usulsüz tebligatı öğrenen muhatabın, bu tebligatın usulsüz olduğunu öğrendiğini beyan edeceği makam, tebligatı çıkaran İcra Dairesi olup, itirazlarını da öğrenme tarihinden itibaren yasal sürede yine İcra Dairesi'ne bildirmelidir. Tebligatın usulsüzlüğünü her ne yolla olursa olsun öğrenen borçlunun, takibe itirazlarını bildirmemesi ve aynı zamanda icra mahkemesine de şikayet yoluyla tebligatın usulsüzlüğü konusunda başvurmamış olması halinde, takipten doğan hukuki sonuçların yerine getirilmesinde yasal bir engelin varlığından da söz edilemez. Nitekim, emsal nitelikteki Hukuk Genel Kurulu'nun 30.03.2005 gün ve 2005/6-190 esas, 2005/220, 28.09.2005 gün ve 2005/6-518-518 sayılı kararlarında da bu hususlar kabul edilmiştir. Somut olayda; usulsüz tebliğe muttali olan borçlunun takibin yapıldığı İcra Dairesi'ne böyle bir beyanı ve itirazı olmadığı gibi, süresi içinde bir ödemesi ve icra mahkemesine şikayet başvurusu da bulunmamaktadır. Durum bu olunca; davacı/alacaklı/kiralayanın, davalı/borçlu/kiracı hakkında yaptığı takip kesinleşmekle icra mahkemesince tahliye istemli davanın esasına girilerek sonucuna göre bir karar verilmek gerekirken, açıklanan hususlara aykırı gerekçelerle davanın reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir. Sonuç: Davacı/alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK'nın 429. maddesi gereğince (BOZULMASINA), istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 05.12.2007 gününde, oybirliğiyle karar verildi.