Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 9349 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 15003 - Esas Yıl 2013
MAHKEMESİ : Ankara 13. Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 18/06/2013NUMARASI : 2012/629-2013/415Davacı R.. E.. vekili Avukat A.Ö.. tarafından, davalı K.. K.. aleyhine 22/10/2012 gününde verilen dilekçe ile tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 18/06/2013 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı ve davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.Dava, kişilik haklarına saldırı nedeniyle uğranılan manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Yerel mahkemece istemin kısmen kabulüne karar verilmiş; karar, taraflarca temyiz edilmiştir.Davacı vekili, davalının 02/10/2012 tarihinde TBMM'de yaptığı grup toplantısında müvekkiline hakaret ettiğini belirterek davalının manevi tazminatla sorumlu tutulmasını istemiştir.Davalı vekili, müvekkilinin anamuhalefet partisi lideri olup beyanlarının eleştiri kapsamında olduğunu, davacının siyasi bir kişilik olarak eleştirilere katlanması gerektiğini, belirterek davanın reddini savunmuştur.Yerel mahkemece, eleştiri sınırlarının aşıldığı, davacının kişilik haklarına saldırıda bulunulduğu kabul edilerek istemin kısmen kabulüne karar verilmiştir.Davaya konu uyuşmazlığın taraflarından davacının iktidar partisi genel başkanı ve başbakan olduğu, davalının ana muhalefet partisi lideri olduğu, davaya konu sözlerin davalı tarafından TBMM'de haftalık yapılan grup toplantısında, davacının parti kongresinde yaptığı konuşma sonrasında başlayan tartışma ortamı içerisinde söylediği anlaşılmaktadır.Siyasetçilere yönelik eleştirilerin izin verilen sınırlarının özel kişilere nazaran daha geniş olduğu tüm hukuk sistemlerinde yerleşmiş bir ilkedir. Bu ilkenin gerekçesi, siyasetçilerin, özel kişilerden farklı olarak olarak, diğer siyasetçilerin, gazetecilerin ve halkın yakın denetimine açık olan, kamuoyuna mal olmuş kişiler haline gelmeyi bilerek tercih etmeleridir.Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi; siyasetçilere hakaret alanında temel kriterlerini belirlediği davaların başında gelen Lingens Avusturya kararında; Şansölye'nin siyasi uygulamalarının eleştirilmesi sırasında kullanılan "ahlakdışı, şerefsiz" şeklindeki ifadelerin ifade özgürlüğü içinde değerlendirilmesi gerektiğini belirterek başvuran lehine karar vermiştir. Yine Oberschlick davasında bir gazeteci, Avusturya Özgürlük Partisi lideri Jörg Haider'i "geri zekalı" olarak tanımladığı için hakaret suçundan mahkum olmuş, ancak gazetecinin başvurusu üzerine AİHM siyasetçilere yönelik kabul edilebilir eleştiri sınırlarının daha geniş olduğunu vurgulamış ve nihai kararda da bir bütün olarak ifadenin kullanıldığı bağlamın ve ortamın önemli olduğunu tespit etmiştir.Davaya konu olaya gelince; davacının başkanı olduğu iktidar partisinin kongresinin ardından, davalının TBMM'de haftalık yapılan grup toplantısında "....oturduk parlementoda sayın meclis başkanının gözetiminde bir prokotol imzaladık.Mert adam, yiğit adam imzaladığı prokotolün arkasında durur,durmayan adama ne denir...kimse kusura bakmasın ama namert denir. Hainlik tartışmasıda oldu. Yine söylüyorum. Yabancı bir ülkenin askerlerini parlemontonun kararı olmaksızın kendi ülkesine davet eden, Mardin'e kadar giden,silahlarıyla beraber, bayraklarıyla beraber giden, yasama organını devre dışı bırakan, Türkiye Cumhuriyeti topraklarını yabancı askerlerin postalları altına seren bir insana ne denir? Bende onu söyleyeyim, hain denir, dilim sertmiş, bana hain dışında bir laf bulun onu söyleyeyim.......Pazar günü ülkenin iktidar partisinin şov organizasyonunda, Mustafa Kemal Atatürk'ün iki eserinden birisi olan CHP 'ye ortadoğu ülkelerinin bazı temsilcilerinin önünde hakaret edilmiştir. Bu ülkenin başbakanı, Türkiye Cumhuriyetinin kurucu partisine Barzaninin önünde hakaret edebilme terbiyesizliğini göstermiştir, "Türkiye seninle gurur duyuyor" tezahüratları ile Barzani alkışlanıyor, CHP yuhalanıyor ......Bakın pazar günü milletin önüne bir film koydular. Aynı gün zamlarla milletin cebine el attılar. Zammı bile kalleşlikle yaptılar.....Şovun en ironik bölümü de helallikti arkadaşlar. Bu kadar kul hakkı yiyen, haram yiyen bir zatın milletten helallik istemeside herhalde bir ironi olsa gerek...." şeklinde ifadelerde bulunduğu anlaşılmaktadır.Konuşmanın bütünü, konuşmanın yapıldığı zaman dilimi, konuşmayı yapan ve hakkında konuşulan kişinin ülkenin siyaseti konusunda etkili siyasi kişilikler olması ile yukarıda açıklanan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 10. maddesi ve bunun uygulamasına yönelik Avrupa İnsan hakları Mahkemesinin kararları gözetildiğinde davaya konu beyanların eleştiri sınırları içerisinde olduğu kabul edilerek ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir.Yerel mahkemece açıklanan yönler gözetilerek, istemin tümden reddedilmesi gerekirken, yerinde olmayan yazılı gerekçeyle,davalının tazminat ile sorumlu tutulmuş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda gösterilen nedenle davalı yararına BOZULMASINA, bozma nedenine göre tarafların diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına ve temyiz eden davalıdan peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 05/06/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.