DAVA : Taraflar
arasında görülen tazminat-ortaklığın feshi ve ortaklığın tasfiyesi-alacak-
manevi tazminat vs. davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece
verilen hükmün temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılması tarafların
vekilleri tarafından istenilmekle; taraflara yapılan tebligat üzerine duruşma
için tayin olunan günde davalı-birleşen dosya davacısı asil M. Y. ile vekili ve
birleşen dosya davalısı asil Ş. D. ile vekili ve davacı-birleşen dosya davalısı
D... Plastik Ltd. Şti. vekili geldiler. Gelen vekillerin sözlü açıklamaları
dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için saat 14.00'e
bırakılması uygun görüldüğünden belli gün ve saatte dosyadaki bütün kağıtlar
okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü.
KARAR : Davacı vekili
dilekçesi ile; taraflar arasında 1.10.2007 tarihli adi yazılı sözleşme ile
"Adi Ortaklık Sözleşmesi" yapıldığını; sözleşmeye göre, kar ve zarar
oranının yarı yarıya olacağını, bu durumun, sözleşmenin 4. maddesinde
"ortaklık merkezindeki işyerinin kurulması, temini, kalıp temini, elektrik
vs. masrafları, işçilik masrafları, makine ve teçhizat alımı konusunda
yapılacak masraflar, taraflar arasında yarı yarıya olacaktır." şeklinde
ifade edildiğini, 5 yıllık ortaklık süresi öngörüldüğünü; protokolün 9.
maddesinde de; akde aykırı davranan tarafın diğer tarafa 500.000 usd cezai şart
ödeyeceğinin kararlaştırıldığını; ortaklığın faaliyete geçtiğini; ancak, davalı
tarafın akitteki yükümlülüklerini yerine getirmediğini, ortaklığın haksız
feshine sebep olduğunu; davalının kalıpları da ortaklık sona ermeden geri
aldığını; bu sebeple de kusurlu olduğunu iddia ederek; adi ortaklık namına
bugüne kadar yapılan masraflardan davalının payına düşen kısmın tespitiyle
müvekkiline ödenmesine karar verilmesini, sözleşmenin haksız feshi sebebiyle
cezai şart olarak 500.000 usd'nin tahsiline karar verilmesini; dolayısıyla,
ortaklığın feshi ve tasfiyesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap
dilekçesinde; adi ortaklık sözleşmesinin sadece "Baskı Enjeksiyon"
işi için yapıldığını; hiçbir şekilde müvekkiline ait "bestpa marka"
dolapların ne üretimi, ne satışı, ne de kalıpları dahil olmak üzere hiçbir
ticari sırrını kapsamadığını; davacının dilekçesinde kalıpları ortaklık payı
olarak göstermeye çalıştığını, bu hususu kabul etmediklerini; ortaklığın
tasfiyesi için İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesinde dava açtıklarını; bu
davayla birleştirilmesine karar verilmesini; haksız açılan davanın reddini
istemiştir.
Birleştirilen davada
ise, davacı M. Y.; davalı ( karşı davacı )'nın kusuruyla sözleşmenin sona
erdiğini ileri sürerek; adi ortaklığın feshine; sözleşmede öngörülen cezai
şartın ( 500.000 usd'nin ) ödenmesine; Bim'e yapılan iş karşılığının davalının
hesabına yatırıldığından, 674.230 TL'nin faiziyle tahsiline; kar payı olarak
54.386 TL'nin yasal faiziyle tahsiline, diğer alacaklarla ilgili şimdilik
10.000 TL'nin ödenmesine; davalının haksız rekabetinin önlenmesine; işyerinde
kalan hammadde miktarının ve malzemelerin hesaplanarak bedelinin tahsiline veya
aynen iadesine; manevi tazminat olarak 100.000 TL'nin ödenmesine; ki toplam;
1.571.616 TL'nin tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı ( karşı davacı
) vekili cevap dilekçesinde; davacının, sözleşmeyle ilgili hiçbir yükümlülüğünü
yerine getirmediğini; sadece kalıp temin ettiğini; bunun dışındaki tüm
giderlerin müvekkilinin ticari defterlerinde mevcut olup, davalı tarafından
karşılandığını; davalının ortaklık tarafından üretilen malları da kendi namına sattığını;
davacının tüm iddialarının doğru olmadığını savunarak; davanın reddini
istemiştir.
Mahkemece;" Dava
tarihi itibariyle, adi ortaklığın tasfiyeye konu olabilecek herhangi bir öz
varlığının ve kaynağının bulunmadığı tespit edilmiştir. Bu nedenle, fesih
konusunda da bir karar vermeye yer bulunmamaktadır. Tasfiye koşulları
oluşmamıştır. Her iki tarafın da şirketin feshinde eşit kusurlu olduklarından,
cezai şart isteyemeyeceklerini; davalının, haksız rekabete dair isteminde;
davalı- birleşen davacının istemi üzerine Bestpa marka dolapların, davacı
tarafından dava dışı Bim'e satışının yapıldığı; bu nedenle, haksız rekabet
oluşturacak bir eylemin bulunmadığı anlaşıldığından; manevi tazminat talebinde
de, B.K.nun 49. maddesindeki yasal şartlar gerçekleşmediği"
gerekçeleriyle, asıl davanın ve birleşen davanın reddine karar verilmiş, hüküm
taraf vekillerince süresinde temyiz edilmiştir.
Taraflar arasında;
1.10.2007 tarihli imzalanan sözleşme ile, bir adi ortaklık ilişkisinin
kurulduğu anlaşılmaktadır. Sözleşmeye göre, kar ve zarar oranının yarı yarıya
olacağı ve 5 yıllık ortaklık süresi öngörüldüğü hususunda da bir uyuşmazlık
yoktur. Uyuşmazlık, davalının savunmasında ifade ettiği gibi, sözleşmenin
konusunun sadece "Baskı Enjeksiyon" işi olup, olmadığı; davalının,
bununla ilgili kendisine ait kalıpları, ortaklık sermayesi olarak koyup
koymadığı ve bu kalıplarla davacı şirkete ait firmada üretilen dolapların
satışının yapılıp yapılamayacağı; bunun haksız rekabete yol açıp açmayacağı ve
Bim'e satıştan elde edilen paranın ortaklığa ait olup olmadığı; ortaklığın
hangi ortağın kusuru sonucu sonlandırıldığı, dolayısıyla cezai şart alacağının
doğup doğmadığı noktalarında toplandığı anlaşılmaktadır.
Tarafların tüm bu
uyuşmazlık noktalarındaki taleplerinin, adi ortaklığın feshi ve tasfiyesi
kapsamında bulunduğu kabul edilmeli ve uyuşmazlık; bu çerçevede ele alınıp
değerlendirilmelidir.
Toplanan tüm bilgi ve
belgelere, iddia ve savunmaya, alınan bilirkişi raporlarına göre; taraflar
arasındaki kurulan adi ortaklığın eylemli olarak sona erdiği anlaşılmakta olup,
bu husus mahkemenin de kabulündedir.
Bilindiği üzere, adi
ortaklığın sona ermesinin zorunlu ve kaçınılmaz bir hukuki sonucu da, sona
ermeyle birlikte ortaklığın tasfiye aşamasına girmesidir. Tasfiye, ortaklar
arasındaki ortaklık ilişkisinin tamamen sona erdirilmesine yönelik kanuni bir
usuldür. Tasfiyeyle ortaklık malvarlığı para haline dönüştürülecek, borçlar
ödenecek, sermaye değerleri ortaklara iade edilecek ve geriye kalan meblağ da
ortaklar arasında kar ve zararın paylaştırılması esasına göre dağıtılacaktır.
Adi ortaklığın
tasfiyesinde ilk aşama, ortaklık malvarlığının paraya çevrilmesidir. Bu
aşamada, ilk önce malvarlığının tümden ve parasal değeriyle tespiti gerekir.
Ortaklık malvarlığına dahil unsurlar, ortaklar arasında ihtilaflı ise, bu
ihtilaflı unsurların ortaklık malvarlığına dahil olup olmadığı, genel ispat
ilkeleri dikkate alınarak çözülmeli ve böylece tasfiyeye tabi olacak ortaklık
malvarlığı tespit edilmelidir ( Doç. Dr. Oruç Hami Şener, Adi Ortaklık, Ankara
2008, sf. 509-511, 591-592 ).
Somut olayda;
tarafların ( asıl ve birleşen davadaki ) tüm taleplerinin, adi ortaklığın
tasfiyesi işleminde değerlendirilip, tartışılması ve çözüme kavuşturulması
gerekmektedir.
Bu durumda,
mahkemece; 1.7.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 Sayılı Türk Borçlar
Kanununun 620 vd. maddelerinde düzenlenen adi ortaklık hükümleri dikkate
alınmalı, Türk Borçlar Kanununun 642. madde vd. hükümlerine göre tasfiye işlemi
gerçekleştirilmelidir. Zira, 6101 Sayılı Türk Borçlar Kanununun Yürürlüğü ve
Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 1. maddesine göre; Türk Borçlar Kanununun
yürürlüğe girdiği tarihten önceki fiil ve işlemlere, bunların hukuken bağlayıcı
olup olmadıklarına ve sonuçlarına, bu fiil ve işlemler hangi kanun yürürlükte
iken gerçekleşmişse, kural olarak o kanun hükümleri uygulanır. Ancak, Türk
Borçlar Kanununun yürürlüğe girmesinden sonra bu fiil ve işlemlere dair olarak
gerçekleşecek temerrüt, sona erme ve tasfiye, Türk Borçlar Kanunu hükümlerine tabidir.
Adi ortaklık
sözleşmesi, iki yada daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca
erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri sözleşmedir. ( T.B.K. 620/1 md. )
Adi ortaklık
ilişkisi, T.B.K.nun 639. maddesinde sayılan sona erme sebeplerinden birinin
gerçekleşmesiyle sona erer. Bu şekilde ortaklığın sona ermesinin başlıca iki
sonucu ortaya çıkar. Bunlardan ilki, yöneticilerin görevlerinin sona ermesi,
diğeri de ortaklığın tasfiyesidir.
Adi ortaklığın tüzel
kişiliği yoktur. Bu sebeple adi ortaklığa karşı açılan dava, diğer ortakların
tümüne karşı yöneltilmiş demektir. Başka bir anlatımla, aktif ve pasif taraf
ehliyeti tüm ortaklara aittir. Bu açıdan ortaklar arasında mecburi dava
arkadaşlığı vardır. Adi ortaklık, adına üçüncü kişiler aleyhine açılacak
davaların bütün ortaklar tarafında açılması gerekir. Keza, bir ortağın diğer
aleyhine açtığı davada da, tüm ortaklar davaya dahil edilmelidir.
Tasfiye, ortaklığın
bütün malvarlığının belirlenip, ortakların birbirleriyle alacak verecek ve ortaklıktan
doğan tüm ilişkilerinin kesilmesi yoluyla ortaklığın sonlandırılması, malların
paylaşılması ya da satış yoluyla elden çıkarılmasıdır. Diğer bir anlatımla
tasfiye memuru tarafından yapılacak bir arıtma işlemi olup; hesap ve işlemlerin
incelenip, bir bilanço düzenlenerek, ortaklığın aktif ve pasifi arasındaki
farkı ortaya koymaktır.
Tasfiye usulünü
düzenleyen Türk Borçlar Kanununun 644. maddesine göre; "Ortaklığın sona
ermesi halinde tasfiye, yönetici olmayan ortaklar da dahil olmak üzere, bütün
ortakların elbirliğiyle yapılır. Ancak, ortaklık sözleşmesinde, ortaklardan
biri tarafından kendi adına ve ortaklık hesabına belirli bazı işlemlerin
yapılması öngörülmüşse, bu ortak, ortaklığın sona ermesinden sonra da o
işlemleri tek başına yapmak ve diğerlerine hesap vermekle yükümlüdür.
Ortaklar, tasfiye
işlerini yürütmek üzere tasfiye görevlisi atayabilirler. Bu konuda
anlaşamamaları halinde, ortaklardan her biri, tasfiye görevlisinin hakim
tarafından atanması isteminde bulunabilir.
Tasfiye görevlisine
ödenecek ücret, sözleşmede buna dair bir hüküm veya ortaklarca oybirliğiyle
verilmiş bir karar yoksa tasfiyenin gerektirdiği emekle ortaklık malvarlığının
geliri göz önünde tutularak hakim tarafından belirlenir ve ortaklık
malvarlığından, buna imkan bulunamazsa, ortaklardan müteselsilen karşılanır.
Tasfiye usulüne veya
tasfiye sonucunda her bir ortağa dağıtılacak paya dair olarak doğabilecek
uyuşmazlıklar, ilgililerin istemi üzerine hakim tarafından çözüme
bağlanır.".
Aynı Kanunun kazanç
ve zararın paylaşımı başlıklı 643. maddesinde ise " Ortaklığın borçları
ödendikten ve ortaklardan her birinin ortaklığa verdiği avanslarla ortaklık
için yaptığı giderler ve koymuş olduğu katılım payı geri verildikten sonra bir
şey artarsa, bu kazanç, ortaklar arasında paylaşılır.
Ortaklığın, borçlar,
giderler ve avanslar ödendikten sonra kalan varlığı, ortakların koydukları
katılım paylarının iadesine yetmezse, zarar ortaklar arasında paylaşılır."
hükmü yer almaktadır. Katılım payı olarak bir şeyin mülkiyetini koyan ortak,
ortaklığın sona ermesi üzerine yapılacak tasfiye sonucunda, o şeyi olduğu gibi
geri alamaz; ancak koyduğu katılım payına ne değer biçilmişse, o değeri
isteyebilir. Bu değer belirlenmemişse, geri alma, o şeyin katılım payı olarak
konduğu zamandaki değeri üzerinden yapılır. ( T.B.K. nun 642. md. )
Keza, aynı Kanunun
kazanç ve zarara katılma başlıklı 623. maddesine göre de; "Sözleşmede aksi
kararlaştırılmamışsa, her ortağın kazanç ve zarardaki payı, katılım payının
değerine ve niteliğine bakılmaksızın eşittir.
Sözleşmede ortakların
kazanç veya zarara katılım paylarından biri belirlenmişse bu belirleme,
diğerindeki payı da ifade eder.
Bir ortağın zarara
katılmaksızın yalnız kazanca katılacağına dair anlaşma, ancak katılma payı
olarak yalnızca emeğini koymuş olan ortak için geçerlidir." hükmünü ihtiva
etmektedir.
Mahkemece yapılacak
iş; yukarıdaki yasa hükümlerine göre, öncelikle, ortaklık sözleşmesinde bu
hususta hüküm bulunup bulunmadığına bakmak, hüküm bulunduğu takdirde tasfiyenin
sözleşmedeki hükümlere göre yapılmasını sağlamak; böyle bir hükmün bulunmaması
halinde ise ortakların anlaşarak tasfiye memuru belirlemelerini istemek; bu
konuda anlaşamamaları halinde ise hakim tarafından tasfiye işlemini
gerçekleştirecek ( ortaklığın faaliyet alanına göre konusunda uzman bir veya üç
kişiyi ) tasfiye memuru olarak resen atamak olmalıdır.
Bundan sonra ise,
tasfiye işlemleri; hakim tarafından öngörülecek üçer aylık ( uyuşmazlığın
mahiyetine göre süreler uzatılıp kısaltılabilir ) dönemlerde tasfiye memuru
tarafından 3 aşamada gerçekleştirilmelidir.
Birinci aşamada;
ortaklığın sona erdiği tarih itibariyle ortaklığın tüm malvarlığı ( aktif ve
pasifiyle birlikte ) belirlenmeli, yönetici ve idareci ortaktan ortaklık
hesabını gösterir hesap istenmeli, verilen hesapta uyuşmazlık çıktığı takdirde,
taraflardan delilleri sorularak toplanmalı, tasfiye memurunun belirlediği
malvarlığı bilançosu taraflara tebliğ edilmeli, bu husustaki itirazları da
karşılanıp, toplanacak delillere göre değerlendirilmelidir.
İkinci aşamada;
ortaklığın malvarlığına dair satış ve nakde çevirme işlemi ( T.M.K.nun 634. vd.
maddelerinde düzenlenen resmi tasfiye işlemi kıyasen uygulanmak suretiyle )
gerçekleştirilmeli, şayet bu mallar mevcut değilse, değerleri bilirkişi
marifetiyle saptanmalıdır.
Üçüncü ve son aşamada
ise; yukarıdaki işlemler sonucu oluşan değerden, öncelikle ortaklığın borçları
ödenmeli ve ortaklardan her birinin, ortaklığa verdiği avanslarla ortaklık için
yaptığı giderler ve katılım payı geri verilmeli, bundan sonra bir şey artarsa,
bu kazanç veya ( ortaklığın, borçlar, giderler ve avanslar ödendikten sonra
kalan varlığı, ortakların koydukları katılım paylarının iadesine yetmezse )
zarar da belirlenerek ortaklara paylaştırılmak üzere son bilanço
düzenlenmelidir.
Bu aşamalardan sonra
ise; tasfiye memurunun yaptığı tasfiye işleminin sonuç bilançosuna göre hakim,
( H.M.K.nun 297. maddesi uyarınca ) tarafların hak ve yükümlülüklerini
saptayıp, tasfiye işlemini sonlandırmalı ve bu doğrultuda hüküm oluşturmalıdır.
Bütün bu açıklamalar
ışığında, somut olaya bakıldığında; mahkemece, taraflar arasındaki uyuşmazlığın
adi ortaklığın tasfiyesine dair bulunduğu kabul edilerek; toplanan deliller ve
dosya kapsamına göre, taraflar arasındaki adi ortaklık ilişkisinin; davalı M.
Y.'ın, ortaklık faaliyetlerinin yürütülmesi ve işleyişindeki ana unsurlardan
olan kalıpları, sözleşmede öngörülen süre sona ermeden alıp götürmesi ve geri
getirmemesi nedeniyle, ağır kusuru sonucu, fiilen sona erdiğinin kabulü ile; bu
hususun, davacı şirket yararına, sözleşmede öngörülen cezai şart alacağını da
oluşturduğu gözetilip tasfiye işleminde değerlendirilmesi, uyuşmazlığın;
yukarda açıklanan ve maddeler halinde belirtilen sıra ve yöntem izlenerek
çözüme kavuşturulması gerekmektedir.
Mahkemece yukarda
açıklanan hususlar dikkate alınmaksızın, eksik inceleme ve yanılgılı
değerlendirme sonucu, yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması doğru görülmemiş,
bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Bu itibarla
yukarda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi
isabetsiz, temyiz itirazları bu sebeplerle yerinde olduğundan kabulüyle hükmün
H.U.M.K.nun 428. maddesi gereğince bozulmasına, peşin alınan temyiz harcının
istenmesi halinde temyiz edene iadesine, 10.06.2014 tarihinde oybirliğiyle
karar verildi.
Bilmeniz halinde fark yaratacak kararlar
ÖLEN KİŞİNİN TÜKETİCİ KREDİSİ BORCUNDAN SİGORTA ŞİRKETİNİN SORUMLULUĞU-SİGORTALININ HASTALIĞININ BİLDİRMEMESİ
Normal
0
21
false
false
false
TR
X-NONE
X-NONE
MicrosoftInternetExplorer4
İş kazası nedeniyle açılan davada ihtiayati haciz kararı verilebilir mi?
DAVA VE KARAR:
Davacı, dava sonuçlanıncaya kadar tazminat alacağının teminat altına alınması
için davalıya ait taşınmazlar ile trafik siciline kayıtlı araçların kaydına
ihtiyati haciz konulmasına karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında
belirtildiği şekilde
İşçi alacağı ilamda brüt olarak belirtilmiş ise, alacaklı vergi ve sigorta primlerini indirdikten sonra net miktar üzerinden takip yapabilir
Borçlu itirazında; alacaklı vekili tarafından Karacabey Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2009/896 Esas, 2011/607 Karar sayılı ilamının dayanağının işçi alacağı olup hükmedilen kıdem tazminatı ve ihbar tazminatının net ya da brut olduğunun belirtilmediği, takibe konu ilama esas teşkil eden bilirkişi raporu
Yargıtay
Yargıtay Karar Arama
Yargıtay Hukuk Dairesi Kararları Arama
Yargıtay Ceza Dairesi Kararları Arama
Yargıtay Karar Arama Nasıl Yapılır ?
Yargıtay Daire Bilgileri İle Dosya Sorgulama
Yargıtay Yerel Mahkeme Bilgileri İle Dosya Sorgulama
Yargıtay Kanunu
Yargıtay İş Bölümü
Yargıtay Haberleri
Karar Arama
Yargıtay Kararları
Yargıtay Hukuk Dairesi Kararları
Yargıtay Ceza Dairesi Kararları
BAM Kararları
Danıştay Kararları
Anayasa Mahkemesi Kararları
Uyuşmazlık MAhkemesi Kararları
Karar Arama Nasıl Yapılır?
Emsal Karar ve Emsal Karar Arama Nedir?
Yargıtay Karar Arama Nasıl Yapılır?
BAM Karar Arama Nasıl Yapılır?
Danıştay Karar Arama Nasıl Yapılır?
Anayasa Mahkemesi Karar Arama Nasıl Yapılır?