(6762 s. TTK m. 1282, 1290, 1292)Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:Davacı vekili, müvekkiline ait aracın davalı şirkete kasko sigorta poliçesi ile sigortalı olduğunu, aracın meydana gelen kazada hasar gördüğünü, hasar bedelinin sigorta şirketi tarafından ödenmediğini belirterek 5.900 TL hasar bedeli ile kazada zarar gören diğer araçta meydana gelen hasar bedelinin davacı tarafından üçüncü şahsa ödendiğini, davalının İMSS gereğince sorumlu olduğu 3.092 TL'nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili, kaza sırasında aracı alkollü ve sürücü belgesiz şahsın kullandığını, doğru ihbar yükümlülüğünün kasten yerine getirilmediğini belirterek davanın reddini savunmuştur.Mahkemece toplanan deliller ve benimsenen bilirkişi raporuna göre; davacıya ait araç sürücüsünün kazadan sonra olay yerinden ayrıldığı, alkol raporunun alınmadığı, davacının ihbar yükümlülüğünü kasten yerine getirmediğini, kazanın alkolün etkisi ile meydana geldiği, hasarın kasko sigortası genel şartlarının A.5.4 ve A.5.5. maddesi gereğince teminat kapsamında olmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dava, kasko sigorta sözleşmesinden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir.Mal sigortası türünden olan kasko sigorta sözleşmeleri gerek kuruluşlarında, gerek devamı sırasında ve gerekse rizikonun gerçekleşmesi aşamasındaki ihbar yükümlülükleri bakımından iyiniyet esasına dayalı sözleşme türlerindendir.Kasko Sigortası Genel Şartlarının A/l maddesine göre, gerek hareket gerekse durma halinde iken sigortalının veya aracı kullananın iradesi dışında araca ani ve harici etkiler neticesinde sabit veya hareketle bir cismin çarpması veya aracın böyle bir cisme çarpması, müsademesi, devrilmesi, düşmesi, yuvarlanması gibi kazalar ile üçüncü kişilerin kötüniyet ve muziplikle yaptıkları hareketler, aracın yanması, çalınması veya çalınmaya teşebbüs sonucu oluşan maddi zararların bu tür sigortanın teminat kapsamında olduğu anlaşılmaktadır.Diğer taraftan, TTK 1282. maddesi uyarınca, sigortacı, geçerli bir sigorta ilişkisi kurulduktan sonra oluşan rizikolardan sorumlu olduğu gibi aynı Yasa'nın 1281. maddesi hükmüne göre, kural olarak rizikonun teminat dışında kaldığına ilişkin iddianın sigortacı tarafından kanıtlanması gerekmektedir. Olayın sigortalının ihbar ettiği şekilde değil de, sigortacının iddia ettiği şekilde gerçekleşmesi halinde ise, bu oluş şeklinin Kasko Sigortası Genel Şartlarının A.5. maddesinde sayılan "teminat dışında kalan zararlardan" olması gerekmektedir.Keza, Kasko Sigortası Genel Şartları B.1.5 maddesine göre, sigortalı, sigortacının isteği üzerine rizikonun gerçekleşmesi nedenlerini ayrıntılı şekilde belirlemeye, zarar miktarı ile delilleri saptamaya ve rücu hakkının kullanılmasına yararlı bilgi ve belgelerin gecikmeksizin sigortacıya vermekle yükümlüdür.Görüldüğü gibi, ihbar yükümlülüğünün gereği gibi yerine getirilmemesi durumunda, müeyyidesi genel şartlarda düzenlenmediği gibi, bu husus rizikonun teminat dışında kaldığı haller arasında da sayılmamıştır. Bu halde, konunun TTK'nın 1290 ve 1292/son madde hükümlerine göre çözümlenmesi gerekir. Buna göre, sigorta ettiren kimse kasten ihbarda bulunmamış ise, sigorta haklarını zayi edeceği, kusurunun bulunması halinde ağırlığına göre sigortacının ödemekle yükümlü olduğunun kabulü gerekmektedir. Diğer bir anlatımla, sigortalı rizikonun gerçekleştiğine dair doğru ihbar mükellefiyetini kasten yerine getirmez veya iyiniyet kurallarına açıkça aykırı şekilde, sigorta teminatı dışında kalan bir hususu sanki, teminat içinde kalmış gibi ihbar edildiği sigortacı tarafından somut delillerle kanıtlanılırsa, ispat külfeti yer değiştirip sigortalıya geçer.Somut olayda, dava konusu kazadan sonra düzenlenen kaza tespit tutanağında davacıya ait araç sürücüsünün ismi belirtilmemiş, kazadan iki gün sonra sürücü olduğunu söyleyen Murat karakola başvuru yaparak ifade vermiş, davacı sigortalı tarafından sürücünün Murat olduğu belirtilerek riziko ihbar edilmiştir. Davalı sigorta şirketi kaza sırasında sürücünün alkollü ve sürücü belgesi bulunmadığını, doğru ihbar yükümlülüğünün yerine getirilmediğini savunmuştur. Olayın sigortalının ihbar ettiği şekilde değil de sigortacının iddia ettiği şekilde gerçekleştiğini davalı sigorta şirketinin ispat etmesi gerekir. Davalı sigorta şirketinin sürücünün Murat olmadığını, sürücünün alkollü olduğunu, sürücü belgesi bulunmadığını ve hasarın kasko sigortası teminatı kapsamında olmadığını somut delillerle ispat etmesi gerekir.Davacı tarafından aracının Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortacısı olan A... Anonim Türk Sigorta Şirketine karşı İstanbul Beşinci Sulh Hukuk Mahkemesinde açtığı dava sonunda sürücünün alkollü ve ehliyetsiz olduğu ispat edilmediğinden davanın kabulüne karar verilmiştir. Tarafları aynı olmasa dahi aynı olaya ilişkin olarak verilen bu karar eldeki dava için güçlü delil niteliğindedir.Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında davalı sigorta şirketi tarafından olayın sigortalının ihbar edildiği biçimde meydana gelmediğini, sürücünün alkollü olduğunu veya kasko sigortası genel şartlarının A-5. maddesinde sayılan teminat harici hallerden birinin olayda mevcut bulunduğunu somut delillerle ispat edilemediği anlaşılmıştır. (HGK'nın 10.12.1997 gün 1997/11-772, 1043, HGK'nın 16.12.1998 gün 1998/11-872, 1998/905, HGK'nın 08.12.2010 gün 2010/17-596, 2010/641 sayılı ilamları)Bu durumda mahkemece, işin esasına girilerek karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine, 17.01.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.