İcra Hukuk MahkemesiDAVA TÜRÜ : ŞikayetYukarıda tarih ve numarası yazılı Mahkeme kararının bozulmasına dair 15.04.2014 tarih, 2013/18065 Esas, 2014/7220 Karar sayılı Daire ilâmının müddeti içinde tashihen tetkiki davacı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden Daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü:KARARBorçlu vekili; alacaklının . İcra Müdürlüğü'nün 2013/10176, 2013/10177 ve 2013/10178 Esas sayılı dosyalarına konu Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2012/559 Esas sayılı ilamında hüküm altına alınan alacağı bölerek üç ayrı ilamlı takip başlattığını, bunun yerinde olmadığını beyanla, kanuna aykırı İcra Müdürlüğü'nün 2013/10176, 2013/10177 ve 2013/10178 sayılı dosyalarındaki icra takip işlemlerinin iptaline karar verilmesini talep etmiş, Mahkemece, alacaklının aynı ilamdaki farklı alacak kalemleri için tek bir takip yapabileceği gibi ayrı ayrı takip yapmasına yasal bir engel bulunmadığı gerekçesiyle şikayetin reddine karar verilmiştir.6100 sayılı HMK'nun Hükmün Kapsamı başlıklı 297. maddesinde; hükmün sonuç kısmında yargılama giderleri konusunda, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların sıra numarası altında gösterilmesi gerektiği belirtilmiştir. Yargılama Giderlerinin Kapsamı başlıklı 323. maddesinin (ğ) bendinde vekille takip edilen davalarda vekalet ücretini yargılama giderleri içinde saymıştır. Yargılama Giderlerinden Sorumluluk başlıklı 326. maddesinin 1. fıkrasında yargılama giderlerinin, aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verileceği belirtilmiştir. Tüm bu düzenlemeler birlikte değerlendirildiğinde ilam taraflara yüklenen borçlar, tanınan haklar, yargılama giderleri olmak üzere bir bütündür. Vekille temsil edilen davalarda hüküm altına alınan avukatlık ücreti de yargılama giderleri kapsamındadır.6100 sayılı Hukuk Muhakameleri Kanunu'nun Dürüst Davranma ve Doğru Söyleme Yükümlülüğü başlıklı 29. maddesinde “Taraflar, dürüstlük kuralına uygun davranmak zorundadırlar. Taraflar, davanın dayanağı olan vakıalara ilişkin açıklamalarını gerçeğe uygun bir biçimde yapmakla yükümlüdürler.” Dürüstlük Kuralına Aykırılık Sebebiyle Yargılama Giderlerinden Sorumluluk başlıklı 327. maddesinin 1. fıkrasında “Gereksiz yere davanın uzamasına veya gider yapılmasına sebebiyet vermiş olan taraf, davada lehine karar verilmiş olsa bile, karar ve ilam harcı dışında kalan yargılama giderlerinin tamamı veya bir kısmını ödemeye mahkum edilebilir.” denilmiştir.4721 sayılı TMK'nun Hukukun Uygulanması ve Kaynakları başlıklı 1. maddesinde “Kanun, sözüyle ve özüyle değindiği bütün konularda uygulanır. Kanunda uygulanabilir bir hüküm yoksa, hakim, örf ve adet hukukuna göre, bu da yoksa kendisi kanun koyucu olsaydı nasıl bir kural koyacak idiyse ona göre karar verir. Hakim, karar verirken bilimsel görüşlerden ve yargı kararlarından yararlanır.”, Dürüst Davranma başlıklı 2. maddesinde “Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.” Hakimin Takdir Yetkisi Başlıklı 4. maddesinde “Kanunun takdir yetkisi tanıdığı veya durumun gereklerini ya da haklı sebepleri gözönünde tutmayı emrettiği konularda hakim, hukuka ve hakkaniyete göre karar verir." Hukukun Uygulanması başlıklı 33. maddesinde ise; “Hakim, Türk hukukunu re'sen uygular.” denilmiştir.2709 sayılı 1982 Anayasası'nın Hak Arama Hürriyeti başlıklı 36. maddesinde “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.” denilmiştir.818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 61. maddesini sadeleştiren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun Sebepsiz Zenginleşmeden Doğan Borç İlişkileri başlıklı 77. maddesinde “Haklı bir sebep olmaksızın, bir başkasının mal varlığından veya emeğinden zenginleşen, bu zenginleşmeyi geri vermekle yükümlüdür. Bu yükümlülük, özellikle zenginleşmenin geçerli olmayan veya gerçekleşmemiş ya da sona ermiş bir sebebe dayanması durumunda doğmuş olur.” denilmiştir.Somut olayda, alacaklı vekili tarafından borçlu hakkında Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2012/559 Esas ve 2013/158 Karar sayılı ilamına dayanılarak İcra Müdürlüğü'nün 2013/10176 takip numaralı dosyasında asıl davanın davacısı olan alacaklıların asıl alacağı, 2013/10177 takip numaralı dosyasında birleşen davanın davacısı olan alacaklıların asıl alacağı ile 2013/10178 takip numaralı dosyasında ise her iki davaya ilişkin olarak ayrı ayrı hüküm altına alınan vekalet ücretleri ve yargılama giderlerinin tahsili amacıyla üç ayrı takip başlatıldığı ve her takip dosyasında yeni takip vekalet ücretinin talep edildiği görülmüştür. Mahkemece, aynı ilamda hüküm altına alınan alacak kalemleri için tek ve aynı dosya ile ilamlı icra takibinde bulunulmasını zorunlu kılan türden yasal düzenlemenin mevcut olmadığı gerekçesine dayanılmıştır.Yasalarda bir ilamla hüküm altına alınan haklarla ilgili olarak ayrı ayrı takip yapılabileceğine ilişkin hiçbir düzenleme mevcut değildir. Bu durumda TMK'nun 1, 2, 4. ve 33. maddelerinin, Anayasa'nın 36. maddesinin, Borçlar Kanunu'nun 61 ve Yeni Türk Borçlar Kanunu'nun 77. maddesinin, HUMK'nun 29. maddesinin gözönüne alınarak uyuşmazlığın çözüme kavuşturulması gerekir.Genel olarak icra hukukuna ilişkin itiraz ve şikayetlerde TMK'nun 2. maddesinin uygulanma kabiliyeti yoktur. Ancak, yukarıda belirtilen diğer yasa maddeleri gözönüne alındığında bu tip olaylarla sınırlı kalmak üzere objektif iyi niyet kurallarının gözardı edilmemesi gerekir.Hakkın kötüye kullanılmasını; hukuken var olan bir hakkın sınırlarını aşarak ya da o hakkı gerekçe göstererek hukuka aykırı eylemler yapma durumu olarak veya bir hakkın yasaların tanıdığı yetkilerin sınırları içinde olmakla birlikte, amacından saptırarak kullanılması olarak da açıklayabiliriz. Türk Medeni Kanunu'nun 2. maddesine göre herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz. Yani bir hak sahibi hakkını kullanırken ve borçlu borcunu öderken objektif iyi niyet kurallarına uymak, hak sahibi başkasına zarar vermek amacını taşımasa bile hareketi açıkça iyi niyet kurallarına aykırı ise ve başkasını zarara uğratıyorsa veya hak sahibine sağladığı yarar ile başkasınaverdiği zarar arasında aşırı dengesizlik varsa bu durumu hakkın kötüye kullanılması olarak değerlendirebiliriz. Anayasa başta olmak üzere, Hukuk Muhakemeleri Kanunu, Türk Medeni Kanunu ve Türk Borçlar Kanunu hak sahibinin hakkını kullanırken objektif iyi niyet kuralları içinde hareket etmesini emretmiş aksi davranışın hukuk düzeni tarafından korunamayacağını belirtmiştir.Kötü niyetli olmasa da alacaklı tarafından yasadaki boşluktan yararlanılarak bir ilamdaki haklar için ayrı ayrı takip başlatılarak sebepsiz zenginleşmeye neden olacak şekilde fazladan avukatlık ücreti talep edilmesi hakkın kötüye kullanılmasıdır. Bu durum hukuk düzeni tarafından korunamaz. Hakim yukarıda belirtilen yasa maddeleri gereğince yasadaki boşluğu objektif iyi niyet kuralları içinde doldurmak zorundadır.Açıklanan bu nedenlerle, takip konusu ilamda birleştirilen iki ayrı davaya ilişkin olarak ayrı ayrı hüküm bölümlerinde ayrı ayrı asıl alacak, vekalet ücreti ve yargılama giderlerine hükmedildiği, bu nedenle her bir davaya ilişkin asıl alacakların ayrı ayrı takibe konulmasında bir usulsüzlük yok ise de; vekalet ücreti ve yargı gideri alacaklarının asıl alacak kalemlerinden ayrı olarak farklı bir dosyada (2013/10178 takip numaralı) takibe konulması suretiyle yasalarda belirtilen dürüstlük kuralına uyulmadığı, borçlunun zarara uğramasına neden olunduğu anlaşılmaktadır.Açıklanan nedenlerle kararın bu gerekçelerle bozulması yerine tüm takipleri kapsar şekilde bozma kararı verilmesi yerinde olmadığından alacaklılar vekilinin karar düzeltme isteminin kısmen kabulü gerekmiştirSONUÇ: Alacaklılar vekilinin karar düzeltme isteminin kısmen kabulü ile Dairemizin 15.04.2014 tarih ve 2013/18065 esas 2014/7220 karar sayılı Bozma kararının kaldırılmasına, mahkeme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle İİK'nun 366 ve HUMK'nun 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA,19.01.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.