Tebliğname No : 4 - 2011/152554MAHKEMESİ : Ulukışla Asliye Ceza MahkemesiTARİHİ : 02/06/2010NUMARASI : 2009/118 Esas, 2010/92 KararSUÇ : Görevi kötüye kullanmaMahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle dosya incelenerek, gereği düşünüldü:Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine,Ancak;Sanığın suç tarihinde Yeniyıldız Beldesi Belediye Başkanı olarak görev yaptığı, katılan A.. C..'ın sanıktan olan alacağının tahsili amacıyla Ulukışla İcra Müdürlüğünün 2001/524 ve 2004/187 Esas sayılı dosyaları kapsamında icra takibinde bulunduğu, icra müdürlüğünce sanığın maaşına haciz konulması amacıyla 13/04/2009 ve 13/06/2009 tarihlerinde müzekkere yazılmasına ve sanığın bu müzekkerelerden haberdar olmasına rağmen, anılan müzekkerelere cevap verilmemesi ve bunların gereğinin yerine getirilmesi konusunda muhasebe müdürü A.. A..'a talimat vermeyerek, alacağını tahsil edemeyen katılanın mağduriyetine sebep olması biçiminde gerçekleştiği kabul edilen eyleminin TCK'nın 257/2, 43/1. maddeleri uyarınca zincirleme biçimde ihmali davranışla görevi kötüye kullanma suçunu oluşturduğu gözetilmeden aynı Kanunun 257/1. maddesi ile hüküm kurulması,Kabule göre de;Hükümden sonra 19/12/2010 tarihinde yürürlüğe giren 6086 sayılı Kanunun 1. maddesi ile TCK'nın 257/1-2. madde-fıkralarında yer alan "kazanç" sözcüğünün "menfaat" olarak değiştirilmesi ve bu fıkralarda öngörülen cezaların alt ve üst sınırlarının da indirilmesi karşısında TCK'nın 7/2. madde-fıkrasındaki "suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanun uygulanır ve infaz olunur" hükmü gözetilerek, sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesi zorunluluğu,Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 03/06/2008 gün ve 2008/149-163, 13/11/2007 gün ve 2007/171-235 sayılı Kararlarında da belirtildiği üzere, hükmün açıklanmasının geribırakılmasına karar verilip verilmeyeceğinin CMK'nın 231/5-6. maddesindeki şartlar gözetilmek suretiyle seçenek yaptırımlara çevirme ve erteleme gibi diğer kişiselleştirme nedenlerinden önce hakim tarafından değerlendirilmesinin zorunlu bulunduğu, sanığın adli sicil kaydında yer alan 3167 sayılı Kanunun 16/1. maddesine muhalefet suçlarının 6273 sayılı Kanunun 3. maddesi ile idari yaptırıma dönüştüğü, diğer ilamların ise silinme koşullarının oluştuğu ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yasal engel teşkil etmediği dikkate alınarak; 5271 sayılı CMK'nun 231. maddesinin 6. fıkrasında yer alan diğer koşulların gerçekleşip gerçekleşmediği ve katılan A.. C..'ın olay nedeniyle meydana gelen zararının giderilip giderilmediği araştırılıp değerlendirilerek sonucuna göre bir karara varılması gerekirken, “Sanığın daha önce silinme koşulları oluşmamış kasıtlı suçtan mahkumiyeti nedeniyle 5271 sayılı CMK’nın 231 ve devamı maddelerinde düzenlenen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair düzenlemenin yasal koşulları oluşmadığından” şeklindeki yasal olmayan yetersiz gerekçeyle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmesi,Yargıtay Ceza Genel Kurulunun Dairemizce de benimsenen 27/09/2011 gün ve 2011/3-167-2011/194 E.-K. sayılı kararında da açıklandığı üzere; sanığın mahkumiyetiyle sonuçlanan ceza davasında katılan kendisini vekille temsil ettirdiğinde, vekil duruşmalara katılmasa dahi karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca katılan lehine vekalet ücretine hükmedilmesi zorunlu olmasına rağmen, mahkemece maktu vekalet ücreti yerine dilekçe yazım ücretine hükmedilmesi,Kanuna aykırı, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek CMUK'nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 30/03/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.