Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 8998 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 23566 - Esas Yıl 2012





Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm, davacı tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:Dava, boşanma isteğine ilişkin olup, 24.2.2011 tarihinde açılmıştır.Mahkemece; davalı kadının Alman vatandaşı olduğu gerekçesiyle, Türk Mahkemelerinin yargı hakkının bulunmadığından bahisle, dava şartı yokluğundan ( 6100 s. HMK md. 114/1,a-115) davanın reddine karar vermiş ise de, dosyaya alınan nüfus kaydına göre; davacı kocanın Türk vatandaşı, davalı kadının ise, doğumla Türk vatandaşı iken, 403 sayılı Kanunun 20. maddesi gereğince "çıkma izniyle” 13.09.2004 tarihinden itibaren Türk vatandaşlığını kaybettiği, Alman uyruklu olduğu anlaşılmaktadır.Türk Vatandaşlığı Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin 29.06.2004 tarihli 5203 sayılı Kanunla (R.G. 06.07.2004 gün ve 25514 sayı) 403 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanununun 29. maddesi değiştirilmiş, yapılan değişiklikle; “..doğumla Türk vatandaşı olup da, vatandaşlıktan çıkma izni alanların ve bunların vatandaşlıktan çıkma belgesinde kayıtlı ergin olmayan çocuklarının, Türkiye Cumhuriyetinin milli güvenliğine ve kamu düzenine ilişkin hükümler saklı kalmak kaydıyla, askerlik yapma yükümlülüğü ve seçme-seçilme, kamu görevlerine girme ve muafen araç ve ev eşyası ithal etme hakları dışında, sosyal güvenliğe ilişkin kazanılmış hakları saklı kalmak şartıyla Türk vatandaşlarına tanınan haklardan yararlanmaya devam edecekleri..” hükme bağlanmıştır. Davalı kadın doğumla Türk vatandaşı olduğuna göre, sözü edilen değişiklik gereğince Türk vatandaşlarına tanınan haklardan yararlanacağı ve boşanma davasında "‘yabancı” muamelesine tabi tutulamayacağı açıktır. Bu durumda dava, “yabancılık unsuru” taşımadığından, 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuk Hakkındaki Kanunun md. 14/1) bu davaya tatbiki mümkün değildir.Boşanma davalarında yetkili mahkeme eşlerden birinin yerleşim yeri veya davadan önce son defa altı aydan beri birlikte oturdukları yer mahkemesidir. (TMK md.168) Türk Medeni Kanunun 168. maddesinde gösterilen yetkili mahkemelerden birini seçme hakkı davacıya tanınmıştır. Davacı bu hakkını kullanmayarak başka bir yerde boşanma davası açarsa, o zaman seçme hakkı davalıya geçer. Bu durumda davalının süresi içerisinde yetki itirazında bulunması gerekir. Davalı kadına, dava dilekçesi 01.12.2011 tarihinde tebliğ edilmiş, davalı süresinde yetki itirazında bulunmamıştır. (HMK md.19/2) Boşanma davalarında yetki kesin olmayıp mahkemece kendiliğinden yetki hususunun değerlendirilmesi mümkün değildir.Bu yönler nazara alınmadan, Türk Mahkemelerinin yargı hakkı bulunmadığı ve boşanma davalarında mahkemelerin yetkisinin kesin yetki olduğunun kabulü ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine oybirliğiyle karar verildi.