Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 887 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 1049 - Esas Yıl 2014





Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan incelemesi sonucunda ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 4.Hukuk Dairesince;“Dava dilekçesinde, davacının karşılıksız çek keşide etmek eylemi nedeniyle mahkum edildiği; temyiz isteminin süresinde olmadığı gerekçesiyle reddedildiği; bu karara karşı da temyiz isteminde bulunulduğu; dosyanın Yargıtay'da olduğu sırada şikayetten vazgeçildiği ve bu durumun mahkemeye bildirilmesine rağmen ceza davasının ortadan kaldırılmadığı; yapılan itirazların da reddedildiği; yakalama üzerine para cezasının ödenmek zorunda kalındığı; paranın iade edilmesi isteminin de görevsizlik gerekçesiyle reddedildiği; tüm işlemlerin görevi kötüye kullanma niteliğinde bulunduğu ve sorumluluğu gerektirdiği ileri sürülerek; 5.600,00-TL maddi ve 5.000,00-TL de manevi tazminata karar verilmesi, talep ve dava olunmuştur.CEVAP: Cevap dilekçesinde, hak düşümü süresinin geçtiği ve sorumluluk koşullarının da oluşmadığı savunulmuştur.GEREKÇE: Dava, hakimlerin hukuki sorumluluğuna dayalı olarak maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir.Hakimlerin yargısal faaliyetleri nedeniyle sorumlulukları,HMK'nun 46-49.maddelerinde düzenlenmiş bulunmaktadır.Yasa'da da gösterilen sorumluluk nedenleri, örnek niteliğinde olmayıp; sınırlı ve sayılı durumları ifade etmektedir.Somut olayda, sorumluluğa dayanak yapılan olgu; temyiz aşamasında verilen şikayetten vazgeçme dilekçesi üzerine yapılması gereken işlemlerin yerine getirilmemiş olmasıdır.Davaya konu edilen, Bakırköy 11.Asliye Ceza Mahkemesi'nin 2008/104-922 sayılı dosyası getirtilerek incelenmiştir. Dosya içeriğine nazaran; davacı, mahkemenin 24/12/2008 günlü kararı ile, karşılıksız çek eylemi nedeniyle mahkum edilmiş; temyiz istemi ise, 30/01/2009 günlü ek karar ile süreden reddedilmiş ve bu karara karşı temyiz isteminde bulunulması üzerine, dosya Yargıtay'a gönderilmiş ve 10.Ceza Dairesi'nin, 07/12/2010 gün ve 2009/16619-2010/26124 sayılı ilamı ile süreden redde ilişkin ek karar onanmıştır. Yargıtay ilamında, şikayetten vazgeçme konusunda mahkemece karar verilmesinin mümkün olduğuna da işaret edilmiştir.Dosyanın temyiz incelemesinde bulunduğu sırada verilen 25/06/2009 havale tarihli dilekçe ile şikayetten vazgeçildiği bildirilmiş; bu dilekçe, mahkemece Yargıtay'a bildirilmiş ve infazın durdurulması talebi de, temyiz merciinin yetkisi nedeniyle reddedilmiştir. Mahkemenin, 13/01/2011 günlü ek kararı ile, vazgeçme gerekçesiyle davanın tüm neticeleriyle birlikte ortadan kaldırılmasına karar verilmiş; ancak, bu arada 26/06/2009 tarihinde para cezası infaz edilmiştir. Davacının, ödenen para cezasının iadesine yönelik istemi ise, mahkemenin 04/09/2012 gün ve 2012/168-D.İş sayılı kararı ile, görevsizlik gerekçesiyle reddedilmiştir.Tazminat istemi, yasa yolları düzenlenmiş bulunan yargısal işlem ve kararlara ilişkindir. Yukarıda açıklanan gelişim biçimi itibariyle, hukuki süreç işlemiş; davacı tarafından da, yargısal yollara başvurulmuştur. Maddi tazminata konu ödenen para cezası bakımından, Bakırköy 11.Asliye Ceza Mahkemesi'nin 04/09/2012 gün ve 2012/168-D.İş sayılı kararında, ayrıca yasal yol da gösterilmiştir.Sınırlı ve sayılı hukuki sorumluluk nedenlerinden hiç birisi mevcut değildir. Şu durumda, davanın reddine karar verilmesi gerekir.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 49.maddesi uyarınca, davanın esastan reddi halinde disiplin para cezasının takdir edilerek hüküm altına alınması gerekir. Bu konuda, para cezasında yeniden değerleme oranında yapılması gereken arttırım miktarı ile dava konusu olayın gelişim biçimi ve dosyaya yansıyan olgular göz önünde tutulmuştur.HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle;1-HMK'nun 46.maddesindeki koşulların oluşmaması nedeniyle davanın esastan REDDİNE,”Dair oyçokluğu ile verilen 04.02.2014 gün ve 2013/7, 2014/4 sayılı karar davacı tarafından temyiz edilmiştir.Davacı tarafın temyiz isteminin süresinde olduğunun anlaşılmasından ve dosyadaki tüm kağıtların okunmasından sonra gereği düşünüldü:Dava, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 46.maddesine dayalı tazminat istemine ilişkindir.Mahkemece “HMK'nın 46.maddesindeki koşulların oluşmaması nedeniyle davanın esastan reddine” karar verilmiş, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.İşin esasına geçilmeden önce, 18.06.2014 gün ve 6545 sayılı Türk Ceza Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un 70.maddesi ile 5271 sayılı CMK’nun 141.maddesine eklenen fıkra ile aynı Kanun’un 86.maddesi ile 5320 sayılı Kanuna ile eklenen geçici 8.maddenin Anayasa’ya aykırı olduğu, bu nedenle Anayasa Mahkemesine gidilmesi gerekip gerekmediği ön sorun olarak tartışılmış, yapılan görüşmeler sonunda aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine gidilmesine gerek olmadığı oyçokluğu ile kabul edilmiştir.Tartışılan diğer bir önsorun ise; 21.02.2014 gün ve 6526 sayılı Terörle Mücadele Kanunu ve Ceza Muhakemesi Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 19.maddesi ile 24/2/1983 gün ve 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu’nun 93/A maddesinin yürürlükten kaldırılmasının ve 18.06.2014 gün ve 6545 sayılı Türk Ceza Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile 5271 sayılı CMK 141.maddesine eklenen 3. ve 4.fıkraların görev bakımından eldeki davaya etkileri tartışılmıştır. Görev konusu kamu düzenini ilgilendirdiği için öncelikle görev sorunun aşılması gereklidir.Mülga 1086 sayılı HUMK 573 ve devamı maddelerinde, “hakim ve icra reisi” aleyhine 573.maddede düzenlenen yedi bent ile sınırlı olmak üzere tazminat davası açılabileceği düzenlenmiş, 25.03.1931 gün ve 19/35 sayılı İBK kararı ile de ceza hakimlerinin de hakim kavramı içinde olduğu kabul edilmişti. Cumhuriyet Savcıları ise başlık ve madde metni dikkate alındığında 1086 s. HUMK 573 ve devamı koruması içine alınmamış, genel sorumluluk sebepleri çerçevesinde tazminat davası açılabileceği içtihatlar ile kabul edilmişti.09.02.2011 gün ve 6110 Sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 14.maddesi ile Mülga 1086 sayılı HMUK’nın 573.maddesinde değişiklik yapılmış, Hâkimlerin yargılama faaliyetlerinden dolayı Devlet aleyhine tazminat davası açılabileceği düzenleme altına alınmıştı.09.02.2011 gün ve 6110 Sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 12.maddesi ile 24/2/1983 tarihli ve 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanununa 93'üncü maddeden sonra gelmek üzere 93/A maddesi eklenmiş; savcıların bir soruşturma, kovuşturma veya davayla ilgili olarak yaptıkları işlem, yürüttükleri faaliyet veya verdikleri her türlü kararlar nedeniyle ancak Devlet aleyhine tazminat davası açılabileceği, hakim ve savcılar aleyhine kişisel kusur, haksız fiil veya diğer sorumluluk sebeplerine dayanılarak da olsa tazminat davası açılamayacağı düzenlenmişti.Aynı Kanun’un geçici 2.maddesinde görevli mahkeme konusunda düzenleme yapılmış, 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu yürürlüğe girinceye kadar, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 573'üncü maddesindeki sebeplere dayanılarak açılacak tazminat ve rücu davaların Hâkimlerin bir soruşturma, kovuşturma veya davayla ilgili olarak yaptıkları işlem, yürüttükleri faaliyet veya verdikleri her türlü kararlar nedeniyle Devlet aleyhine açılan tazminat davasının, Yargıtay ilgili hukuk dairesinde açılacağı ve ilk derece mahkemesi sıfatıyla görüleceği düzenlenmişti.01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK’nın 46.maddesi hâkimlerin yargılama faaliyetinden dolayı Devlet aleyhine tazminat davası açılabileceği düzenlenmiş, madde gerekçesinde "Hükümde geçen “hâkim” kavramının genel anlamda kullanıldığı, buna yargı yetkisini kullanan tüm hâkimlerin dahil olduğu, ilk derece mahkemesi hâkimleri, bölge adliye mahkemesi hâkimleri, Yargıtay, Danıştay başkan ve üyeleri keza ceza mahkemesi hâkimlerinin de buraya dahil” olduğu ifade edilmiştir.HMK 46.maddesine istinaden açılan tazminat davalarında görevli mahkeme 47.maddede düzenlenmiş; Devlet aleyhine açılan tazminat davası, ilk derece ve bölge adliye mahkemesi hâkimlerinin fiil ve kararlarından dolayı, Yargıtay ilgili hukuk dairesinde açılacağı ve ilk derece mahkemesi sıfatıyla görüleceği düzenlenmiştir.Bu arada 21.02.2014 gün ve 6526 sayılı Terörle Mücadele Kanunu ve Ceza Muhakemesi Kanunu ile 24/2/1983 tarihli ve 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanununun 93/A maddesi yürürlükten kaldırılmıştır. Böylelikle “savcılar” hakkında açılacak tüm tazminat davalarında görevli mahkemenin neresi olduğu sorunu, “ceza hakimleri” hakkında ise HMK 46.maddesi haricindeki hukuksal nedene dayalı olarak açılan tazminat davaların da görevli mahkemenin neresi olduğu sorunu ortaya çıkmıştır.5271 sayılı Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun “Koruma Tedbirleri Nedeniyle Tazminat” başlıklı 141.maddesinde suç soruşturması veya kovuşturması sırasında, 141.maddenin 1.fıkrasında düzenlenen haller nedeni ile zarar gördüğünü iddia eden kişilerin maddî ve manevî her türlü zararlarını Devletten isteyebilecekleri düzenlenmiştir.Aynı Kanun’un 142.maddesinde ise koruma tedbirleri nedeni ile tazminat isteminin, zarara uğrayanın oturduğu yer ağır ceza mahkemesinde ve eğer o yer ağır ceza mahkemesi tazminat konusu işlemle ilişkili ise ve aynı yerde başka bir ağır ceza dairesi yoksa, en yakın yer ağır ceza mahkemesinde karara bağlanacağı düzenlenmiştir.18.06.2014 gün ve 6545 sayılı Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunla 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 141'inci maddesine;“(3) Birinci fıkrada yazan hâller dışında, suç soruşturması veya kovuşturması sırasında kişisel kusur, haksız fiil veya diğer sorumluluk hâlleri de dâhil olmak üzere hâkimler ve Cumhuriyet savcılarının verdikleri kararlar veya yaptıkları işlemler nedeniyle tazminat davaları ancak Devlet aleyhine açılabilir.(4) Devlet, ödediği tazminattan dolayı görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle görevini kötüye kullanan hâkimler ve Cumhuriyet savcılarına bir yıl içinde rücu eder.”şeklinde 3. ve 4.fıkralar eklenmiştir.Ayrıca “ceza hakimleri” ve “cumhuriyet savcıları” hakkında açılmış derdest olan davalar hakkında ise 5320 sayılı Kanun’a geçici madde eklenmiş; bu Kanun’un yürürlüğe girdiği tarihten önce suç soruşturması ve kovuşturması sırasında yapılan her türlü işlem veya alınan karar nedeniyle hâkimler ve Cumhuriyet savcıları hakkında hukuk mahkemelerinde açılan ve hâlen derdest olan tazminat davasına ilişkin dosyalar mahkemesince, Yargıtay incelemesinde bulunan dosyalar ise esası incelenmeksizin ilgili dairece yetkili ağır ceza mahkemesine gönderileceği ve bu davaların ağır ceza mahkemelerince, Ceza Muhakemesi Kanununun 141'inci ve devamı maddeleri uyarınca Devlet aleyhine yürütülmek suretiyle karara bağlanacağı düzenlenmiştir.Somut olayda davacı, 26.02.2013 tarihli dilekçe ile ihbar edilen asliye ceza mahkemesi hakiminin infaz aşamasında usule aykırı işlemler yaptığını iddia ederek manevi tazminat istemiştir. Dava açıldığı sırada yürürlükte olan yasa hükümleri, karar verildikten sonra yürürlükten kaldırılmış, ayrıca görevli mahkeme hakkında yukarıda belirtildiği üzere düzenlemeler yapılmıştır.Bu nedenle görev konusu kamu düzenini ilgilendirdiği dikkate alındığında mevcut bu düzenlemeler dikkate alınarak eldeki davalar hakkında karar verilmek üzere kararın bozulması gerekmiştir.S O N U Ç : Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere; davacının temyiz itirazlarının kabulü ile Yargıtay 4.Hukuk Dairesi’nin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği kararın; yukarıda açıklanan nedenle 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacının diğer temyiz istemlerinin şimdilik incelemesine yer olmadığına, istek halinde temyiz peşin harcın yatırana geri verilmesine, 12.11.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.