Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 884 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 15535 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : KAYSERİ 1.AİLE MAHKEMESİTARİHİ : 17/06/2013NUMARASI : 2013/63-2013/560Taraflar arasında görülen tazminat davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.Y A R G I T A Y K A R A R ITemyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Davacı vekili dilekçesinde; tarafların 2010/Temmuz ayında nişanlandıklarını, 1,5 yıl nişanlı kaldıklarını, bu süreçte davacının eski eşiyle boşanma davası sürdüğünden sorunlar çıktığını, ailelerin arasının bozulduğunu, davalının ailesi uzlaşmayı kabul etmeyince, davalının kendi isteği ve rızası ile 28.03.2012 tarihinde evden kaçtığını, 5,5 ay birlikte yaşadıklarını, düğüne çok kısa bir süre kaldığında davalının, polise “zorla alıkonulduğu” ihbarında bulunduğunu belirterek, nişanda davalıya takılan 8 bilezik ve tektaş yüzüğün iadesini, olmadığı taktirde bedeli olan 10.000 TL ve ayrıca 10.000 TL manevi tazminatın tahsilini talep etmiştir.Davalı vekili cevabında; davanın zamanaşımı nedeniyle reddini istemiş, ayrıca iddiaların yersiz olduğunu, 6 ay boyunca kendisini zorla evlerinde tuttuklarını belirtmiş, yargılamada ise; 6 ay karı-koca gibi yaşadıklarını, bu yaşamın evlilik gibi olduğunu altınların iadesinin istenemeyeceğini savunmuştur.Mahkemece; taraflar arasında yaşananların nişan akti olarak yorumlanması gerektiği ve ziynet eşyalarının mutat dışı hediye olduğu gerekçe gösterilerek davanın kısmen kabulün, manevi tazminat talebi ile davalılar Hamza ve D.. Y..’a yönelik davanın ise reddine karar verilmiştir.Hüküm, taraf vekillerince temyiz edilmektedir.Somut olayda; her ne kadar davanın niteliği “nişan bozulması nedeniyle tazminat” davası olarak adlandırılmış ve bu nedenle Aile Mahkemesinde yargılama yapılarak sonucuna uygun karar verilmiş ise de, nişanlanma tarihinde davacının bir başkasıyla evli olduğu, boşanma kararının 08.08.2011 tarihinde kesinleştiği, ayrıca tarafların 5,5-6 ay kadar nikah olmaksızın karı-koca hayatı yaşadıkları anlaşılmaktadır.Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanun'un 4.maddesi uyarınca, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun İkinci Kitabı ile 4722 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun kapsamındaki aile hukukundan doğan dava ve işler Aile Mahkemesinde görülür.Yine, TMK.nun 118.maddesi hükmüne göre; "nişanlanma, evlenme vaadiyle olur". Gerçekte evli olan birisi bir başkası ile yeniden nişanlanma akdi yapamaz. Şayet yapılmış ise, yapılan bu akit geçersiz olup, yasal anlamda nişan akdi olarak kabulü olanaksızdır. Ayrıca, karı-koca gibi tarafların birlikte yaşaması da değerlendirildiğinde eylem haksız fiil niteliğindedir. Bu durumda da Aile Mahkemesi tarafından yargılama yapılması mümkün değildir.Görev, kamu düzenine ilişkin olup, taraflarca ileri sürülmese bile, mahkemece re'sen nazara alınması gerekmektedir.O halde, davanın dayanağı haksız fiil olduğundan, 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanun'un 1.maddesi ile 4.maddelerinin birlikte değerlendirilmesi halinde, bu tür davaların Aile Mahkemelerinin görevi dâhilinde olmadığı, bu nedenle mahkemece, miktar itibariyle davaya Asliye Hukuk Mahkemesinde bakılmak üzere görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, işin esası hakkında hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 23.01.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.