Davacı vekili, müvekkilinin 14.03.2006 tarihinde davalı şirkete ait işyerinin İstanbul şubesinde müdür olarak işe başladığını, haksız olarak iş sözleşmesinin sonlandırıldığını, davalı şirket ortaklarınca asılsız suç duyurusunda bulunulduğunu, 08.07.2009 tarihli ortaklar kurulu kararı ile müvekkilinin şirket şube müdürlüğünden istifası ile istifasını kabulüne yetkililerinin iptaline karar verildiğini, müvekkilinin istifasının söz konusu olmadığını belirterek kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ve ücret alacağının davalıdan tahsilini talep etmiştir.Davalı vekili, davacının 14.03.2006 tarihli ortaklar kurulu kararı ile Gaziosmanpaşa şube müdürü olarak atandığını, davacının yetkili olmamasına rağmen birtakım çek ve senetlerle şirketi borçlandırdığını, davacının alacaklısı babası Ş.Ç. olan borçlusunun müvekkili şirket olan 307.000.00 TL miktarlı senet düzenlediğini, bu sebeple haklarında icra takibi yapıldığını, takip konusu seneti imzalamaya davacının yetkisi bulunmadığından itiraz ettiklerini ve itirazlarının mahkemece kabul edildiğini, davacı hakkında güveni kötüye kullanmak, resmi belgede sahtecilik suçlarından şikayetçi olduklarını, davacının 08.07.2009 tarihli ortaklar kurulu kararı ile azline karar verildiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Mahkemece, taraflar arasındaki iş ilişkisinin işverence sona erdirildiğinin anlaşıldığını, davacının müdürlükten azline ilişkin 08.07.2009 günlü ortaklar kurulu kararında azil sebebi olarak davacının istifası gösterilmiş ise de dosyaya herhangi bir istifa dilekçesi sunulmadığı, her ne kadar davalı tarafça fesih gerekçesi olarak Gaziosmanpaşa Cumhuriyet Başsavcılığına yapılan şikayet üzerine yürütülen soruşturma dosyasına konu olaylar gösterilmiş ise de davacıya isnad edilen ve davalı işverenlikçe iş sözleşmesinin 4857 sayılı İş Kanunu'nun 25/II-e.maddesi kapsamında haklı feshine sebep olabilecek eylemlerin soruşturma safhasında olduğu, subut derecesine varmadığı, iş sözleşmesinin davalı tarafça müdürlükten azli suretiyle haksız olarak kıdem ve ihbar tazminatına hak kazanacak şekilde feshedildiğini gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.Karar davalı tarafından temyiz edilmiştir.Taraflar arasındaki uyuşmazlık konusu davacının iş sözleşmesinin feshinin haklı sebebe dayanıp dayanmadığı noktasındadır.4857 Sayılı Kanun'un 25/II.maddesinde, “Ahlak ve iyiniyet kurallarına uymayan haller ve benzerleri: a) İş sözleşmesi yapıldığı sırada bu sözleşmenin esaslı noktalarından biri için gerekli vasıflar veya şartlar kendisinde bulunmadığı halde bunların kendisinde bulunduğunu ileri sürerek, yahut gerçeğe uygun olmayan bilgiler veya sözler söyleyerek işçinin işvereni yanıltması, b)İşçinin, işveren yahut bunların aile üyelerinden birinin şeref ve namusuna dokunacak sözler sarfetmesi veya davranışlarda bulunması, yahut işveren hakkında şeref ve haysiyet kırıcı asılsız ihbar ve isnadlarda bulunması, c) İşçinin işverenin başka bir işçisine cinsel tacizde bulunması, d)İşçinin işverene yahut onun ailesi üyelerinden birine yahut işverenin başka işçisine sataşması veya 84.maddeye aykırı hareket etmesi e)İşçinin işverenin güvenini kötüye kullanmak, hırsızlık yapmak, işverenin meslek sırlarını ortaya atmak gibi doğruluk ve bağlılığa uymayan davranışlarda bulunması, f) İşçinin, işyerinde, yedi günden fazla hapisle cezalandırılan ve cezası ertelenmeyen bir suç işlemesi, g) İşçinin işverenden izin almaksızın veya haklı bir sebebe dayanmaksızın ardı ardına iki işgünü veya bir ay içinde iki defa herhangi bir tatil gününden sonraki iş günü, yahut bir ayda üç işgünü işine devam etmemesi, h) İşçinin yapmakla ödevli bulunduğu görevleri kendisine hatırlatıldığı halde yapmamakta ısrar etmesi, ı) İşçinin kendi isteği veya savsaması yüzünden işin güvenliğini tehlikeye düşürmesi, işyerinin malı olan veya malı olmayıp da eli altında bulunan makineleri, tesisatı veya başka eşya ve maddeleri otuz günlük ücretinin tutarıyla ödeyemeyecek derecede hasara ve kayba uğratması” hallerinde iş sözleşmesinin işverence haklı sebebe dayalı olarak feshedilebileceği düzenlenmiştir.Somut uyuşmazlıkta, davacının davalı şirkette şube müdürü olarak görev yaptığı, iş sözleşmesinin hileli davranışları ile şirketi zarara uğratması gerekçesi ile feshedildiği anlaşılmaktadır. Davacı ve babası hakkında Gaziosmanpaşa Asliye Ceza Mahkemesi'ne hizmet sebebiyle güveni kötüye kullanmaktan dava açıldığı ve davanın derdest olduğu anlaşılmaktadır. Dosyada bulunan ticaret sicil gazetesine göre davalı şirketin 08.07.2009 tarihli ortaklar kurulu kararında davacının istifasının kabulü ile yetkilerinin iptal edildiği belirtilmiştir. Bu husus göz önüne alındığında ortaklar kurulunun kararı davacının şube müdürlüğünden alınması ve yetkilerinin iptal edilmesine ilişkin olup fesih niteliğinde değildir. Hal böyle olunca davacıya isnat edilen eyleme ilişkin açılan ceza davasının sonucunun beklenmesi gerekmektedir. Bunun yanında davalı tarafın davacının düzenlediği senede ilişkin açılmış menfi tespit davası varsa o dava dosyasınında incelenmesi ve sonucunun beklenmesi gerekmektedir.SONUÇHükmün yukarıda açıklanan sebeplerle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek olması halinde ilgiliye iadesine, 29.04.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.