Taraflar arasında görülen davada İstanbul(Kapatılan) 30. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 25/12/2013 tarih ve 2011/34-2013/374 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı TMSF vekili ve davalı M.. A.. vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili; R. Telekom A.Ş'nin 31.05.2007 tarihinde yapılan 2002,2003,2004,2005, 2006 faaliyet yıllarına ilişkin olağan genel kurul toplantısında bu yılları kapsayan denetim kurulu rapor içeriğine göre 2002,2003,2004 faaliyet yıllarını kapsayan dönemde şirketi zarara uğratan davalılar yönetim kurulu üyeleri hakkında mali sorumluluk davası açılmasına karar verildiğini, bu konuda denetim kuruluna yetki verildiğini, davalıların TTK hükümlerine aykırı hareket ederek şirketi zarara uğrattıklarını şirket bilanço ve gelir tablosu hesaplarının genel kabul görmüş muhasebe ilke ve prensiplerine uygun tutulmadığını, 2003-2004-2004 yıllarına ilişkin kanuni defterlerin usulüne uygun tutulmadığını, firmanın yönetim kurulu üyelerinin şirketi basiretli bir tacir gibi yönetmeyerek denetim kurulu raporunda yıllara göre ifade edildiği üzere şirketi zarara uğrattıklarını ileri sürerek fazlaya ilişkin dava ve talep hakları saklı kalmak şartıyla şimdilik 10.000-TL nin zararın meydana geldiği tarihten itibaren TCMB tarafından ilan edilen avans faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep ve dava etmiş; sonrasında dava değerini ıslah yoluyla arttırmıştır.Davalı H.. A.. vekili; davacının zararı ispat etmesi gerektiğini,denetim kurulu raporlarını kabul etmediklerini müvekkilinin yönetim kurulu yada denetim kurulu üyesi olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.Davalılardan C.. U.., M.. U.. ve E.. Z.. vekili; zararın ispata muhtaç olduğunu, işlemlerin yasaya ve usule uygun olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.Davalı İ.. P.. vekili; şirkette yöneticilik görevi bulunmadığını, zarar mevcut ise sorumlu tutulamayacağını savunarak davanın reddini istemiştir.Davalı F.. A.. vekili; müvekkilinin şirkette yönetim ve denetim kurulu üyeliği yapmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.Davalılardan M. İ., M.. S.. ve A. L. B.'nun davaya karşı cevap vermedikleri anlaşılmıştır.Birleşen 9. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 2007/479 esas sayılı dosyasında;Davalılar vekili; aynı alcak talebiyle açılan davanın derdest olduğunu bu nedenle derdestlikten reddi gerektiğini ayrıca iddiaların yerinde olmadığını beyanla davanın reddini savunmuştur.Birleşen İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 2007/438 esas dosyasında:Davalı Y.. D.. vekili; müvekkilinin icra kurulu üyesi olduğunu, mali konularda yetki ve sorumluluğu bulunmadığını, U. şirketlerinde yönetici ve deneticilik yapmadığını, harcamalardan haberi dahi olmadığını beyanla davanın reddi gerektiğini savunmuştur.Davalı T. E. vekili; müvekkilinin Genel Koordinatör olarak çalıştığını, mali konularda yetkisi olmadığını, 2. derece A grubu imza yetkisinin olduğunu yönetim ve denetim kurulu üyeliği bulunmadığını, zarardan sorumlu olmadığını beyanla davanın reddi gerektiğini savunmuştur.Davalı F. G.vekili öncelikle davanın süresinde açılmadığını zamanaşımı nedeniyle reddi gerektiğini söz konusu şirkette muhasebe müdürü olarak çalıştığını para tasarruf yetkisi olmadığını, yazışma yapma yetkisi olduğunu kendisine husumet düşmediğini beyanla pasif husumetten reddi gerektiğini, ayrıca raporun afaki olduğunu zararın gerçeği yansıtmadığını beyanla davanın reddi gerektiğini savunmuştur.Davalılardan S. B.ın davadan önce ölmesi nedeniyle davacı TMSF tarafından aynı konuda İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 2009/363 esas sayılı dosyası ile S. B.ın mirasçıları F. S.ve S. B. aleyhine dava açmiş açılan bu dava önce İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2007/438 E sayılı dosyası ile daha sonrasında ise İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2007/438 E sayılı dosyası mahkememiz dosyası ile birleştirilmesi nedeniyle dolaylı yönden bu dosya ile birleştirilmiştir.Birleşen İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/480 esas sayılı dosyasında:Davalı Müştak Ayvaz vekili; öncelikle alacağı temlik alan davacının temlik sözleşmesinde müvekkilinin isminin borçlu sıfatıyla geçmediğini bu nedenle davacının aktif dava ehliyeti bulunmadığını, TTK: 341. maddesine göre dava açma yetkisinin murakıplara ait olduğunu ayrıca zararın öğrenildiği tarihin 31.05.2007 tarihi olduğunu davanın ise 25.8.2011 tarihinde açıldığını davanın zamanışımına uğradığını, fiilin vuku bulduğu tarihten itibaren de 5 yıllık süreninde dolduğunu, denetim kurulu raporunun delil niteliği bulunmadığını zararın ispatı gerektiğini usulsüzlük varsa bundan müvekkilinin sorumlu tutulamayacağını, beyanla davanın reddi gerektiğini savunmuştur.Davalı M.. G..in usulüne uygun tebligata rağmen davaya karşı beyanda bulunmadığı anlaşılmıştır.Mahkemece iddia, savunmalar, bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamına göre; davanın R. Telekom şirketinde görev yapan yönetim ve denetim kurulu üyelerinin şirket paralarını, Uzan ailesinin şahsi menfaati için kullanmak, geriye dönük kanunen kabul edilmeyen giderler hesabına alınarak zarar yazılan tutar ile, bildirimlerin eksik yapıldığı belirtilen vergilerin, hata , kusur veya ihmal gibi nedenlerle ortaya çıkan zarar ile Şişli 2. Sulh Ceza Mahkemesinin tedbir kararına rağmen ödeme yapılması ve bu nedenle zarar oluştuğundan bahisle 4 kalem zararın asıl dava ile birleşen davaların davalılarından müştereken ve müteselsilen tahsili istemine ilişkin olduğu, yönetim kurulu üyelerinin ortaklığa ve ortaklık alacaklarına karşı kusursuz olduklarını ispat etmedikçe tüm oluşan zararlardan sorumlu olacakları, yönetim kurulu üyelerinin kural olarak müdürlerin sebebiyet verdiği zararlardan sorumlu olmayacağı ancak ehil olmayan müdürler tayin etmek veya onların şirket için zararlı olan iş ve eylemlerine karşı göz yummak veya idare meclisinin yetkili olmadığı hususlara müdürleri mezun kılmak suretiyle sebebiyet verdikleri zararlardan şirkete karşı sorumlu olacakları, aynı ilkenin denetim kurulu üyeleri içinde geçerli olduğu, denetçi ve yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğu yoluna gidilebilmesi için öncelikle bu kişilerin olumlu ya da olumsuz fiilerinden dolayı bir zararın meydana gelmesinin gerektiği, zararı ispat yükünün davacıda bulunduğu, Birleşen İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi 2007/479 E sayılı dava dosyası ile ilgili dava konusu zarar iddiası ile ilgili olarak; davacı şirket kayıtlarında sürekli bakiyeye ve yıllara yayılan işlemleri yansıta hesap dökümlerine göre, yurt dışında yerleşik ilgili firmalara yapılan çok sayıda ödemeden 6.700.443-USD tutarındaki bölümün, salt kasadan yapıldığının ve geriye yönelik olarak kayıtlara aktarıldığının iddia edildiği ancak bu iddianın yerinde olmadığı zira bu harcamaların U.n şahsi harcamaları olduğuna dair doğrudan ilişki kurulabilecek bir belge ya da bilgiye rastlanmadığı, davacı şirket yönünden tazmini gereken zarar niteliğinde olduğunun kabulünün finansal yönden imkan dahilinde olmadığı; asıl dava konusu (2.) zarar iddiası ile ilgili olarak geriye dönük kanunen kabul edilmeyen giderler hesabına alınarak zarar yazıldığı belirtilen tutar nedeniyle hesap bakiyelerinin mahsuben düşülmesiyle ortaya çıkan 18.213.148,01 TL tutarındaki aktif azalışın davacı şirket yönünden doğrudan fiili zarar niteliğinde bulunduğu, başka bir deyişle bu paraların herhangi bir takibe tutulmadan doğrudan zarar hesabına aktarıldığı alacak hesabından düşülmüş olduğu bu tutarın ilgili yönetim döneminde fiilen tespit edilmiş zarar niteliğinde olduğu, söz konusu zarardan kimin sorumlu olduğuna gelince bu bedelin kanunen kabul edilmeyen giderler hesabına alınmak suretiyle zarar yazılması nedeniyle doğacak vergi ve ek yükümlülükler nedeniyle 2003 yılında görev yapan yönetim ve denetim kurulu üyelerinin bu zarardan sorumlu oldukları; asıl dava konusu (3.) zarar iddiası ile ilgili olarak vergi gecikme zammı, gecikme faizi ve cezalarının ödenmesinden kaynaklanan toplam 2.297.578,63 TL davacı şirket zararından ilgili davalıların görevde bulundukları döneme isabet eden zarar miktarının 2.261.376,38 TL olduğu, bu zarardan görevde bulundukları dönem itibariyle davalı yönetim ve denetim kurulu üyelerinin sorumlu oldukları; asıl dava konusu (4.) zarar iddiası-birleşen İstanbul 2 Asliye Ticaret Mahkemesi 2007/438 E sayılı dava konusu zarar iddiası ile ilgili olarak Şişli 2. Sulh Ceza Mahkemesi'nin tedbir kararına rağmen yapıldığı belirtilen ödemeler nedeniyle oluşan zararın 804.558,24 TL olduğu bu ödemenin belgesiz harcama açıklaması ile ve kanunen kabul edilmeyen gider olarak kaydediği bu nedenle davacı şirket yönünden zararın doğmuş olduğunun kabulü gerektiği, davacının bu kalemle ilgili fazlaya ilişkin zarar talebinin ise incelemeye sunulan ticari defter ve kayıtlara göre öncelikle belirtilmesi gereken hususun yapılan ödemelerin grup şirketlerine yapılmış ödemeler niteliğinde bulunduğu, ve defteri kebir hesabına borç kaydedildikleri toplam 1.867.594,20-TL lik ödemenin davacı şirket yönünden zarar niteliğinde bulunmadığı, meydana gelen zarardan davalılar C.. U.., M.. U.., E.. Z.. ve M. İ. R. ve M.A.'ın yönetim ve denetim kurulu üyesi olmaları ayrıca M.. U.. ile C.. U..ın kurucu ortak olmaları nedeniyle sorumlu olduğu diğer davalıların ise gerek yönetim kurulu gerekse denetçi sıfatına haiz olmadığı organ sıfatları bulunmaması nedeniyle meydana gelen zarardan bir sorumluluklarının bulunmadığı, gerekçesiyle asıl dava yönünden; davalılar A.A. İ.. P.., A.. B.., M.. S.., F.. A.. yönünden açılan davanın sabit görülmediğinden reddine; davalılar C. C. U. , M. U., E.. Z.. , M. İ. R. yönünden açılan davanın asıl ve ıslah edilen miktar yönünden kısmen kabulü ile; geriye dönük olarak kanunen kabul edilmeyen giderler hesabına alınarak zarar yazılan 18.213.148.01 TL, 24/05/2006 mahkememizce zararın meydana geldiğinin kabul edildiği teftiş rapor tarihinden itibaren; eksik vergi bildirimleri nedeni ile oluşan 261.376,38-TL 'nin teftiş rapor tarihi olan 01/03/2006 tarihinden itibaren; Şişli 2 Sulh Ceza Mahkemesi tedbir kararına rağmen yapılan ödemeler nedeniyle oluşan 804.558,24 TL zararın tahsilde tekerrür oluşturmamak kaydı ile 13/02/2004 tarihinden itibaren avans faizi yürütülmek sureti ile davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine; İstanbul 9 Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 2007/ 479 E sayılı dava dosyası yönünden; davanın HMK: 150. maddesi gereğince aynı konuda aynı kişiler hakkında açılmış bir dava varken aynı konu ve kişilere ilişkin ikinci bir dava açılması nedeniyle davanın derdestlik nedeniyle açılmamış sayılmasına; İstanbul 2 Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 2007/438 E sayılı dava dosyası yönünden; davalı S. B. hakkında açılan davanın bu davalının davadan önce ölmüş olduğu anlaşılmakla, dava şartı yokluğundan reddine, diğer davalılar Y.. D.., T. E., F.. G.. yönünden davanın sabit görülmediğinden reddine; İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2009/363 E sayılı dava dosyası yönünden sabit görülmeyen davanın reddine; İstanbul 1 Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 2011/480 E sayılı dosyası yönünden; davalı M. A.'a yönelik açılan davanın kısmen kabulü ile tahsilde tekerrür oluşturmamak üzere; geriye dönük olarak kanunen kabul edilmeyen giderler hesabına alınarak zarar yazılan 18.213.148.01 TL, 24/05/2006 mahkememizce zararın meydana geldiğinin kabul edildiği teftiş rapor tarihinden itibaren; eksik vergi bildirimleri nedeni ile oluşan 261.376,38 TL'nin teftiş rapor tarihi olan 01/03/2006 tarihinden itibaren; Şişli 2 Sulh Ceza Mahk . Tedbir kararına rağmen yapılan ödemeler nedeniyle oluşan 804.558,24-TL zararın tahsilde tekerrür oluşturmamak kaydı ile 13/02/2004 tarihinden itibaren avans faizi yürütülmek sureti ile davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine fazlaya ilişkin istemin reddine, davalı M.. G.. hakkında açılan davanın sabit görülmediğinden reddine karar verilmiştir.Kararı, davacı TMSF vekili ve davalı M.. A.. vekili temyiz etmiştir.1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı TMSF vekilinin ve davalı M.. A.. vekilinin aşağıdaki bentler dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde değildir.2- Dava, 6762 sayılı TTK'nın 341. maddesi uyarınca davalı eski yöneticiler ve denetçiler tarafından şirketin zarara uğratıldığı iddiasına dayalı sorumluluk davasıdır.Asıl dava 04.06.2007 tarihinde açılmış, bir kısım yöneticiler aleyhine daha sonra açılan sorumluluk davaları da asıl dava dosyasında birleştirilmiştir. Birleşen İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 2011/480esas sayılı dosyası ile yönetim kurulu üyelerinden M.. A..'a yöneltilen sorumluluk davasının tarihi 25.08.2011 olup, adı geçen davalı cevap dilekçesinde, beyan dilekçelerinde ve temyiz dilekçesinde aleyhine açılan davanın zamanaşımına uğradığını, zararın davacı tarafından denetim kurulu raporu ile öğrendiğinin kabulü halinde dahi TTK'nın 309. maddesinde öngörülen zamanaşımı sürelerinin dolmuş olacağını, açılan işbu davanın zamanaşımından reddi gerektiğini savunmuş; mahkemece davacının zararı 2007 tarihli denetim kurulu raporu ile öğrendiği kabul edilmiş olmasına ve birleşen davanın 2011 yılında açılmış olmasına rağmen TTK'nın 309. maddesinde öngörülen zamanaşımı sürelerinin dolmadığı şeklinde yapılan değerlendirme doğru olmamış, davalı M.. A.. yönünden bozmayı gerektirmiştir.3- Davacı vekilinin temyiz itirazlarına gelince; 2007 tarihli denetim kurulu raporu ile 6.700.443 USD şirket zararının tespit edildiği, şirketin kasasından çıkan ve hangi iş yada hizmet karşılığı olduğu tespit edilemeyen yüklü miktardaki paranın şirket yöneticilerinin kendi şahsi ihtiyaçları için harcandığı kanaatine varıldığını, bu kanaatlerini dosya kapsamında bulunan inceleme raporlarının da desteklediğini, dönemin yönetici ve denetçilerinin oluşan zarardan sorumlu olduğunu ileri sürmüş; ancak mahkemece iddiaların yerinde olmadığı, kasadan çıkan paranın yöneticilerin şahsi harcamaları için kullanıldığına dair somut bilgi ve belgeye rastlanmadığı, tazmini gereken bir zararın söz konusu olmadığı gerekçesiyle bu alacak kalemine yönelik talebin reddine karar verilmiştir.Kural olarak, yönetim kurulu üyeleri şirket adına yaptıkları işlemlerden dolayı kişisel olarak sorumlu tutulamazlarsa da, TTK'nın 336. maddesinde belirtilen hallerde ortaklığa karşı kusursuz olduklarını ispat etmedikçe tüm yöneticiler oluşan zarardan müteselsilen sorumlu olurlar. Yani TTK'nunda yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğu ispat yükü ters çevrilmiş kusur esasına dayanır. Nitekim TTK'nın 337. maddesinde, yönetim kurulu üyelerinin kusur ve sorumluluklarının bulunmadığını ispat etmedikleri taktirde zarardan sorumlu oldukları düzenlenmiştir. Denetim kurulu üyelerinin de kusursuz olduklarını ispat etmedikçe zarardan sorumlu bulundukları TTK'nın 359. maddesi maddesinde düzenlenmiştir.Dosya kapsamında bulunan Yurtdışı Transferler Hakkında İnceleme Raporu başlıklı rapor, denetim kurulu raporu ve eki belgelere göre 6.700.443USD şirket kasasında çıkan paranın H. A.'ne gönderildiği, ancak söz konusu paranın şirket işleri kapsamında hangi iş yada hizmet karşılığı yada hangi amaçla kime gönderildiği açık olmamakla birlikte belirtilen tutarın şirketin kasasında çıktığı ve şirket zararının doğmasına neden olduğu, dönemin yönetici ve denetilerinin şirket harcamalarını yönetmek ve kontrol etmekle yükümlü olduğu, her nekadar yöneticilerin şahsi ihtiyaçları için harcandığı sabit olmasa da, şirketin zararına yönelik para transferlerinin söz konusu olduğu aşikardır. Bu durumda bu zararlandırıcı harcamalarla ilgili davalı yönetim kurulu ve denetim kurulu üyelerinin kusursuzluklarını ispat etmedikleri müddetçe sorumlu tutulmaları gerektiği gözetilmeksizin, işbu alacağa ilişkin davacı talebinin reddi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.4- Davacının taleplerinden birini de Şişli 2. Sulh Ceza Mahkemesi'nin tedbir kararına aykırı olarak grup şirketlerine aktarılan paralar için geriye dönük tarihli fişler tanzim edilerek yapılan ödemeler neticesinde oluşan şirket zararının tahsili istemi oluşturmaktadır. Mahkemece dosya kapsamında bulunan bilirkişi raporu doğrultusunda grup şirketlerine yapılmış ödemelerin defteri kebir hesabına borç kaydedildiği, borçlu şirketten tahsili yoluna gidilebileceği, şirket yönünden zarar niteliği taşımadığı gerekçesiyle davacının bu talebi reddedilmiştir. Ancak, davacı şirket ortaklarınca kasadaki mevduatın şirketin ticari amaçları doğrultusunda, kendi ticari faaliyetleri için kullanılması gerekirken ticari teamüllere aykırı bir şekilde ve basiretsiz davranmak suretiyle başka bir şirkete aktarılması, şirket açısından bir zarardır. Üstelik zarar usulsüz işlem anında gerçekleşmiştir. Zararın gerçekleşmiş sayılması için paranın gönderildiği şirkete başvurulması ve ona karşı tüm yasal yolların tüketilmiş olması gerekmez.O halde mahkemece anılan işlem nedeniyle zararın gerçekleşmiş olduğu, davalı yönetim kurulu ve denetim kurulu üyelerinin kusur ve sorumluluklarının bulunmadığını ispat etmedikleri takdirde zarardan sorumlu olacakları gözetilerek uyuşmazlığın yukarıda açıklanan şekilde incelenip değerlendirilmesi gerekirken, eksilk incelemeye dayalı hüküm kurulması doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.5- Davacının, bildirimlerinin eksik yapıldığı belirtilen vergilerin, hata, kusur veya ihmal gibi nedenlerle ortaya çıkması nedeniyle oluştuğu ileri sürülen 2.297.578,63TLlik zarar tutarına ilişkin talebi mahkemece kısmen kabul edilmekle beraber hüküm fıkrasında maddi hataya dayalı olarak 2.261.376,38TL yerine 261.376,38TL olarak yazıldığı, miktar hatasına yönelik davacının temyiz itirazının kabulü gerektiği; ayrıca davacının da temyiz dilekçesinde belirttiği üzere birleşen İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi dosyasında davalı olarak gösterilen Y.. D.. aleyhine aynı alacak sebebine dayalı olarak İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi'nde daha önce yargılama yapıldığı ve adı geçen davalı aleyhine hüküm kurulduğu ve hükmün Dairemizce de onandığı görülmüş, birleşen davanın davalısı Y.. D.. hakkındaki mevcut kararın işbu davada kesin hüküm teşkil edip etmeyeceğinin de değerlendirilmesi gerekirken, bu durum değerlendirilmeden adı geçen davalı aleyhine hüküm kurulması doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.6- Birleşen İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 2011/480esas sayılı dosyası ile yönetim kurulu üyelerinden M.. A..'a ve denetim kurulu üyelerinden M.. G..'e yöneltilen davada gerekçesi açıklanmaksızın M.. G.. yönünden davanın reddine karar verilmiştir. Oysa ki davaya konu edilen bir kısım alacaklar yönünden zararın oluştuğu mahkemenin de kabulünde olup, 6762 sayılı TTK'nın 359. maddesi uyarınca denetçilerin kanun veya anasözleşme ile kendilerine yükletilen vazifelerini veya gereği gibi yapmamalarından doğan zarardan dolayı kusursuz olduklarını ispat etmedikçe sorumlu olduklarının belirtilmesi karşısında denetçilerin de ispat yükü ters çevrilmiş kusur sorumluluğu esası uyarınca meydana gelen zarardan dolayı sorumlu tutulabilecekleri gözetilmeksizin denetçi M.. G.. yönünden davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.7- Öte yandan davacının zararın tamamı için zarara yol açan olay tarihinden itibaren faiz talebinde bulunabileceği gözetilmeksizin, faize dava ve ıslah tarihinden itibaren hükmolunması da doğru olmamış, davacı yararına bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı TMSF vekilinin ve davalı M.. A.. vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine; (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davanın davalı M.. A.. yararına BOZULMASINA; (3) (4) (5) (6) (7) nolu bentlerde açıklanan nedenlerle hükmün davacı TMSF yararına BOZULMASINA; ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz eden davalı M.. A..'aiadesine, 25/06/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.