Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 8619 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 9740 - Esas Yıl 2015





Mahkemesi :Asliye Ceza MahkemesiKatılanlar : 1-..., 2-...Suç : Taksirle öldürmeHüküm : TCK'nın 85/1, 62/1, 50/4, 52/2-4. maddeleri uyarınca mahkumiyetTaksirle öldürme suçundan sanığın mahkumiyetine ilişkin hüküm, sanık müdafii ve katılanlar vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:Sanığın Özel ....Hastanesi'nde çocuk sağlığı ve hastalıkları uzmanı olarak görev yaptığı, olay tarihinden 3 gün önce 08.04.2010 tarihinde öksürük şikayetiyle Çerkezköy Devlet Hastanesi Çocuk Polikliniğine getirilen 19.03.2010 doğumlu bebek ...'ün, çekilen akciğer filmi sonucu akut bronşiolit teşhisi konulması üzerine solunum yetmezliği gelişebileceğinden bahisle uzman doktor tarafından bebek yoğun bakım ünitesi olan tam teşekküllü bir hastaneye tedavisi için sevk edildiği, bebeğin aynı gün anne ve babası tarafından bebek yoğun bakım ünitesi bulunan Özel .... Hastanesi'ne getirildiği, burada sanık doktor tarafından yapılan bebeğin muayenesinde ve hazırlanan epikriz raporunda “Nazal sekresyonu olduğu, farenksin hafif ödemli olduğu, nebules tedavisi ile izlenmek üzere müşahedeye alındığı, muayenesinde akciğer sesleri doğal, minimal paratrakealral mevcut, tansiyon ve monitör değerlerinin stabil, yeni doğan reflekslerinin normoaktif olduğu, nezle teşhisi konduğu, müşahede boyunca solunum ve kardiak bulguları stabil seyrettiği, nazal sekresyonun düzeldiği, hırıltı mevcut olmadığı, Klaritromisin 2x1 çay kaşığı, Bricanyl 2x1 çay kaşığı ile üç gün sonra taburcu olması” belirtilerek 10.04.2014 tarihinde hastaneden taburcu edildiği, katılan ...'ün beyanlarına göre eve geldiklerinde bebeğin nefes alırken hafif hırıltısı ile öksürürken balgam çıkartması dışında başka bir anormalliğin bulunmadığı, olay gecesi katılanın bebeği 2 kez emzirdiği, olay günü sabah 09:00 sıralarında bebeğin burnundan kan gelmiş ve morarmış olduğunu görmesi üzerine Çerkezköy Devlet Hastanesi'ne getirdiği, Çerkezköy Devlet Hastanesi'nin 11/04/2010 tarihli raporunda “Annesinin kucağında getirildiği, solunumu olmadığı, EKG'de asistoli mevcut olduğu, baş boyunda ekimoz geliştiği, eks duhul” olduğunun belirtildiği olayda;Adli Tıp Kurumu 1.İhtisas Kurulu tarafından hazırlanan 12.03.2014 tarihli raporda, “dosyada bulunan tıbbi belgelerinde zehirlenme bulguları saptanmadığı, otopsi sırasında alınan doku örneklerinin Kimya İhtisas Dairesince yapılan incelemesinde kanda alkol (etanol ve metanol) bulunmadığı, 3,38ug/ml allobarbital bulunduğu, sorulan allopurinol etken maddesinin rutin sistematik toksikolojik analizlerde aranan maddelerden olmadığı, bu sebeple kanda bulunup bulunmadığı hususunda ilgili raporda herhangi bir bilgi mevcut olmadığı, çocuğun kanında tespit edilen allobarbital etken maddesinin ise barbitürat türevi ilaç etken maddelerinden biri olduğu, sedatif, hipnotik, antikonvülsan etkileri olduğu, ateş düşürücü olarak kullanılan fitil formatındaki ilaçlara yüksek ateşte meydana gelebilecek havaleyi (konvülsiyon) engellemesi için eklendiğinin bilindiği, Aallobarbitalin kandaki toksik(zehirleyici) dozunun 10ug/ml ve üzeri seviyelerde, letal (ölümcül) dozunun 50 ug/ml ve üzeri seviyelerde, terapötik(tedavi) dozunun ise 2-5 ug/ml seviyeleri arasında olduğu, çocukta tespit edilen 3,38ug/ml düzeyinin terapötik doz aralığında olduğu göz önüne alındığında, çocuğun zehirlenerek öldüğünün tıbbi delillerinin bulunmadığı, otopsisinde makroskopik olarak her iki akciğer yüzeyleri şiş, parlak görünümde olup, kesitlerinde sıkmakla kanlı köpüklü sıvı çıkışı izlendiği ve histopatolojik tetkikte akciğerde yenidoğan pnömonisi, bronşit, yaygın intraalveolar taze kanama, hafif ödem ve konjesyon saptandığı, adli tahkikat dosyasında kayıtlı bilgiler, olayın gelişimi, tanık ifadeleri, tıbbi belgeler ile otopsisinde tespit edilen makroskopik ve histopatolojik bulgular birlikte değerlendirildiğinde çocuğun ölümünün yenidoğan pnömonisi ve gelişen komplikasyonları sonucu meydana gelmiş olduğu, yenidoğan pnömonisinin klinik olarak tamamen düzelene kadar hastanede tedavi edilmesi gereken mortalitesi yüksek bir hastalık olup, tam iyileşmeden taburcu edilmesinin tıbbi bir eksiklik olduğu, bu nedenle Çocuk Doktoru ...’in kusurlu olduğu, ancak yenidoğan pnömonisinin mortalitesi yüksek bir hastalık olması nedeniyle hastanede yatırılarak tedavi edilmiş olması halinde de kurtulmasının kesin olmadığının” belirtilmesi karşısında, bebeği iyileşmeden taburcu etmesinin tıp kurallarına aykırı olduğu belirtilen sanığın eylemi ile ölüm neticesi arasında illiyet bağının bulunmadığı, özel hastanede doktor olan sanığın kamu görevlisi olmaması nedeniyle hukuki durumunun TCK'nın 257/2. maddesi kapsamında da değerlendirilmesinin mümkün olmadığı ve sanığın beraatine karar verilmesi gerektiği, ancak bu durumun sanığın hukuki sorumluluğunu ortadan kaldırmayacağı anlaşıldığından, sanık hakkında beraat kararı yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi,Kanuna aykırı olup, sanık müdafinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi gereğince halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK'un 321. maddesi uyarınca isteme uygun olarak BOZULMASINA, 23/05/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.