Taraflar arasında görülen iştirak ve yoksulluk nafakasının azaltılması davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Y A R G I T A Y K A R A R ITemyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Davacı vekili dilekçesinde; davacı ile davalının Adana 5.Aile Mahkemesi'nin 2010/118 Esas- 2011/418 Karar sayılı ilamı ile boşandıklarını, davalı lehine aylık 1.000 TL yoksulluk nafakasına, müşerek çocuk lehine aylık 600 TL iştirak nafakasına hükmedildiğini, davacının iflas ettiğini, yüklü miktarda borçları bulunduğunu, belirtilen nafakaları ödemesinin imkansız olduğunu belirterek, nafakaların kaldırılmasını aksi takdirde her iki nafakanın da ayrı ayrı 100 TL'yi indirilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevabında; davacının, boşanma davasında da iflas ettiği ve ödeme gücünün bulunmadığı yönünde savunmada bulunduğunu, davacının ve davalının ekonomik durumlarında herhangi bir değişiklik olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.Mahkemece; davalı lehine takdir edilen aylık 1.000,00 TL yoksulluk nafakasının 250 TL'ye,müşterek çocuk için takdir edilen aylık 600 TL iştirak nafakasının ise 200 TL'ye indirilmesine karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.4721 sayılı TMK.nun 175.maddesi gereğince, “Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, diğer taraftan mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir.” Aynı kanunun 176/4.maddesinde ise; “Tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hallerde iradın artırılması veya azaltılmasına karar verilebilir”.Anılan yasal düzenlemeye göre, iradın arttırılması veya azaltılması için ya tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin bunu sağlaması gerekmektedir.Adana 5.Aile Mahkemesinin 2010/118 Esas sayılı boşanma dosyasında; davacı lehine aylık 1.000 TL, müşterek çocuk lehine aylık 600 TL iştirak nafakasına hükmedildiği, kararın velayet ve nafaka yönünden 9.6.2011 tarihinde kesinleştiği, diğer talepler yönünden ise 10.9.2012 tarihinde kesinleştiği, bu davanın ise nafaka kararının kesinleştiği tarihten yaklaşık 6 ay sonra 12.12.2011 tarihinde açıldığı anlaşılmakatadır. Davacı yoksulluk ve iştirak nafakasının hükmedildiği boşanma davasında da iflas ettiğini, ekonomik durumunun kötü olduğunu belirtmiş, iş bu davada aynı gerekçelere dayanarak nafakaların kaldırılması ya da indirilmesi talebinde bulunmuştur.Bundan ayrı olarak Ticaret ve Sanayi Odasından alınan 12.3.2012 tarihli yazı cevabında davacının sahibi olduğu O.. Ö.. Ticaret ve Sanayi O.. Ö.. isimli şirketin 7.2.2012 tarihinde Ö.. Ambalaj ve Ticaret Limited Şirketinin ise 25.11.2009 tarihinde ticaret sicilinden kayıtlarının silindiği belirtilmiş ise de, davacının 9.5.2011 tarihinde R..Araç Kiralama Nakliyat Turizm Kağıt Pazarlama ve Ticaret Limited Şirketini kurduğu ve yargılama sırasında hissesini G.. Ç..isimli şahsa devir ettiği, iş bu davanın açıldığı tarihtede davacının ticari hayatına devam ettiği anlaşılmaktadır. Bu durumda mahkemece yukarıda açıklanan esaslar çerçevesinde olay değerlendirilip; davacının gelir durumu, mal varlığı ve yaşam standardı yeniden araştırılarak, gerekirse bilirkişi incelemesi yaptırılarak; boşanma kararından sonra davacının mal varlığında ve gelirinde bir azalma olup olmadığı, kurucusu olduğu ancak yargılama sırasında üçüncü şahsa deviredilen R..Araç Kiralama Nakliyat Kağıt Pazarlama ve Ticaret Limited Şirketi ile arasındaki ilişki "Tüzel kişilik perdesi gerektiğinde aralanarak" başlangıçtaki denge gözetilmek suretiyle sonucu dairesinde hüküm kurulması gerekirken yanılgılı değerlendirme ve eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması doğru görülmemiş, bu husus bozmayı gerektirmiştir.Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 23.01.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.