Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 845 - Karar Yıl 2011 / Esas No : 12195 - Esas Yıl 2010





Davacı (3.kişi), davalı (alacaklı) tarafından dava dışı borçlu aleyhine yapılan takipte, Üsküdar 4. İcra Müdürlüğünün 2008/28 Tal Sayılı dosyasından uygulanan haciz işleminde, borçlu ile ilgisi olmayan ve kendisine ait işyerindeki menkullerin haczedildiğini ileri sürerek, haczin kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiş, bilahare kendisini vekil ile temsil ettirmiştir.Davalı alacaklı vekili, olayda muvazaa olduğunu ve davacının 28.1.2008 tarihinde icra dosyasına beyanda bulunarak istihkak iddiasından vazgeçtiğini, dosya borcuna icra kefili olduğunu, bu nedenle, davacının dava açma hakkının bulunmadığını, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.Mahkemece, toplanan delillere göre; davanın kabulü ile mahcuzlar üzerindeki haczin kaldırılmasına karar verilmiş; hüküm, davalı (alacaklı) vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dava, 3. kişinin İİK’in 96 ve devamı maddelerine dayalı olarak açtığı istihkak davasına ilişkindir.Borçlunun takip adresinde 09.1.2008 tarihinde yapılan haciz işlemi sırasında hazır bulunan davacı 3. kişi kendi adına istihkak iddiasında bulunmuş, yine aynı adreste 23.1.2008 tarihinde yapılan 2. haciz işlemi sırasında da hazır olan davacı 3. kişinin borca icra kefili olmak istediği ve istihkak iddiasından vazgeçtiği haciz tutanağına yazılmış ise de, bilahare imzadan imtina ettiği belirtilerek hacze devam edilmiştir. Ancak, 28.1.2008 tarihinde davacı 3. kişi esas takibin yapıldığı İzmir 6. İcra Müdürlüğü’ne giderek, takip konusu borca icra kefili olduğu gibi, talimat icra müdürlüğü tarafından yapılan hacizler ile ilgili tüm itiraz ile istihkak iddialarından vazgeçtiğini bildirmiş, beyanını da imzalamıştır.Davacı 3. kişi takip konusu borca icra kefili olduğuna göre, artık sıfat itibariyle icra takip borçlusu durumunda olup, bu durumda borçlu sıfatında olan davacının mahcuzlar hakkında istihkak davası açıp açamayacağı mahkemece tartışılmadığı gibi, dava tarihinden önce açıkça istihkak iddiasından vazgeçen davacının dava açmakta hukuki bir yararının olmadığı da mahkemece gözetilmemiştir.0 halde, bu maddi ve hukuki olgular karşısında, mahkemece davanın dava ön koşulu olan hukuki yarar yokluğu nedeniyle reddi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.Kabule göre; Borcun doğumundan sonraki tarihte davacı 3. kişi borçluya ait adreste ve aynı konuda ticari faaliyete başlamış ve ödeme emri bu adreste 3. kişiye tebliğ edilmiştir. Haciz tutanağı içeriğine göre de, işyerinin 3. kişi tarafından devir alındığının anlaşılması ve hacizde borçluya ait evraklar bulunması karşısında, davacı 3. kişi ile borçlu arasında muvazaalı işyeri devri bulunduğu, bir an için muvazaalı işlem bulunmadığı kabul edilse dahi, olayın ticari işletme devri niteliğinde bulunduğu gözetilerek, davanın esas yönünden reddi yerine yazılı şekilde kabulüne karar verilmiş olması da isabetsizdir.SONUÇ;Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalı alacaklıya geri verilmesine 07.2.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.