Dava, akde aykırılık nedeniyle kiralananın tahliyesi istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Davacı vekili, dava dilekçesinde, davalının müvekkiline ait taşınmazda 01.11.2004 başlangıç tarihli ve on yıl süreli sözleşme ile kiracı olduğunu, davalının mecurun kapılarını tamamıyla kapattığını ve genel geçiş alanine engelleyerek, kendisine ait bir kullanım alanı yarattığını, kira sözleşmesine göre ilgili alanine genel geçiş alanı olması sebebiyle pasajın açık olduğu saatlerde mecurun kapılarının açık olması gerekirken, davalının bu alanı adeta kendisine tahsis ederek, kapılarını her gün değişmekle birlikte 12.00-13.00-14.00 gibi değişik saatlerde açtığını ve diğer zamanlarda kapılarını kilitli tuttuğunu, kira sözleşmesinde ekli krokide görüldüğü üzere mecurun ortasında genel geçiş hattı olması gerekirken davalı tarafından mecurun ortasına konulan bar ve depo gibi ünitelerle genel geçiş hattını ihlal ettiği ve bu alanine genel geçiş hattı özelliğinin kaybolduğunu ve kullanılamadığını, davalının mecurun girişine ofis-depo olarak kullanılmak üzere alçıpanla oda imal ettiğini, davalının işbu hal ve davranışlarının kanuna ve sözleşmeye aykırı olduğunu, sözleşmeye ve eki krokiye aykırılıkların Şişli 1. Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 2009/356 D. İş dosyasıyla tespit ettirdiklerini ve ihtarname ile bu aykırılıkların giderilmesinin ihtar edildiğini, ancak davalının ihtara uymadığını belirterek davalının sözleşme ve kanuna aykırı davranışları sebebiyle taraflar arasındaki kira sözleşmesinin feshine ve davalının mecurdan tahliyesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili davanın reddini savunmuştur.Borçlar Kanunu'nun 256. maddesi hükmü uyarınca kiracı, kiralananı kira süresi boyunca tam bir ihtimam dairesindeki kullanmak zorundadır. Anılan madde hükmü gereğince akde aykırılıktan dolayı kiracının tahliyesine karar verilebilmesi için kiracıya akde aykırı davranışına son vermesi hususunda kiralayan tarafından süreli bir ihtar tebliğ ettirilmesi ve tanınan bu süre içerisinde de akde aykırılığın giderilmemiş olması gerekir. Kiralananın açıktan fena kullanılması durumunda akde aykırılığın giderilmesi amacıyla kiracıya ihtar gönderilmesine gerek yoktur.Olayımıza gelince; davanın hukuksal dayanağını oluşturan Borçlar Kanunu'nun 256. maddesi gereğince kiralananın tahliyesinin istenebilmesi için kiracının iddia olunan aykırılığı gidermesi için uyarılması ve kiralananın sözleşmeye uygun hale getirilmesi için kiracıya uygun bir süre gerekir. Davacının davalıya gönderdiği 19.11.2009 tebliğ tarihli ihtarnamede akde aykırılığın giderilmesi için 10 gün süre verilmiş, ancak davalı bu süre içinde akde aykırılıkları gidermemiş ve davacı ikinci kez Şişli 5. Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 2009/393 D. İş sayılı dosyası ile tespit yaptırmış ve bu tespite ilişkin raporda ihtarnamede bildirilen akde aykırılıkların eski hale getirilmediği bildirilmiştir. Bu rapor, davalıya 12.01.2010 tarihinde tebliğ edildikten sonra davalı 10.02.2010 tarihli verdiği cevap dilekçesinde tespit raporunun kendilerine tebliğden sonra akde aykırılıkları giderdiklerini bildirmiştir. Ne var ki. 19.11.2009 tarihli ihtarname ile tanınan süre içinde akde aykırı hususlar giderilmediğinden akdin feshi ve tahliye için yasal şartların tamamlandığının kabulü gerekir. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru olmadığından hükmün bozulması gerekmiştir.SONUÇYukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı HMK'ya 6217 sayılı Kanunla eklenen geçici 3. madde hükmü gözetilerek HUMK'un 428. maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 05.06.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.