Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 838 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 1258 - Esas Yıl 2013





Taraflar arasındaki “2926 sayılı Kanun kapsamında tarım Bağ-Kur sigortalılığının tespiti ve 6111 sayılı Kanundan yararlandırılma" istemli davadan dolayı yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne ilişkin Samsun 1. İş Mahkemesi’nin 25.05.2011 gün, 2010/1350 E., 2011/248 K. sayılı kararın davalı SGK vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 27.12.2011 gün 2011/10620 E, 2011/20075 K sayılı kararı ile Onanarak kesinleşmesi sonrasında, davacı vekilinin kararın tavzihen düzeltilmesi talebi nedeniyle verilen, Samsun 1. İş Mahkemesi'nin 02.10.2012 gün, 2010/1350 E., 2011/248 K. sayılı Ek Kararının incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 10. Hukuk Dairesi’nin 18.12.2012 gün, 2012/24002 E.- 2012/26074 K. sayılı bozma ilamı ile;(...Bir hükmün yeterince açık olmaması, birbirine aykırı fıkralar içermesi yahut icrasında tereddütler uyandırması halinde, icrası tamamlanıncaya kadar, hükümdeki gerçek anlamın ortaya çıkarılması amacıyla başvurulan yol, hükmün tavzihidir.Hangi hallerde tavzih istenebileceği 6100 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 305. maddesinde düzenlenmiştir.Buna göre, yeterince açık olmayan veya icrasının nasıl olacağı konusunda tereddüt edilen ya da fıkraları birbirine aykırı (çelişkili) hükümlerin tavzihi istenebilir. Bazen hüküm fıkrası ile gerekçe arasındaki çelişki de tavzih yolu ile giderilir.Hükmün icrasına kadar ve ancak onu vermiş mahkemeye yapılabilen tavzih talebi (HMK. m.306) sonrası mahkeme hükmü yalnız tavzih edebilir. Tavzih bahanesi ile hükmü değiştiremez. Tavzih talebinin kabul ve reddine ilişkin kararlar kanun yoluna götürülebilir; bu şekilde, sadece tavzih kararı hakkında yapılacak kanun yolu incelemesi sonucu, tavzih bahanesi ile hükmün değiştirilip değiştirilmediği üst derece mahkemesince denetlenmiş olur (Kuru, Arslan, ..Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı,22.Bası, Ankara, 2011,s.723-728).Somut olayda, davalı Kurumun temyizi üzerine, Dairemizin 27.12.2011 gün ve 2011/ 10620-20075 sayılı onama ilamı ile kesinleşen davada, ürün bedellerinden yapılan kesintiler nedeniyle, 2926 sayılı Kanuın kapsamında tarım Bağ-Kur sigortalılığının tespiti ile 6111 sayılı Kanun'dan yararlanılması talep edilmiş, mahkemece, gerekçesinde talebin 6111 sayılı Kanun'dan yararlanılmasını içerdiği de belirtilmesine rağmen, sadece tarım Bağ -Kur sigortalılık süresi hakkında kısmen kabule karar verilmiştir.Davacı tarafın temyiz talebinde bulunmaması ve davalı Kurumun temyizi üzerine, Dairemizin yukarıda belirtilen onama ilamı sonrasında, davacı vekili yerel mahkemeden, 02.10.2012 günlü tavzih talebi ile, hüküm fıkrasına yazılmayan 6111 sayılı Kanun'dan yararlanılmasına dair kararın yazılmasını istemiştir. Mahkemece, aynı günlü ek kararında, tavzih talebinin kabulü ile hüküm fıkrasına, "6111 sayılı Yasa kapsamından yararlandırılması gerektiğinin tespitine" kelimelerinin eklenmesine, sair hususta değişiklik yapılmasına yer olmadığına karar verilmiş ise de;Belirtilen ek karar ile hükmün açıklanması ile yetinilmeyip değiştirilmiş olduğu, zira salt sigortalılık tespitini içerir ilk hüküm ile karşılaştırıldığında, ek karar sonrası, tespit yanında 6111 sayılı Kanun kapsamından da yararlanılabileceğine hükmedilmiş bulunduğu anlaşılmaktadır.Açıklanan maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozma sebebidir.O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır...)gerekçesi ile bozularak, dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:Dava, davacının 2926 sayılı Kanun kapsamında tarım Bağ-kur sigortalısı olduğunun ve 6111 sayılı Kanun'dan yararlandırılması gerektiğinin tespiti istemine ilişkindir.Davacı vekili; tarım Bağ-Kur sigortalılığının tespiti istemi ile açtığı davada, ıslah dilekçesi ile talep ettiği 6111 sayılı Kanundan yararlanma istemi hakkında mahkemece hüküm kurulmadığını belirterek, tavzih yoluyla 6111 sayılı Kanundan yararlanması gerektiğinin taspitine karar verilmesini istemiştir.Mahkemece, 25.05.2011 tarih ve 2010/1350 esas, 2011/248 sayılı kararın gerekçe kısmında davacının 6111 sayılı Kanun'dan yararlandırılmasına karar verilmiş olduğu ancak sehven maddi hata nedeniyle hüküm fıkrasına yazılmadığı gerekçesiyle davacının tavzih talebinin kabulüne karar verilmiştir.Davalı vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece, yukarıda belirtilen nedenlerle tavzih kararı bozulmuştur.Yerel Mahkemece, önceki karardaki gerekçeler tekrarla direnme kararı verilmiş, direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacının 6111 sayılı Kanundan yararlanması gerektiğinin tespiti talebi hakkında karar verilmemesinin maddi bir hata olarak değerlendirilip değerlendirilemeyeceği, buradan varılacak sonuca göre, kararda yer verilmeyen bir hususun hüküm fıkrasına ilave edilmesi suretiyle hükmü değiştirecek nitelikte tavzih kararı verilmesinin mümkün olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.Bilindiği üzere; hükümlerin tavzihi, hükmün müphem olması veya birbirine aykırı (çelişik) fıkralar ihtiva etmesi halinde, hükmün gerçek anlamının meydana çıkarılması için başvurulan bir yoldur.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK.) m.305, (HUMK.m.455)’te; “Hüküm yeterince açık değilse veya icrasında tereddüt uyandırıyor yahut birbirine aykırı fıkralar içeriyorsa, icrası tamamlanıncaya kadar taraflardan her biri hükmün açıklanmasını veya tereddüt ya da aykırılığın giderilmesini isteyebilir.” denilmektedir.Yukarıda belirtildiği gibi, açık olmayan veya çelişik fıkraları kapsayan hükümlerin açıklanması istenebilir. Yargılamanın iadesine karar verilmedikçe veya hüküm temyiz edilip bozulmadıkça, verilen hükmün değiştirilmesi mümkün değildir. Hükümlerin tavzihi de bunun bir istisnası olarak kabul edilemez. Hâkim burada hükmün başka türlü anlaşılmasını önlemek için gerçeği ortaya koymakla ödevlidir.Tavzih, kural olarak sadece hüküm fıkrası hakkında olur. Hükmün gerekçesinin açıklanması için, tavzih yoluna başvurulamaz. Ancak, hüküm fıkrası ile gerekçe arasında bir çelişki varsa, bu çelişkinin giderilmesi için tavzih yoluna başvurulabilir(YHGK.’nun 14.6.1967 gün ve 1967/9–462 E. 300 K.sayılı ilamı).Tavzih yoluna başvurabilmek için hükmün kesinleşmesini beklemeye gerek yoktur. Kesinleşmemiş olan kararlar hakkında da, hükmün icrasına (yerine getirilmesine) kadar tavzih istenebilir. Fakat tavzih talebinde bulunulmakla temyiz süresi durmaz. İlamın icraya konmasından sonra da, ilam tamamen icra edilinceye kadar hükmün tavzihinin istenilmesi mümkündür. Hüküm ancak onu vermiş olan mahkemece tavzih edilir.Özellikle belirtilmelidir ki, hâkim, tavzih yolu ile hükümde unutmuş olduğu talepler hakkında karar verip, bunu hükmüne ekleyemez. Bunun gibi, hüküm verirken unutmuş olduğu vekâlet ücreti veya faiz hakkında tavzih yolu ile bir karar verip bunu hükmüne dâhil edemez. Aynı şekilde kısa kararla gerekçeli karar arasındaki çelişki de tavzih yolu ile giderilemez. Bütün bu anlatımlardan çıkan netice; tavzih yolu ile kesinleşmiş olan hüküm sınırlandırılamaz, genişletilemez ve değiştirilemez. (Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, cilt 5, Altıncı Baskı şehir 2001 cilt 5, s. 5270 vd.)Yukarıdaki açıklamaların ışığında somut olay irdelendiğinde; yerel mahkemece gerekçeli kararın hüküm fıkrasında yer verilmeyen bir husus, tavzih kararı ile hüküm fıkrasına ilave edilmiştir. Hükmü değiştirecek nitelikte tavzih kararı verilmesi usul ve yasaya uygun değildir.O halde, Özel Daire bozma kararına uyularak, tavzih isteğinin reddine karar verilmesi gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırı görüldüğünden direnme kararı bozulmalıdır.SONUÇ: Davalı SGK vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Dairenin bozma kararında açıklanan nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. Maddesi gereğince BOZULMASINA, 05.11.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.