Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 8364 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 15075 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : İSTANBUL ANADOLU 16. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 27/03/2014NUMARASI : 2013/202-2014/118Taraflar arasındaki tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili dava dilekçesinde; davacının, 29.08.2008 tarihinde davalının noter olarak tanzim ettiği ... yevmiye numaralı araç satış sözleşmesi ile ... plakalı aracı satın alıp, bedelini ödediğini ve aracı ... plaka ile adına tescil ettirdiğini, daha sonra bu aracın sahte evrak ile satıldığını öğrenmesi üzerine polis aracılığı ile gerçek sahibine teslim etmek zorunda kaldığını, davalının mesleğinin gerektirdiği dikkat ve özeni göstermeyerek sahte kimlik ile alım satımı işlemini gerçekleştirmiş olması sonucu zarar gördüğünü ileri sürerek 16.530,00 TL zararın olay tarihi olan 29.08.2008 tarihinden itibaren davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.Davalı davanın zamanaşımı nedeniyle reddini savunmuştur.Mahkemece; davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir.Noterlik Kanunu’nun 1.maddesi gereğince; noterliğin, bir kamu hizmeti niteliğinde bulunduğu, hukukî güvenliği sağlamak ve anlaşmazlıkları önlemek için işlemleri belgelendiren bir kurum olduğu belirtilmiştir. Görevi belge ve işlemlere resmîyet kazandırmak olan noterlerin yaptıkları işlemler dolayısıyla meydana gelecek zararlardan ötürü sorumlu tutulması bir zorunluluk olarak kendini göstermektedir. Noterlerin yaptıkları hizmet dolayısıyla sorumlulukları, hâlen yürürlükte bulunan 1512 sayılı Noterlik./..Kanunu’nun 162. maddesinde hüküm altına alınmıştır. Buna göre: ''Stajyer, katip ve katip adayları tarafından yapılmış olsa bile noterler, bir işin yapılmamasından veya hatalı yahut eksik yapılmasından dolayı zarar görmüş olanlara karşı sorumludurlar. Noter, birinci fıkra gereğince ödediği miktar için, işin yapılmaması, hatalı yahut eksik yapılmasına sebep olan stajyer veya noterlik personeline rücu edebilir.''Noterlik Kanunu’nun 162. maddesinde kusurdan söz edilmemiştir. Bu sebeple noterlerin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olarak düzenlendiği anlaşılmaktadır. (Nart Serdar, Noterlerin Hukukî Sorumluluğu, Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi Cilt.11 Özel s. 2009, s.425-452, Düzgün Aslan Ülgen, Noterlerin Meslekî Sorumluluk Sigortası s. 492, 494- Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi C.XVII, Y. 2013, s. 1-2)Buradaki sorumluluğun 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 66. (818 sayılı Borçlar Kanunu 55) maddesindeki sorumluluğun ağırlaştırılmış şekli olduğu sonucuna varılmaktadır.Noterlik Kanunu’nun 162.maddesinde noterin kendi yaptığı işten ve çalışanının yaptığı işten dolayı sorumluluğu düzenlenmiş ve aynı hukukî rejime tabi kılınmıştır. Bu sorumluluk adam çalıştıranın sorumluluğuna benzemez. Zira adam çalıştıranın sorumluluğunda kurtuluş kanıtı getirme imkânı sağlanmış iken, bu sorumlulukta kurtuluş kanıtı getirme imkânı tanınmamıştır. Bu yönü itibariyle ağırlaştırılmış özen yükümlülüğünün ihlâlinden kaynaklanan sorumluluk olduğu sonucuna varılmaktadır. Noter özene ilişkin genel kurtuluş kanıtı getirebilir. Noterlik Kanunu’nun 162.maddesinde kurtuluş kanıtı getirme imkânı tanınmamıştır. Noter gerekli özeni gösterdiğini iddia ederek sorumluluktan kurtulamayacaktır. Ancak gerekli özeni göstermiş olsa bile, zararın doğmasına engel olamayacağını ispat ederek sorumluluktan kurtulabilir. Bu husus nedensellik bağının kesilmesidir. Bunun ispatı da davalı notere aittir.Uygulamada; noterler aleyhine, en çok otomobil ve taşınmaz alım satımlarında meydana gelen zararlar bakımından dava açılmaktadır. Bu davalarda; aracın haksız zilyetleri tarafından kullanılan sahte kimlik, vekâletname veya araç trafik tescil belgelerinin sahteliğinin noterlerce ve çalışanları tarafından belirlenip belirlenmediği hususları araştırma konusu olabilmektedir. Tüm bu durumlarda noterin veya çalışanının kimlik veya belge üzerinde yeterli incelemeyi yapıp yapmadığı, dolayısıyla özen yükümlülüğüne uygun davranıp davranmadığı araştırılmaktadır. Noterin ilgililerin hukukî menfaatlerini korumak için araştırma ve aydınlatma görevi vardır. Noterlik Kanunu’nun 72. maddesine göre; noter, iş yaptıracak kimselerin kimlik, adres ve yeteneğini ve gerçek isteklerinin tamamını öğrenmekle yükümlüdür. Bu cümleden hareketle noterin veya çalışanının her zaman belgenin sahte olup olmadığını anlamasını ve tetkik etmesini yani grafolojik bir inceleme yapması beklenemez. Ancak; belgenin veya kimliğin ilk bakışta sahte olup olmadığı veya kimlikte şekli anlamda var olması gereken bir bilginin olmaması yahut olmaması gereken bir ibarenin bulunması noter veya çalışan tarafından dikkat edilmesi gereken hususlardandır. Bu gibi hâllerde noterin veya çalışanının gerekli özeni göstermesi beklenir. Aksine davranış özen yükümlülüğünün ihlâlidir../..Yargıtay uygulamasına göre; belgenin sahteliği hususundaki en önemli kıstas belgenin veya kimliğin aldatma yeteneğine (iğfal) sahip olup olmamasıdır. Yargıtay bir çok kararında; aldatma (iğfal) yeteneği bulunan belgelerin kullanılmasını üçüncü kişinin ağır kusuru olarak nitelendirmiş ve noterin sorumluluğu bakımından illiyet bağını kestiğini kabul etmiştir. Zarar doğuran işlem veya eylemde aldatma (iğfal) kabiliyetine sahip bir kimlik veya belgesinin kullanılması hâlinde noterin sorumluluğunun doğmayacağının kabul edilmesi gerekir. Ancak detaylı bir incelemeyle ortaya çıkacak sahteliğin fark edilmesi noter veya çalışanından beklenemeyecek bir durumdur. Ayrıca Yargıtay bazı kararlarında; nüfus cüzdanındaki seri ve T.C kimlik numarasının bulunmaması, numaranın on bir haneli olmaması, eksik veya fazla olması, doğum yerinin ilçe veya merkez ilçe olarak yazılmaması, soğuk damganın veya motorlu araç tescil belgesinde mühür bulunmaması, tescil belgesindeki bilgilerin kullanılan kimlik ile veya motor sicil numarası veya şasi numarasının birbirine uymaması gibi hâllerini “somut sorumluluk nedenleri” olarak kabul edilmiş, noterlerin ve çalışanlarının yapmış oldukları işlemlerde, sorumluluk sebeplerini, her somut olayın özelliğine göre ayrı ayrı değerlendirmiştir.Somut olayda, kimliği belirsiz olan ancak araç sahibi Ş.. G.. adını düzenlediği sahte kimlik cüzdanı ile dava konusu olan ... plaka sayılı aracı 2 günlüğüne kiralamış olduğu ve ... 27. Noterliğinde 29.08.2008 tarihinde araç sahibi Ş.. G.. adına araç satışını içeren sözleşme düzenlendiği ve aracın davacıya 16.530 TL'ye satıldığı anlaşılmıştır.Mahkemece, araç sahibi Ş.. G.. kimlik bilgilerinin mernis kayıtları ile örtüşüp örtüşmediği araştırılıp doğrulanmadan kimlik tespitinde yeterli araştırmayı yapmayan davalı noterin eylemi ile davacının uğradığı zarar arasında uygun nedensellik bağı bulunduğundan bu noterin sorumlu olduğu gerekçesiyle, satış sözleşmesi düzenleme tarihi olan 29.08.2008 tarihinde mernisin (kimlik paylaşım sisteminin) kullanıma açılıp açılmadığının, noter tarafından o tarihte kullanılıp kullanılmadığının mahkemece araştırılmadığı, satış sözleşmesi düzenlenirken kullanılan nüfus cüzdanın iğfal kabiliyeti olup olmadığına ilişkin uzman bilirkişilerce inceleme yapılmadığı anlaşılmıştır.Buna göre; vekaletname düzenlendiği sırada kullanılan nüfus cüzdanı ile araç satış sözleşmesi ve dayanağı belgelerin aldatma yeteneğinin bulunup bulunmadığı açıklığa kavuşturulmadan hüküm kurulması isabetli değildir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 266. maddesinde; "mahkeme, çözümü hukuk dışında özel veya teknik bilgiyi gerektiren hallerde taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir. Hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulamaz." düzenlemesi yer almaktadır../..O halde mahkemece, vekaletname düzenleme tarihi olan 29.08.2008 tarihinde mernisin (kimlik paylaşım sisteminin) noterlerin kullanımına açılıp açılmadığı tespit edilerek, davalı noterler tarafından düzenlenen satış sözleşmesine dayanak satıcı Ş.. G.. adına düzenlenmiş kimlik belgesi ve araç ruhsatı üzerinde konusunda uzman bilirkişi aracılığı ile inceleme yapılarak, sözkonusu satıcı adına düzenlenmiş kimlik belgesinin ve araç ruhsatının iğfal kabiliyetinin bulunup bulunmadığı, davalı noterlerin sahte belgeyi anlamasının mümkün olup olmadığı ve davalı noterler yönünden, üçüncü kişinin (haksız fiil faili) kusurlu eylemi ile davalı noterlerin kusursuz sorumluluğunu ortadan kaldıracak şekilde illiyet bağının kesilip kesilmediği hususlarında davalı noter açısından ayrı ayrı değerlendirme içeren, taraf ve Yargıtay denetimine uygun bilirkişi raporu aldırılarak, hasıl olacak sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme-araştırma ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesis edilmesi doğru görülmemiş olup, bu husus bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 12.05.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.