DAVA : Taraflar
arasındaki manevi tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Kayseri
Asliye 2. Hukuk Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 5.6.2008 gün
ve 208-266 sayılı kararın incelenmesi davacılar vekili ve davalı A. S. vekili
tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 4.5.2009 gün ve
11216-6308 sayılı ilamı ile;
1- Dosyadaki
yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere,
özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre
davacı Z. A. ile davalı A. S.’nun tüm, davacılar T. A. ve S. A.’ın aşağıdaki
bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir.
2- Davacılar T. A. ve
S. A.’ın diğer temyiz itirazına gelince; dava, hayvan sahibinin sorumluluğuna
dayalı manevi tazminat istemine ilişkindir. Yerel mahkemece, davalı A. S.’na
yönelik istemin bir bölümü kabul edilmiş; davalı H. S.’na yönelik dava adı
geçene husumet düşmediği gerekçesiyle reddedilmiş; karar; davacılar ile davalı
A. S. tarafından temyiz olunmuştur.
Kişilik hakları,
kişinin yaşamı, sağlığı, vücut ve ruh bütünlüğü ile toplum içindeki yerini
koruyan haklardır. Bunların fiziki, sosyal ve duygusal kişilik değerleri
içerdiği gözetildiğinde, somut olaydaki duruma göre, davacının çocuğunun
yaralanmasının sosyal ve duygusal kişilik değerler kapsamında olup olmadığı
konusu üzerine durulmak gerekir. Sosyal ve duygusal kişilik değerler, kişinin
toplum içindeki yeri, birlikte yaşadığı ailesi ve yakınlarının değer alanı
içine giren haklardır.
Bu haklar, doğruda
doğruya kişiliğe bağlı olmayan, özellikle aile hukuku içinde yer alan
değerlerdir. Bu bağlamda BK’nın 49. maddesindeki düzenleme gereğince, kişinin
doğrudan kendisinin değil de yakınlarının ( karı-koca, ana-baba ve çocukları )
ağır yaralanması gibi somut olayın kendisine özgü ağırlığının ve özelliğinin
zorunlu kıldığı olguların kanıtlanması durumunda, aile birliği içinde korunması
gereken sosyal ve duygusal kişilik değerlerinin zarar gördüğünün kabulü
gerekir.
Somut olayda; dayalı
A. S.’na ait kangal cinsi köpeğin, davacıların misafirlik için geldikleri
binanın girişindeki pencere demirine zincirle bağlandığı, uyarıcı önlemlerin
alınmadığı, davacıların 9 yaşındaki müşterek çocuğu Z. A.’ın, demir çubukla
köpekle oynamak istemesi üzerine köpeğin saldırısına uğrayarak dosya arasındaki
fotoğraf ve Kayseri Adli Tıp Şubesi Müdürlüğü tarafından düzenlenen rapor
içeriğine göre, yüzünde sabit eser oluşacak biçimde yaralandığı
anlaşılmaktadır.
Açıklanan olayın
gelişim biçimi, yaralanma derecesi ile yukarıda açıklanan ilkeler
gözetildiğinde manevi tazminat istemi koşulları oluşan davacı baba T. A. ve
anne S. A. yararına uygun bir manevi tazminat takdir edilmesi gerekirken,
anılan kişilerin manevi tazminat istemlerinin, yerinde olmayan yazılı gerekçe
ile tümden reddedilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın
bozulması gerekmiştir,gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle,
yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca
incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve
dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Dava, köpek
ısırması sonucu yaralanan küçük Zeki’nin anne, babası olan davacıların kendi
adlarına ve yaralanan Zeki adına manevi tazminat istemine ilişkin olup, yerel
mahkeme ile Özel Daire arasında küçük Zeki’ye bir miktar manevi tazminata
hükmedilmesi konusunda bir ihtilaf bulunmamaktadır.
Uyuşmazlık küçüğün
anne ve babasına manevi tazminat hükmedilip hükmedilemeyeceği noktasındadır.
Bilindiği üzere, BK
49. maddede “Şahsiyet hakkı hukuka aykırı bir şekilde tecavüze uğrayan kişi, uğradığı
manevi zarara karşılık manevi tazminat namıyla bir miktar para ödenmesini dava
edebilir. Maddede belirtilen kişilik haklarına, kişinin yaşamı, sağlığı, beden
ve ruhsal bütünlüğü gibi varlıkların tümü girmektedir. Kişinin duygu yaşantısı
ve düşünce dünyası da kişisel varlıklar olup, yasa tarafından korunmuştur.
Duygu yaşantısı da ruhsal uyum ve denge, ruhsal sükun, yakınlarla olan gönül bağlılığı,
aile birliği kişisel varlıklardır. Manevi acılar verdirilmek yolu ile de ruhsal
varlıklara saldırılmış olur. Kişisel değerlere saldırı yolu ile kişiye manevi
acılar verdirmek kişinin ruhi varlığına ve sonuçta kişilik hakkına saldırıyı
ortaya koyar. Bunun gibi, küçüğün kişilik hakları ihlal edildiği gibi suç
niteliğindeki haksız eylemle çocuğunun ana babasının da kişilik hakları saldırıya
uğramış olur. Çünkü bu eylem sonucu gerek küçüğün, gerekse ana babanın ruhsal
dengeleri bozulacaktır.
Öte yandan BK 47.
madde de düzenlenen “Hakim, hususi halleri nazara alarak cismani zarara düçar
olan kimseye yahut adam öldüğü takdirde ölünün ailesine manevi zarar namiyle
adalete muvafık tazminat verilmesine karar verebilir.” Hükmünden de anlaşılacağı
üzere cismani zarara uğrayan kimseye manevi tazminat verilebilecektir.
Doktrinde ve yerleşik içtihatlarda da belirtildiği gibi cismani zarar kavramına
ruhi bütünlüğün ihlali, sinir bozukluğu veya hastalığı gibi haller gibi
hallerin de girdiği, bir kimsenin cismani zarara maruz kalması sonucunda onun
ana babası gibi çok yakınlarından birinin de aynı eylem nedeniyle hukuken
korunan ruhi ve asabi sağlık bütünlüğü ağır bir şekilde haleldar olmuşsa bu
durumda yansıma yolu ile değil doğrudan doğruya zarara maruz kalmasının söz
konusu olduğu, çocuklarının yaralanması nedeniyle ana babanın manevi tazminat
isteyebileceği kabul edilmiştir. Bu husus Hukuk Genel Kurulu’nun 26.4.1995
Tarih, 1995/11-122 esas, 430 Karar sayılı ilamında da belirtilmiştir.
Somut olaya gelince,
davalılardan A. S.’na ait köpeğin davacı ana babanın müşterek çocuğu olan
Zeki’yi ısırması sonucu küçüğün yüzünde sabit iz kalacak şekilde yaralandığı,
dinlenen tanık beyanlarına göre yaraların ağrısından inlediği, uyuyamadığı, ana
babasının gerek hastanede gerekse evde bu acıya tanık oldukları ve bundan
dolayı üzüntü duydukları açıktır. Yerel mahkemece çocuğun yüzündeki izlerin
estetik ameliyatla düzelebileceği belirtilmişse de, ameliyat riski dahi anne
babanın üzüntüsünün derinliğini ifade eder. Normal yaşantıda dahi çocuğun
düşmesi, bir tarafının kırılması gibi kazalar veya çocuğun hastanede tedavi
görmesi sırasında yanında o ortamda kalması, acısını hissetmesi, yapılan bir
iğnenin dahi acısı, anne babayı derinden etkilemekte, yaşam kalitesini ruhsal
yönden düşürmektedir.
Kaldı ki eldeki
davada köpeğin diş izlerinin çocuğun yüzünde sabit eser olarak kalacak olması,
ona her baktıklarında aynı acıların da tekrarlanması sonucunu doğuracaktır.
Gerek BK 47.
maddedeki cismani zarar kavramından, gerekse BK 49.maddedeki kişilik hakları
kavramından yola çıkılsın, tüm bu olayların anne babada manevi zarar doğuracağı
açık olduğundan, davacı anne ve baba da bir miktar manevi tazminata hak
kazanacaktır.
Ayrıca, Yerel
mahkemece kurulan hüküm fıkrasında Davacı Z. A.’ in davasının kısmen kabulü ile
3.000, 00 TL manevi tazminatın olay tarihi olan 12.08.2006 tarihinden itibaren
davalı A. S.’ndan tahsiline denilmişse de, davacı tarafça dava dilekçesinde
istemde bulunulan yasal faiz konusunda açıkça bir karar da verilmemiştir.
Hükmün bu şekli ile infaz kabiliyeti bulunmamaktadır. Bu hal dahi, direnme
kararının bozulmasını gerektirmektedir.
Bu nedenle özel Daire
bozma ilamında belirtilen ve yukarıda açıklanan gerekçeler de gözetilerek,
Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak
gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle
direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davacıların
temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında
ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K. nun 429. maddesi gereğince
BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 17.02.2010
gününde oybirliğiyle karar verildi.