Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 8180 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 33223 - Esas Yıl 2014





Y A R G I T A Y İ L A M IYukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi Adem Özdemir tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :Konusu mal varlığı olan Borçlar Hukukuna ilişkin sözleşmelerden doğan davalarda yetki HMK'nun 10. maddesinde belirtilen kurallara göre çözümlenir. Bu kanun hükmüne göre; “Sözleşmeden doğan davalar, sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinde de açılabilir.”HMK'nun 17. maddesinde ise; “Tacirler veya kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında, bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşmeyle yetkili kılabilirler. Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça dava sadece sözleşmeyle belirlenen bu mahkemelerde açılır.” hükmüne yer verilmiştir.Sözleşmenin yerine getirileceği yer (aktin icra, ifa edileceği yer) mahkemesinin yetkisi öncelikle tarafların açık veya zımni isteğine göre tesbit edilir. Sözleşmede karşılıklı olarak değişik yerlerde yerine getirilecek borçlar varsa (malın teslim edileceği yer-borcun ödeneceği yer) mal teslimi için açılacak dava teslim yeri mahkemesinde- borcun ödenmesi için açılacak dava ise borcun ödeneceği yer mahkemesinde açılabilir. Ancak sözleşmede açık ve zımni olarak sözleşmenin yerine getirileceği yerin anlaşılamadığı hallerde yetkili yer 6098 sayılı Borçlar Kanunu'nun 89. maddesine göre belirlenir. Yani davanın konusu sözleşmeden doğan bir para borcu olup da sözleşmede aksi kararlaştırılmadı ise, borç alacaklının ödeme zamanındaki ikametgahında ödenir. Ancak aranacak ya da aldırılacak borçlar da Borçlar Kanununun 89/l. maddesi uygulanmaz. Ne varki HMK'nun 10. maddesi hükmü yalnız hukuken geçerli olan sözleşmelerden doğan davalar hakkında uygulanacağından, geçersiz olan sözleşmelerden doğan davalarda, sözleşmenin ifa yerinde dava açılamaz, (sebepsiz iktisap gibi) genel yetkili yer olan yani davalının ikametgahında dava açılır.Nitekim Hukuk Genel Kurulu'nun 2001/12-1162-1191 sayılı kararında da yukarıda açıklanan kurallar benimsenerek “HUMK'nun 10. maddesine göre sözleşmeden doğan davalarda tarafların sözleşmenin yerine getirileceği yer hakkında açık veya zımni isteklerinin anlaşılamadığı hallerde sözleşmenin yerine getirileceği yerin Borçlar Kanunu'nun 73. maddesine (6098 sayılı BK 89.md) göre belirleneceği” açıklanmıştır. Ancak bu gibi hallerde Borçlar Kanunun 89. maddesinin uygulanabilmesi için de akdi ilişkinin kabul edilmesi gerekmektedir.Somut olayda, icra takibi cari hesap alacağına dayalı olarak ve genel haciz yolu ile başlatılmıştır. Borçlu yasal sürede icra dairesine başvurusunda yetkili icra dairesinin Bozüyük İcra Dairesi olduğunu, takibin yetkisiz icra dairesinde başlatıldığını ileri sürmüştür. Alacaklı sadece kendi şirket merkezinin İstanbul olduğu gerekçesi ile yetki itirazının kaldırılmasını istemiştir.Mahkemece, akdin icra olunacağı yerin öncelikle (varsa) taraflar arasındaki yazılı sözleşme istenerek belirlenmesi zorunlu olup, taraflar arasında sözleşme olup olmadığı irdelenmelidir. Sözleşme var ise taraflarca sözleşmede yetkili kılınan yer icra dairesi yetkilidir. Sözleşmede yetkili yer belirlenmemiş ise; alacak cari hesaptan doğan faturaların ödenmemesine ilişkin olduğundan faturada belirtilen malların nerede teslim edildiği belirlenmelidir, malların teslim edildiği yer akdin ifa edildiği yer olduğundan bu yer takipte yetkili olacaktır ve bu durumda BK'nun 89. maddesi hükmü uygulanamaz. Aksi halde, yani sözleşme yok ve de faturadaki malların teslim edildiği yer belirlenemiyor ise, genel hükümler dikkate alınarak HMK'nun 7. maddesi uyarınca borçlu şirketin ikametgah adresi olan yerde takip yapılabilir.O halde mahkemece, yukarıda açıklanan kurallar ışığında inceleme yapılarak alınacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.Diğer taraftan, genel haciz yolu ile icra takibinde borçlu yasal sürede icra dairesine başvurusunda yetkili icra dairesinin Bozüyük İcra Dairesi olduğunu ileri sürmüş; mahkemece yetkiye yönelik bu itiraz kabul edildiği halde, alacaklının itirazın kaldırılması isteminin reddine karar verilmemiş olunması da doğru görülmemiştir.SONUÇ : Alacaklının temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK'nun 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 02.04.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.