17. Hukuk Dairesi 2010/5012 E., 2010/8161 K.
DAVANIN ÖN KOŞULU
EDİMLER ARASINDAKİ ORANSIZLIK
TASARRUFUN İPTALİ
2004 S. İCRA VE İFLAS KANUNU [ Madde 277 ]
2004 S. İCRA VE İFLAS KANUNU [ Madde 278 ]
2004 S. İCRA VE İFLAS KANUNU [ Madde 282 ]
2004 S. İCRA VE İFLAS KANUNU [ Madde 283 ]
"İçtihat Metni"
Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması
sonunda verilen hüküm davalılar vekillerince temyiz edilmiş, davalı İsa
vekilince de duruşma talep edilmiş olmakla, temyiz dilekçesinin süresi
içinde verildiği anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
Davacı vekili, davalı borçlu Ü... Et ve Gıda Sanayi Ticaret A.Ş.
aleyhine icra takibi yaptıklarını, borcu karşılayacak malı
bulunamadığını ileri sürerek borçlunun, dava konusu taşınmazını davalı
İsa'ya satışına ilişkin tasarrufun iptalini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekilleri davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, taşınmazın satış bedeli ile gerçek değeri arasında fahiş fark
bulunduğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm
davalılar vekillerince temyiz edilmiştir.
1- Dava, İİK 277 ve devamı maddelerine dayanılarak açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir.
İcra ve İflas Kanunu'nun 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen
tasarrufun iptali davalarında amaç, borçlunun haciz ya da iflasından
önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da
"iyiniyet kurallarına aykırılık" nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz
kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın
tahsilini sağlamaktır.
Davacı, iptal davası sabit olduğu takdirde, tasarruf konusu mal üzerinde
cebri icra yolu ile hakkını almak yetkisini elde eder ve tasarruf
konusu taşınmaz mal ise, davalı üçüncü şahıs üzerindeki kaydın
düzeltilmesine gerek olmadan o taşınmazın haciz ve satışını isteyebilir
(İİK md. 283/1). Bu yasal nedenle iptal davası, alacaklıya alacağını
tahsil olanağını sağlayan, nisbi nitelikte yasadan doğan bir dava olup;
tasarrufa konu malların aynı ile ilgili değildir.
İcra ve İflas Kanunu'nun 282. maddesi gereğince iptal davaları borçlu ve
borçlu ile hukuki muamelede bulunan veya borçlu tarafından kendilerine
ödeme yapılan kimseler ile bunların mirasçıları aleyhine açılır. Ayrıca,
kötüniyetli üçüncü şahıslar hakkında da iptal davası açılabilir.
Borçlunun aciz ya da iflasından önce yaptığı iptale tabi tasarrufları,
üç grup altında ve İİK'nın 278, 279 ve 280. maddelerinde düzenlenmiştir.
Ancak, bu maddelerde iptal edilebilecek bütün tasarruflar, sınırlı
olarak sayılmış değildir. Kanun, iptale tabi bazı tasarruflar için genel
bir tanımlama yaparak hangi tasarrufların iptale tabi olduğu hususunun
tayinini hakimin takdirine bırakmıştır (İİK md. 281). Bu yasal nedenle
de, davacı tarafından İİK'nın 278, 279 ve 280. maddelerinden birine
dayanılmış olsa dahi, mahkeme bununla bağlı olmayıp, diğer maddelerden
birine göre iptal kararı verebilir (YHGK 25.11.1987 Tarih, 1987/15-380
Esas ve 1987/872 Karar sayılı ilamı). Genelde denilebilir ki, borçlunun
iptal edilebilecek tasarrufları, alacaklılarından mal kaçırılmasına
yönelik olarak yapılan ivazsız veya aciz halinde yapılan tasarruflar ile
alacaklılarına zarar verme kastıyla yapılan tasarruflardır.
Tasarrufun iptali davalarında takip konusu alacağın (borcun) tasarruftan
önce doğmuş olması da davanın ön koşullarından biridir. Somut olayda
davacının dava dilekçesinde açıkladığı ve ödenmediği gerekçesiyle
ihtarname keşide edilen kredi sözleşmesi 16.01.2008 tarihinde
imzalanmıştır. Dava konusu tasarruf ise 23.01.2007 tarihinde
gerçekleşmiştir. Hal böyle olunca davanın ön şartının gerçekleşmediği
gerekçesiyle davanın reddine karar vermek gerekirken yazılı şekilde
davanın kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma
nedenidir.
2- Kabule göre de yapılan satışta edimler arasında aşırı fark bulunup
bulunmadığının belirlenmesi sırasında davalı 3. kişi tarafından tapu
kaydında ödendiği anlaşılan miktara ayrıca ödenen miktarların da
eklenmesi gerekir. Somut olayda akit tablosunda ödenen 30.000 TL yanında
davalı borçluya havale edilen 38.000 TL de nazara alındığında İİY'nin
278/2. maddesinde öngörülen edimler arasındaki aşırı farkın
gerçekleştiği de söylenemez. Bu nedenle de davanın kabulüne karar
verilmesi doğru olmamıştır.
Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalılar vekillerinin temyiz
itirazlarının kabulü ile hükmün (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek
halinde temyiz eden davalılara geri verilmesine, 12.10.2010 gününde
oybirliğiyle karar verildi.