MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiTaraflar arasındaki sıra cetveline itiraz davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.- K A R A R -Davacı vekili, müvekkilinin, dava dışı borçlu ...'den olan alacağının tahsili için icra takibi yaptığını, borçluya ait aracın haczedildiğini, yapılan sıra cetvelinde müvekkilin alacağının 3. sıraya alındığını, 1 ve 2. sıraya davalı yanın alacağının kaydedildiğini, davalı ile borçlu arasında gerçek bir alacak borç ilişkisi bulunmadığını, alacağın muvazaalı olduğunu ileri sürerek, davalıya ayrılan payın müvekkiline ödenmesi yönünde sıra cetvelinin düzeltilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, müvekkilinin alacağının gerçek olduğunu, dava dışı borçlunun şirketini kapattığını ve borçlarının ödenmesi için müvekkili ile olan arkadaşlıkları nedeniyle borç aldığını, müvekkiline olan borçlarını da ödemediğini, tüm muamelelerin eksiksiz yapıldığını savunarak, davanın reddini istemiştir.Mahkemece, iddia, savunma ve dosya kapsamına göre; davalı alacaklının, kambiyo senetlerine dayalı icra takipleri başlattığı ve takiplerin kesinleştiği, takiplerin tarihinin 29.05.2012 ve 04.02.2008 olduğu, davalı ile borçlunun ticari ilişkilerinin uzun süredir devam ettiği, ticaret sicil kayıtlarının şirket savunmalarını doğruladığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.Karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dava, muvazaa nedenine dayalı sıra cetvelinin iptali istemine ilişkindir.Muvazaa nedenine dayalı sıra cetveline itiraz davalarında iddia, kural olarak, borçlu ile davalı alacaklının anlaşmalı (muvazaalı) biçimde borç ilişkisi oluşturarak, diğer alacaklılardan mal kaçırma amacı güttükleri noktasındadır. Bunun için muvazaalı muamelenin borçlandırıcı işleme göre yapıldığı tarih önem taşır. Muvazaadan söz edilebilmesi için, kural olarak, muvazaalı olduğu ileri sürülen alacağın, kendisinden mal kaçırıldığı iddia edilen alacaktan daha sonra veya yakın tarihlerde doğmuş olması, diğer anlatımla kural olarak muvazaalı tasarrufun, diğer alacaklı lehine yapılan borçlandırıcı işlemden sonraki tarihi taşıması gerekir. Daha önce doğan alacak, daha sonra doğan alacak için muvazaa oluşturamaz. Takip işlemlerinin hızlandırılması, İİK’nın 20. maddesi uyarınca sürelerden feragat ve haczin borçlunun beyanı üzerine konulması, tek başına muvazaayı gösteren vakıalar değildir. Muvazaa iddiasına dayalı sıra cetveline itiraz davalarında ispat yükü, davalı alacaklıdadır. Davalı alacaklı alacağının varlığını ve miktarını, takipten önce düzenlenmiş ve üçüncü kişilere karşı da ileri sürülebilecek nitelikte olan usulüne uygun,birbirini doğrulayan yazılı delillerle kanıtlamalıdır. Her zaman düzenlenmesi mümkün olan çek ve bono, alacağın varlığını ispatlamaya tek başına yeterli değildir. Senetler ve çekler ancak tarafları ve onların cüz'i ve külli halefleri yönünden delil niteliğinde olup, temel ilişkinin ve kambiyo ilişkisinin dışında kalan davacı üçüncü kişi bakımından bu nitelikte bir ispat vasıtası olarak kabul edilemez. Öte yandan, alacağın miktarına göre diğer tarafın açık muvafakati bulunmadığı sürece tanık dinlenemez ve tanık beyanını dayalı olarak hüküm kurulamaz. Davalı alacaklının savunma ve delilleri çerçevesinde alacağın gerçek olup olmadığının tartışılması, davalı ile borçlu arasındaki hukuki ilişkinin ve davalının alacağının doğum tarihinin değerlendirilmesi, sonucuna göre karar verilmesi gerekir.Somut olayda; davalı alacaklı, 30.08.2008 keşide tarihli ve çeşitli miktardaki senetlere dayalı olarak 29.05.2012 tarihinde iki adet icra takibi başlatmıştır. Davacı alacaklı ise 19.10.2007 keşide tarihli senede dayalı olarak 07.02.2008 tarihinde icra takibi başlatmıştır. Davacı alacaklının dayandığı senetler, davalının dayandığı senetlerden önce düzenlenmiş ve takibe konulmuştur.Bu durumda, mahkemece, yukarıda açıklanan ispat yüküne ilişkin ilke çerçevesinde davalının alacağının varlığını ve miktarını takipten önce düzenlenmiş ve üçüncü kişilere karşı ileri sürülebilir nitelikte usulüne uygun birbirine uyan yazılı deliller ile kanıtlayamadığı, davacı tarafça sunulan belgelerin her zaman düzenlenebilir nitelikte olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken; davacı alacaklının da aynı nitelikte senede dayandığı belirtilerek yanılgılı gerekçeyle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır.SONUÇ:Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 12.02.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.