Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan incelemesi sonucunda ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 4.Hukuk Dairesince;“DAVA: Dava dilekçesinde, davacının ortağı bulunduğu şirketten ayrıldığı ve şirkete ait bulunan çekleri boş olarak yeni ortaklara teslim ettiği; hisse devri ile ortaklıktan ayrılma işleminin Ticaret Sicili Gazetesi'nde ilan edildiği; buna rağmen, karşılıksız çek keşide etme eylemi nedeniyle mahkumiyet kararı verildiği; yakalama işlemi üzerine çek bedelinin ödenmek zorunda kalındığı; itiraz ve yargılamanın yenilenmesi taleplerinin haksız olarak reddedildiği; yazılı emir üzerine mahkumiyet kararının kesinleşmediğinin tespit edildiği; benzer konuda başka mahkemelerce beraat kararları verildiği; mevcut olmayan ve kesinleşmeyen bir mahkumiyet kararına dayalı olarak para cezasının infaz edildiği; bu durumun, açık ve kesin kanun hükmüne aykırılık oluşturduğu ileri sürülerek; 12.773,00-TL maddi ve 15.000,00-TL manevi tazminata hükmedilmesi, talep ve dava olunmuştur.CEVAP: Cevap dilekçesinde, davanın süresi içinde açılmadığı ve sorumluluk koşulları oluşmadığı savunulmuştur.GEREKÇE: Dava, hakimlerin hukuki sorumluluğuna dayalı olarak maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir.Hakimlerin yargısal faaliyetleri nedeniyle sorumlulukları,HMK'nun 46-49.maddelerinde düzenlenmiş bulunmaktadır.Yasa'da da gösterilen sorumluluk nedenleri, örnek niteliğinde olmayıp; sınırlı ve sayılı durumları ifade etmektedir.Dava ile ilgili olarak, Gaziosmanpaşa 1.Asliye Ceza Mahkemesi'nin 2005/749-2006/502 sayılı dosyası içeriğine nazaran; sanık sıfatı ile yargılanan davacının, karşılıksız çek keşide etmek eylemi sabit görülerek 18/05/2006 tarihinde mahkumiyetine karar verildiği ve temyiz edilmeksizin kesinleştiği; yargılamanın yenilenmesi isteminin reddedildiği; yapılan itirazın yerinde görülmediği ve cezanın infaz edildiği anlaşılmaktadır.Somut olayda, sorumluluğa dayanak yapılan olgular; suç kovuşturması sırasında gereken özenin gösterilmemesi; bu anlamda olmak üzere, karşılıksız çek nedeniyle sorumluluk koşullarının araştırılmaması; yargılamanın yenilenmesi isteminin reddedilmesi ve para cezasının ödenmek zorunda kalınmasıdır.Tazminat istemi, yasa yolları düzenlenmiş bulunan yargısal işlem ve kararlara ilişkindir. Hatalı olduğu ileri sürülen yargısal işlemlerde, özel amaç ile davranıldığı yönünde bir delil de bulunmamaktadır.Sınırlı ve sayılı hukuki sorumluluk nedenlerinden hiç birisi mevcut değildir. Şu durumda, davanın reddine karar verilmesi gerekir.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 49.maddesi uyarınca, davanın esastan reddi halinde disiplin para cezasının takdir edilerek hüküm altına alınması gerekir. Bu konuda, para cezasında yeniden değerleme oranında yapılması gereken arttırım miktarı ile dava konusu olayın gelişim biçimi ve dosyaya yansıyan olgular göz önünde tutulmuştur.HÜKÜM : Yukarıda açıklanan gerekçelerle;1-HMK'nun 46. maddesindeki koşullar oluşmadığından davanın esastan REDDİNE,2-Takdiren 650,00.-TL disiplin para cezasının davacıdan alınarak Hazine'ye gelir kaydedilmesine,3-Reddedilen maddi ve manevi tazminat istemleri itibariyle alınması gereken 50,40.-TL maktu karar ve ilam harcının peşin alınan 474,29.- TL'den düşümü ile kalan 423,89.-TL'nin istek halinde davacıya iadesine,4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Ücret Tarifesi uyarınca davalı yararına takdir edilen 6.000,00.-TL maktu avukatlık ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,5-Yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,”Dair oyçokluğu ile verilen 04.02.2014 gün ve 2013/22 E., 2014/6 K. sayılı karar davacı tarafından temyiz edilmiştir.TEMYİZ EDEN : Davacı vekiliHUKUK GENEL KURULU KARARIDavacı tarafın temyiz isteminin süresinde olduğunun anlaşılmasından ve dosyadaki tüm kağıtların okunmasından sonra gereği düşünüldü:Dava, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 46.maddesine dayalı tazminat istemine ilişkindir.Dairece, “HMK'nın 46.maddesindeki koşulların oluşmaması nedeniyle davanın esastan reddine” karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.İşin esasına geçilmeden önce, 21.02.2014 gün ve 6526 sayılı Terörle Mücadele Kanunu ve Ceza Muhakemesi Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 19.maddesi ile 24/2/1983 gün ve 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu’nun 93/A maddesinin yürürlükten kaldırılmasının ve 18.06.2014 gün ve 6545 sayılı Türk Ceza Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile 5271 sayılı CMK 141.maddesine eklenen 3. ve 4.fıkraların görev bakımından eldeki davaya etkileri tartışılmıştır.Görev konusu kamu düzenini ilgilendirdiği için öncelikle görev sorununun aşılması gereklidir.Mülga 1086 sayılı HUMK 573 ve devamı maddelerinde, “hakim ve icra reisi” aleyhine 573.maddede düzenlenen yedi bent ile sınırlı olmak üzere tazminat davası açılabileceği, 25.03.1931 gün ve 19/35 sayılı İBK kararı ile ceza hakimlerinin de hakim kavramı içinde olduğu, Mülga 1086 sayılı HUMK 573 ve devamı maddelerinin, hakim ve icra reisi ile ceza hakimlerine yargısal faaliyet nedeni ile oluşan zararlardan dolayı sınırlı sorumluluk halleri getirerek koruma sağladığı, cumhuriyet savcılarının ise başlık ve madde metni dikkate alındığında 1086 sayılı HUMK 573 ve devamı koruması içine alınmadığı, cumhuriyet savcıları aleyhine genel hükümler çerçevesinde tazminat davası açılabileceği içtihatlar ile kabul edilmekteydi.09.02.2011 gün ve 6110 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 14.maddesi ile mülga 1086 sayılı HMUK’nın 573.maddesinde değişiklik yapılmış, hâkimlerin yargılama faaliyetlerinden dolayı Devlet aleyhine tazminat davası açılabileceği düzenleme altına alınmış, 24/02/1983 tarihli ve 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu’na 93'üncü maddeden sonra gelmek üzere 93/A maddesi eklenmiş; Cumhuriyet savcıları da Devlet koruması altına alınmış, hakim ve cumhuriyet savcıları aleyhine kişisel kusur, haksız fiil veya diğer sorumluluk sebeplerine dayanılarak da olsa tazminat davası açılamayacağı düzenlenmişti.01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK’nın 46.maddesi gereğince hâkimlerin yargılama faaliyetinden dolayı Devlet aleyhine tazminat davası açılabilecektir. Madde gerekçesinde "Hükümde geçen “hâkim” kavramının genel anlamda kullanıldığı, buna yargı yetkisini kullanan tüm hâkimlerin dahil olduğu, ilk derece mahkemesi hâkimleri, bölge adliye mahkemesi hâkimleri, Yargıtay, Danıştay başkan ve üyeleri keza ceza mahkemesi hâkimlerinin de buraya dahil” olduğu ifade edilmiştir.6100 sayılı HMK’nun 47.maddesine göre, aynı Kanun’un 46.maddesine istinaden Devlet aleyhine açılan tazminat davası, ilk derece ve bölge adliye mahkemesi hâkimlerinin fiil ve kararlarından dolayı, Yargıtay ilgili hukuk dairesinde açılacak ve ilk derece mahkemesi sıfatıyla görülecektir.Bu arada, 21.02.2014 gün ve 6526 sayılı Terörle Mücadele Kanunu ve Ceza Muhakemesi Kanunu ile 24/02/1983 tarihli ve 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanununun 93/A maddesi yürürlükten kaldırılmıştır. Böylelikle “hukuk hakimleri” dışındaki hakimler ve cumhuriyet savcıları aleyhine açılacak tazminat davalarında görevli mahkemenin neresi olduğu sorunu ortaya çıkmıştır.5271 sayılı Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun “Koruma Tedbirleri Nedeniyle Tazminat” başlıklı 141.maddesinde suç soruşturması veya kovuşturması sırasında, 141.maddenin 1.fıkrasında düzenlenen haller nedeni ile zarar gördüğünü iddia eden kişilerin maddî ve manevî her türlü zararlarını Devletten isteyebilecekleri, 142.maddesinde ise koruma tedbirleri nedeni ile tazminat isteminin, zarara uğrayanın oturduğu yer ağır ceza mahkemesinde ve eğer o yer ağır ceza mahkemesi tazminat konusu işlemle ilişkili ise ve aynı yerde başka bir ağır ceza dairesi yoksa, en yakın yer ağır ceza mahkemesinde karara bağlanacağı düzenlenmiştir.18.06.2014 gün ve 6545 sayılı Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 141'inci maddesine;“(3) Birinci fıkrada yazan hâller dışında, suç soruşturması veya kovuşturması sırasında kişisel kusur, haksız fiil veya diğer sorumluluk hâlleri de dâhil olmak üzere hâkimler ve Cumhuriyet savcılarının verdikleri kararlar veya yaptıkları işlemler nedeniyle tazminat davaları ancak Devlet aleyhine açılabilir.(4) Devlet, ödediği tazminattan dolayı görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle görevini kötüye kullanan hâkimler ve Cumhuriyet savcılarına bir yıl içinde rücu eder.”şeklinde 3. ve 4.fıkralar eklenmiştir.Ayrıca aynı Kanun ile “ceza hakimleri” ve “cumhuriyet savcıları” hakkında açılmış derdest olan davalar hakkında 5320 sayılı Kanun’a geçici madde eklenmiş; bu Kanun’un yürürlüğe girdiği tarihten önce suç soruşturması ve kovuşturması sırasında yapılan her türlü işlem veya alınan karar nedeniyle hâkimler ve Cumhuriyet savcıları hakkında hukuk mahkemelerinde açılan ve hâlen derdest olan tazminat davasına ilişkin dosyaların mahkemesince, Yargıtay incelemesinde bulunan dosyaların ise esası incelenmeksizin, ilgili dairece yetkili ağır ceza mahkemesine gönderileceği ve bu davaların ağır ceza mahkemelerince, Ceza Muhakemesi Kanununun 141'inci ve devamı maddeleri uyarınca Devlet aleyhine yürütülmek suretiyle karara bağlanacağı düzenlenmiştir.Somut olayda davacı, ihbar edilen ceza mahkemesi hakiminin yargısal faaliyeti nedeniyle manevi tazminat istemiştir. Karar tarihinden sonra yürürlüğe giren 18.06.2014 gün ve 6545 sayılı Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun hükümleri ceza hakimleri ve cumhuriyet savcıları aleyhine yargısal faaliyet nedeni ile açılan tazminat davalarında görevli mahkeme konusunda yeni düzenlemeler getirmiştir. Görev sorununun kamu düzenini ilgilendirdiği kabulü karşısında mevcut bu düzenlemeler dikkate alınarak eldeki dava hakkında karar verilmek üzere Daire kararının bozulması gerekmiştir.S O N U Ç : Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere; davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile Yargıtay 4.Hukuk Dairesi’nin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği kararın, 6217 sayılı Kanun’un 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelemesine yer olmadığına, istek halinde temyiz peşin harcın yatırana geri verilmesine, 18.02.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.