Vergi Usul Yasasına aykırılık suçundan sanık A. Y.’ın, 213 sayılı
Yasanın 359/b-1, 765 sayılı TCY’nın 80. maddesi uyarınca sonuç olarak 21
ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına, sanığın geçmişteki hali,
duruşmada izlenen tutum ve davranışları dikkate alınarak hakkında
TCY’nın 59. maddesinin uygulanmasına takdiren yer olmadığına; “sanığın
vergi borçlarını ödemediği ve kasıtlı suçlardan sabıkasının bulunduğu
anlaşıldığından şartları bulunmayan CYY’nın 231. maddesinin
uygulanmasına yer olmadığına”; sanığın geçmişteki hali, suç işleme
konusundaki eğilimleri gözönüne alınarak bir daha suç işlemeyeceğine
dair kanaat gelmediğinden bahisle 647 sayılı Yasanın 6. maddesinin
uygulanmasına takdiren yer olmadığına ilişkin, Ankara 6. Asliye Ceza
Mahkemesince 14.05.2008 gün ve 65-507 sayı ile verilen kararın, sanık
müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay
11. Ceza Dairesince 16.12.2009 gün ve 15332-15908 sayı ile onanmasına
karar verilmiştir.Yargıtay C.Başsavcılığı ise, 11.02.2010 gün ve 165041 sayı ve özetle;“1-
Sanığın üzerine atılı sahte fatura kullanma suçunun, suç tarihi
26.01.2003 olup, dosyada bulunan adli sicil kaydına göre, suç tarihi
itibariyle sanığın sabıkalarının silinme koşulları oluştuğu;Ankara
2. Vergi Mahkemesinin 2007/774 esas, 2007/2164 karar ve 2007/775 esas ve
2007/2165 karar sayılı ilamlarıyla, sanık aleyhine tahakkuk ettirilen
vergi borçlarının iptaline karar verildiği, dolayısıyla sanığın hazineye
karşı yükümlü olduğu bir vergi borcunun kalmadığı;Sonuç olarak,
CYY’nın 231. maddesinde yazılı hükmün açıklanmasının geri bırakılması
koşulları oluştuğu halde, yerel mahkemenin sanık lehine olan bu hükmü
yasaya ve gerçeğe uygun düşmeyen gerekçelerle uygulamadığından, hükmün
bu nedenle bozulmasının gerektiği;2- Sanığa yüklenen suçun sabit olup olmadığının saptanması bakımından;a-
Sanık hakkında Gelirler Kontrolörü tarafından düzenlenen 12.02.2007
günlü vergi kaçakçılık raporunda, sanığın ..... Tekstil Tur. San. Tic.
Ltd. Şti.den temin ettiği ve hiçbir mal veya hizmete dayanmayan toplam 1
trilyon 886 milyar 912 milyon 394 bin lira tutarındaki 13 adet
faturanın sahte olduğu ve sanığın bu faturaları kullanarak 213 sayılı
Yasaya aykırılıkta bulunduğu belirtilmiş; soruşturma aşamasında görüşü
alınan bilirkişi de 03.07.2007 tarihli raporunda, suçun oluştuğunu
belirtmiştir.Bu arada sanığın sahte fatura kullanarak karapara
akladığı gerekçesiyle MASAK tarafından sanık hakkında soruşturma
yapılması için görevlendirilen Baş Hesap Uzmanının, 12.04.2007 tarihli
590 sayfalık raporunda, Gelirler Kontrolörünün raporunun da incelendiği
ve sonuç olarak, sanığın kullanmış olduğu ve sahte olduğu iddia edilen
faturaların, gerçek mal ve hizmet alımı karşılığı olduğu, bu nedenle
faturaların sahte olmadığı bildirilmiştir.Sanığın
cezalandırılmasına temel teşkil eden Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi
Başkanlığına bağlı Gelirler Kontrolörünün raporu ile Maliye Bakanlığı
Hesap Uzmanları Kuruluna bağlı Baş Hesap Uzmanının raporları arasındaki
açık çelişki giderilmeden, Hesap Uzmanının raporunun tamamı ile raporda
belirtilen DSİ Teftiş Kurulunun raporu dosyaya getirtilmeden, yetersiz
bilirkişi raporuna dayanılarak hüküm kurulması;b- Sanık hakkında
soruşturma açılmasına neden olan sahte faturaları düzenleyen ....Tekstil
Tur. San. Tic. Ltd. Şti. ile ilgili olarak düzenlenen vergi kaçakçılığı
raporu hakkında adli soruşturma yapılıp yapılmadığı, kamu davası açılıp
açılmadığı araştırılmadan, kamu davası açılmışsa dava dosyasının örneği
getirtilmeden eksik soruşturmayla mahkûmiyet hükmü kurulmasının;Yasaya
aykırı olduğu” görüşüyle itiraz yasa yoluna başvurarak, Özel Daire
Kararının kaldırılmasına ve yerel mahkeme hükmünün anılan nedenlerle
bozulmasına karar verilmesi isteminde bulunmuştur.Yargıtay Birinci
Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve
açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır. TÜRK MİLLETİ ADINACEZA GENEL KURULU KARARISanığın,
Vergi Usul Yasasına aykırılık suçundan cezalandırılmasına karar verilen
olayda, Özel Daire ile Yargıtay C.Başsavcılığı arasında çözümü gereken
uyuşmazlıklar; 1- Öncelikle sanık hakkında 5271 sayılı CYY’nın 231.
maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılması koşullarının
bulunup bulunmadığı hususunun; 2- Bir nolu sorunun çözümüne bağlı olarak da, sanığa yüklenen suçun sabit olup olmadığının saptanması için;
a) Sanığın cezalandırılmasına temel teşkil eden Maliye Bakanlığı
Gelirler Kontrolörü raporu ile yine Maliye Bakanlığı Başhesap uzmanı
tarafından düzenlenen raporlar arasındaki çelişkinin giderilmesinin
gerekip gerekmediği ve bu bağlamda hükme esas alınan bilirkişi raporunun
yeterli olup olmadığı;b) Sanığın kullandığı iddia edilen sahte
faturaları düzenleyen C. Ö..adlı kişi hakkında düzenlenen vergi
kaçakçılığı raporu ile ilgili olarak bu kişi hakkında kamu davası açılıp
açılmadığı hususunun araştırılmasının gerekip gerekmediği;Yönlerinden soruşturmanın genişletilmesinin gerekip gerekmediğinin, belirlenmesi noktalarında toplanmaktadır. 1-
Sanık hakkında, 5271 sayılı CYY’nın 231. maddesi uyarınca hükmün
açıklanmasının geri bırakılması koşullarının bulunup bulunmadığına
ilişkin uyuşmazlık nedeninin incelenmesinde;Sanık hakkında kurulan
mahkûmiyet hükmünün hukuki bir sonuç doğurmamasını ifade eden hükmün
açıklanmasının geri bırakılması kurumunun uygulanabilmesi için;a) Suça ilişkin koşullar;1-
Yapılan yargılama sonucunda, sanık hakkında mahkûmiyet hükmü tesis
edilmeli ve hükmolunan ceza ise iki yıl veya daha az süreli hapis veya
adli para cezasından ibaret olması,2- Suç, Anayasanın 174. maddesinde güvence altına alınan İnkılâp Yasalarında yer alan suçlardan bulunmaması, 3-
01.03.2008 tarihinden itibaren işlenen suçlarda ise, suçun ayrıca 3713
sayılı Yasa ile 1632 sayılı Yasa kapsamında yer alan suçlardan olmaması
gerekmektedir.b) Sanığa ilişkin koşullar;1- Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış olması,2- Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tamamen giderilmesi,3-
Mahkemece, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve
davranışları göz önünde bulundurularak, sanığın yeniden suç işlemeyeceği
hususunda kanaate ulaşılması, Koşularının gerçekleşmesi gerekmektedir.
Tüm bu koşulların bulunması halinde, mahkemece hükmün
açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilecek ve sanık beş yıl
süreyle denetimli serbestlik tedbirine tabi tutulacaktır.İncelenen dosya içeriğine göre;Soruşturma
aşamasında C. savcısı tarafından alınan, sanığın adli sicil kaydına
göre, 1979 yılında işlediği hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma
suçundan Sinop Asliye Ceza Mahkemesince cezalandırılmasına; yine 1979
yılında işlediği rüşvet vermek suçundan Yüce Divan tarafından
cezalandırılmasına karar verilip, her iki cezasının da infaz edildiği ve
1996 yılında her iki ceza yönünden de memnu haklarının iadesine karar
verildiği, bu sabıka kayıtları yönünden suç tarihi itibariyle adli
sicilden silinme koşullarının oluştuğu, ancak, ayrıca 1989 yılında
işlediği dolandırıcılık suçundan dolayı Ankara 15. Asliye Ceza
Mahkemesince cezalandırılmasına karar verilip bu cezasının da 10.07.1996
yılında infaz edildiği, anlaşılmaktadır. Bu sabıka kaydı yönünden 3682
sayılı Adli Sicil Yasasının 8/1-b maddesi uyarınca 10 yıllık süre
öngörülmüş bulunduğundan, suç tarihi itibariyle silinme koşullarının
oluşmadığı anlaşılmaktadır. Her ne kadar, yargılama aşamasında sanık
tarafından sabıka kaydının silinmesi talebinde bulunulması üzerine,
sabıka kaydının silindiği ve sanık müdafii tarafından Yargıtay C.
Başsavcılığının itirazının sağlanması için başvurulduğunda, başvuru
dilekçesi ekinde 08.01.2010 tarihinde alınan ve sanığın sabıkasının
bulunmadığına ilişkin kayıt da sunulmuş ise de; Ceza Genel Kurulunun ve
Özel Dairelerin yerleşmiş kararlarında da vurgulandığı üzere, 01.06.2005
tarihinden önce işlenen suçlar yönünden, önceki mahkûmiyetin 765 sayılı
TCY’nın 95/2. maddesi uyarınca esasen vaki olmamış sayılacağı haller
veya 3682 sayılı Adli Sicil Yasasının 8 ve 5352 sayılı Adli Sicil
Yasasının geçici 2. maddesi hükümleri uyarınca silinme koşullarının
oluşup oluşmadığı, adli sicilden silinmiş olup olmadığına bakılmaksızın,
hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının objektif koşullarının
değerlendirilmesinde nazara alınacaktır. Bu nedenle dosya içerisinde yer
alan sanığın adli sicil sabıka kaydında, silinme koşulları oluşmayan
önceki mahkûmiyeti, objektif koşullar yönünden hükmün açıklanmasının
geri bırakılmasına engel oluşturmakta olup, yerel mahkemece bu nedene
dayalı olarak hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına
karar verilmesi isabetli ve yasaya uygundur.Bu itibarla Yargıtay
C.Başsavcılığının, sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması
koşullarının oluştuğuna ilişkin itiraz nedeni isabetli olmadığından, bu
konudaki itirazının reddine karar verilmelidir.Çoğunluk görüşüne
katılmayan bir Kurul Üyesi ise; “Sanığın sabıka kaydının silinmesine
karar verilmiş olması karşısında, bu hususun ve sanık hakkındaki hükmün
açıklanmasının geri bırakılıp bırakılmayacağının yerel mahkemesince
değerlendirilmesinin gerektiği nazara alınarak, Yargıtay
C.Başsavcılığının bu konudaki itirazının kabulüne karar verilmelidir”
görüşüyle karşı oy kullanmıştır.2- Sanığa yüklenen suçun sabit olup
olmadığının saptanması için, soruşturmanın genişletilmesinin gerekip
gerekmediğine ilişkin uyuşmazlık nedeninin incelenmesine gelince;İncelenen dosya içeriğine göre;Maliye
Bakanlığı Gelirler Kontrolörü A.G. tarafından, ..Ltd. Şti. hakkında
yapılan inceleme sonucunda düzenlenen 13.06.2005 gün ve 2005-874/2
sayılı Vergi Tekniği raporunda özetle;1996 yılında Ankara’da vergi
mükellefiyeti tesis ettirip, 2000 yılında şirket merkezini İstanbul’a
taşıdığı ve bu dönemde defter ve belgelerinin taşınan araba ile birlikte
yandığı, bu nedenle Vergi Denetmeni M. K.tarafından yapılan inceleme
sonucunda düzenlenen 24.12.2003 tarihli vergi tekniği raporunda firma
tarafından düzenlenen faturaların sahte olduğunun saptandığı ve bu
nedenle firmanın mükellefiyet kaydının re’sen terkin ettirildiği, şirket
yetkilisi C.Ö.ile yapılan görüşmede, daha sonraki dönem defter ve
belgelerinin de bürodan çalındığını, Türkiye’nin çeşitli yerlerinde iş
yaptıkları için defter ve belgeleri sürekli yanında taşıdığını, çanta
ile büroya getirdiği gün de bürodan çalındığını belirttiği, bu
açıklamanın inandırıcı bulunmadığı, şirketin KDV beyannameleri
incelendiğinde gerçek mal ve hizmet alımlarına dayanmadığı, inceleme
yapılmasına olanak tanıyacak bilgiler verilmediği, mal ve hizmet
aldığını söylediği firmalardan adına düzenlenmiş fatura bulunmadığı,
ayrıca şirketin ticari faaliyetini sürdürmesi için asgari boyutta
gerekli olan masa, sandalye, telefon hattı ve ticari mallarını geçici de
olsa muhafaza edeceği raf gibi düzeneklere kurumun bilançosunda yer
verilmediği, bu tür malzemenin demirbaşlar arasında yer almadığı,
herhangi bir makine ya da teçhizat kaydının bulunmadığı gibi hiçbir işçi
de çalıştırılmadığı, böyle bir firmanın 1 trilyon 250 milyar lira ciro
yapmasının ticari hayatın gereklerine aykırı olduğu, yapılan
incelemelerde gerçek bir ticari faaliyette bulunduğuna dair emare tespit
edilemediği, bu nedenle .....Ltd. Şti.nin sahte fatura düzenleyen
paravan bir firma olduğu ve bu firma tarafından düzenlenen tüm
faturaların sahte olduğu sonucuna varıldığı belirtilmiştir.Bu rapor
doğrultusunda, ....Ltd. Şti. tarafından fatura düzenlenen
....Endüstriyel Holding AŞ. hakkında da inceleme yapılmış ve Maliye
Bakanlığı Gelirler Kontrolörü A.. G.tarafından düzenlenen 12.02.2007 gün
ve 2007-874/2 sayılı vergi tekniği raporunda özetle;.... Ltd. Şti.
tarafından ... AŞ. adına düzenlenen faturalarla sınırlı olmak üzere KDV
yönünden yapılan incelemede, firmanın 2002 yılına isabet eden
maliyetlerinin önemli bir bölümünü, ..Ltd. Şti’nin düzenlediği sahte
faturaların oluşturduğu, firmanın yasal temsilcisinin, 2000 ve 2001
yıllarına da sari inşaat işleri kapsamında ...Ltd. Şti.nin, imzalanan
sözleşmelere istinaden stabilize temini ve nakli, toprak, moloz ve kum
nakli gibi hizmetlerini yaptığını beyan ettiği, bu inşaat işleri henüz
bitmediğinden bunların maliyetlerinin belirlenemediği, dolayısıyla bu
işlerden elde edilen kazancın tespiti açısından işlerin bitimini takiben
bir değerlendirme yapılmasının gerektiği, kurum kazancının tespitinde
yapılan işlere ilişkin maliyetin bir bölümünün sahte faturalarla
belgelenip tutar kadar bir maliyete katlanılmış olabileceği gibi daha
düşük bir maliyetle de bu işleri yapmış olabileceğinin göz önünde
tutulması gerektiği, ancak sahte faturalar kullanılmış olması nedeniyle
Vergi Usul Yasasının 30/4. maddesi uyarınca 2002 yılında Mayıs ila
Aralık ayları arasındaki dönemler için toplam 221 bin 088 lira 47 kuruş
re’sen KDV tarh edilmesi ve ayrıca ziyaına neden olunan KDV tutarının 3
katı kadar da usulsüzlük cezası kesilmesi gerektiği kanaatine varıldığı
belirtilmiştir. Ayrıca, 12.02.2007 gün ve 2007-874/4 sayı ile düzenlenen Vergi Kaçakçılık Suçu raporunda özetle;Vergi
tekniği raporunda da belirtildiği üzere mükellef kurumun 2002 yılında
sahte faturalar kullandığı, yapılan incelemede .. Ltd. Şti. tarafından
10.05.2002 ile 25.12.2002 tarihleri arasında bu firma adına düzenlenen
ve 1 trilyon 886 milyar 912 milyon 394 bin Liralık 13 adet faturanın
sahte faturalar olduğu, .....A.Ş’nin Afyon ve Konya’da yürüttüğü inşaat
işlerinin toplam maliyetinin % 72 oranındaki bölümünün ..Ltd. Şti.
tarafından düzenlenen bu sahte faturalardan oluştuğu, bu nedenle Vergi
Usul Yasasının 359/b-1 maddesi uyarınca kaçakçılık suçunu işlediği
belirtilmiş ve firmanın yasal temsilcisi olan A.. Y.. hakkında
15.03.2007 tarihli yazı ile Ankara C. Başsavcılığına da suç duyurusunda
bulunulmuştur. Sanık tarafından sunulan Maliye Bakanlığı Başhesap
Uzmanı R..K.. tarafından düzenlenen 12.04.2007 günlü rapor örneğinin
incelenmesinde 120 adet ekinin bulunduğu ve raporun toplam 590 sayfa
olduğu belirtilmekle birlikte sadece 62 sayfalık rapor kısmı sunulmuş
olup özetle Mali Suçları Araştırma Kurulu Başkanlığı tarafından, ...
Ltd. Şti, .. Endüstriyel Holding AŞ. ve A. O.Ö..İnşaat Tah. Tic. A.Ş
haklarında kara para aklayıp aklamadıkları yönünde inceleme yapılması
istemesi üzerine; Kağıthane Deresi 1. Kısım Islah İnşaatı işinin
...A.Ş’ye 1997 yılında ihale edildiği, 1998-1999 yıllarında bu firma
tarafından ... Ltd. Şti. taşeron
olarak kullanılmak suretiyle imalatlar yapıldığı ve hak ediş
raporlarının düzenlendiği, ...A.Ş. ile Özel İdare arasında ödemelerin
zamanında yapılmaması nedeniyle uyuşmazlıklar çıktığı ve dava konusu
olduğu .. A.Ş’nin İstanbul Asliye 7. Ticaret Mahkemesinde açtığı alacak
davasını kazandığı ve bu kararın Yargıtay 15. Hukuk Dairesince onanarak
kesinleştiği, ayrıca, inşaatın kontrol işlerini yapan DSİ yetkilileri
hakkında idari soruşturma yapılıp dava açıldığı, gerek bu davalar
aşamasında alınan bilirkişi raporlarında, gerekse Enerji Bakanlığı
müfettişleri tarafından DSİ yetkilileri hakkında yapılan idari
soruşturmada yapılan inşaat işlerinin usulüne uygun olduğu ve düzenlenen
hak ediş raporlarının gerçeği yansıttığının tespit edildiği, her ne
kadar Gelir Kontrolörü A. G. tarafından anılan firmalar hakkında yapılan
incelemede .. Ltd. Şti’nin paravan firma olduğu saptamasına yer
verildiyse de düzenlenen hak ediş raporları ve bilirkişi raporları
dikkate alındığında bu raporun gerçeği yansıtmadığı düzenlenmiş olan
faturaların gerçek bir mal veya hizmet satışına dayandığının
belirlendiği, bu firmanın hakkında yapılan incelemelerde yasal defter ve
belgelerini ibraz etmemesinin kara para akladığını göstermediğini, keza
.. A.Ş’nin de anılan firmadan almış olduğu faturaları gerçek bir mal ve
hizmet satışına yönelik olarak düzenlenmiş olduğu tespit edildiğinden
bu firma hakkında da kara paranın aklanmasına ilişkin olarak bir işlem
yapılmasına gerek olmadığı belirtilmiştir.Bu raporda belirtilen ve
Enerji Bakanlığı Teftiş Kurulu müfettişleri tarafından düzenlenen rapor
örneği de sunulmuş olup, benzer açıklamalara yer verilmek suretiyle
yapılan imalatların ve sonucunda düzenlenen istihkak raporlarının doğru
olduğu, DSİ görevlileri hakkında 4483 sayılı Yasa uyarınca soruşturma
açılmasına yer olmadığına karar verilmesi gerektiği belirtilmiş ve DSİ
genel müdürü tarafından da 23.07.2001 tarihinde DSİ görevlileri hakkında
soruşturma açılmasına gerek görülmediği onayı verilerek durumun
İstanbul Valiliğine bildirildiği anlaşılmaktadır.Gerek Ankara C.
Başsavcılığı tarafından yapılan soruşturma aşamasında, gerekse yerel
mahkemesince kovuşturma aşamasında bu raporların aslı ve ekleri
getirtilip bir inceleme yapılmamış, yalnızca sanığın sunduğu rapor
bölümü üzerinden değerlendirme yapılmıştır.Ankara C.
Başsavcılığınca soruşturma aşamasında, serbest muhasebeci ve mali
müşavir olan M.. D. bilirkişi olarak dinlenmiş olup, 03.07.2007 günlü
raporunda Gelirler Kontrolörü A. G.tarafından düzenlenen Vergi Tekniği
Raporu ile Vergi Kaçakçılığı Suçu Raporu esas alınmak suretiyle yapılan
değerlendirme sonucunda söz konusu 13 adet faturanın sahte olduğu ve
sanık A.Y. tarafından bu faturalar kullanılarak kaçakçılık suçunun
işlendiği, 1 tirilyon 400 milyarlık çekle ödeme yapıldığına ilişkin
savunmanın bankalarla yapılan yazışma sonucunda bankalarda işlem
görmediği, çekilmediği ve bazı çeklerin de çekin bankadan teslim
alındığı tarihten çok önce keşide edildiği, böylece incelemeye konu
faturaların ödemelerinin banka veya çek gibi gerçek mal ve hizmet
alımını kanıtlayacak ödeme araçlarıyla yapılmadığından savunmaya itibar
edilemeyeceği, sahte fatura kullanmak suretiyle 2002 yılı itibariyle
vergi kaçakçılığı suçunun işlendiği görüş ve kanaatine varıldığı
belirtilmiş;Sanık tarafından Maliye Bakanlığı Başhesap uzmanının
inceleme raporunun sunulması üzerine aynı bilirkişiden alınan 20.07.2007
günlü ek raporda ise sanık tarafından keşide edilen ve bankalara
verilen çeklerin bankalardan işlem görmeden geri alındığı, böylelikle
sanığın çekle ödeme yaptığına ilişkin savunmasının gerçeği yansıtmadığı,
gerçekte çekle herhangi bir ödeme olmadığının yazışma yapılan
bankalarca da teyit edildiği, başhesap uzmanı tarafından bu hususun
değerlendirilmediği, Gelirler Kontrolörü tarafından düzenlenen
raporların gerçeğe daha uygun olduğu ve sanığın kullandığı ....Ltd. Şti.
tarafından düzenlenen 13 adet faturanın sahte olduğu konusundaki görüş
ve kanaatin değişmediği belirtilmiştir.Gerek soruşturma aşamasında
Ankara C.Başsavcılığınca, gerekse kovuşturma aşamasında yerel mahkemece,
... Ltd. Şti. hakkında Vergi Kaçakçılığı Suçu Raporu doğrultusunda bir
dava açılıp açılmadığı, açılmışsa sonucunun ne olduğu hususunun her
hangi bir şekilde araştırılmadığı anlaşılmaktadır.Bütün bu bilgi ve belgeler bir arada değerlendirildiğinde;Ceza
yargılamasının amacı, usul kurallarının öngördüğü ilkeler doğrultusunda
somut gerçeğin her türlü kuşkudan uzak bir biçimde kesin olarak
saptanmasıdır. Gerek 1412 sayılı CYUY, gerekse 5271 sayılı CYY adil,
etkin ve hukuka uygun bir yargılama yapılması suretiyle maddi gerçeğe
ulaşmayı amaçlamaktadır. Bu nedenle hüküm kesinleşinceye kadar, inceleme
olanağı bulunan kanıtların ele alınıp değerlendirilmesi gerekir. Diğer
bir deyişle adaletin tam olarak gerçekleşmesi için, öne sürülen ve olaya
ışık tutabilecek nitelikteki tüm kanıt ve belgelerin araştırılıp
tartışılması zorunludur.Somut olayda;a- Sanığın savunmalarında
bildirdiği ve yargılandığı konu ile ilgili olarak, Maliye Bakanlığı
Başhesap Uzmanı R..K.. tarafından düzenlendiği anlaşılan, 12.04.2007
günlü raporun ve bu raporun içeriğinde geçen yine aynı konu ile ilgili
Enerji Bakanlığı Teftiş Kurulu müfettişlerince düzenlendiği anlaşılan
raporun, aslı veya onaylı örneklerinin getirtilip, incelenmesi ve
sonucuna göre savunmanın değerlendirilmesinde nazara alınması
gerekmektedir. Yerel mahkemece, anılan raporların aslı veya onaylı
örnekleri getirtilmeden, yalnızca sanığın sunduğu bazı bölümlerinin
incelenerek ve bu konuda alınan yetersiz bilirkişi raporuna dayanarak,
eksik soruşturma ile hüküm kurulması isabetsizdir.b- Sanık
hakkındaki yargılamaya konu dava; ... Ltd. Şti. hakkında yapılan vergi
incelemesinde, paravan bir firma olduğu hususunda varılan sonuç üzerine,
sanığın şirketi hakkında yapılan karşıt inceleme ile Vergi Usul
Yasasına aykırı davrandığının tespitine dayanmaktadır. Karşıt incelemeye
konu olan .. Ltd. Şti. yetkilileri hakkında açılmış bir dava bulunup
bulunmadığı araştırılmamıştır. Halbuki, bu firma yetkilileri hakkında
açılmış bir dava varsa, sonucu sanığın hukuki konumunu da
ilgilendirmektedir. Bu nedenle anılan şirket yetkilileri hakkında,
13.06.2005 gün ve 2005- 874/2 sayılı Vergi Tekniği Raporu doğrultusunda
herhangi bir dava açılıp açılmadığı, dava açılmış ise sonucunun ne
olduğu araştırılmalı ve getirtilip, incelendikten sonra, sanık A..Y..’ın
hukuki durumunun tayini gerekmektedir. Yerel mahkemece bu husus
araştırılmadan, eksik araştırma ile hüküm kurulması da isabetsizdir.Bu
itibarla, Yargıtay C.Başsavcılığının, eksik araştırma ile hüküm
kurulduğuna ilişkin ikinci itiraz nedeni isabetli olup, bu konudaki
itirazının kabulüne, Özel Daire onama kararının kaldırılmasına ve yerel
mahkeme hükmünün, eksik araştırma ile hüküm kurulması isabetsizliğinden
bozulmasına karar verilmelidir SONUÇ : Açıklanan nedenlerle;1- Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının;a-
Sanık hakkında 5271 sayılı CYY’nın 231. maddesi uyarınca hükmün
açıklanmasının geri bırakılması koşullarının oluştuğuna ve yerel mahkeme
hükmünün öncelikle bu nedenle bozulmasına ilişkin birinci itiraz
nedeninin REDDİNE,b- Sanık hakkında eksik araştırma ile hüküm kurulduğuna ilişkin ikinci itiraz nedeninin KABULÜNE,2- Yargıtay 11. Ceza Dairesinin 16.12.2009 gün ve 15332-15908 sayılı onama kararının KALDIRILMASINA,3-
Ankara 6. Asliye Ceza Mahkemesinin 14.05.2008 gün ve 65-507 sayılı
hükmünün, eksik araştırma ile hüküm kurulması isabetsizliğinden
BOZULMASINA,4- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay
C.Başsavcılığına TEVDİİNE, 13.04.2010 günü yapılan müzakerede, birinci
uyuşmazlık nedeni yönünden oyçokluğuyla, ikinci uyuşmazlık nedeni
yönünden ise oybirliğiyle karar verildi.