Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 8074 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 8548 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ :Ticaret MahkemesiTaraflar arasındaki sıra cetveline itiraza ilişkin asıl ve birleşen davaların yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı asıl ve birleşen davaların reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde asıl davada davacılar ve birleşen davalarda davacı vekillerince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.- K A R A R -Asıl davada davacı ...Ş. ve ... Bankası A.Ş. vekilleri,.... İcra Müdürlüğü'nün 2008/12394 E. sayılı dosyasında, alacaklı ...'ün borçlular .... aleyhinde 1.230.000,00 TL bedelli bonoya dayalı olarak kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla icra takibi başlattığını, bu takip dosyasında ...'nin...nezdindeki toplam 398.523,84 TL tutarındaki hak ediş alacağına 30.12.2008 tarihinde haciz konulduğunu, dava dışı ...'ün söz konusu alacağını ...'ya, ...'nun da davalı ...'ye temlik ettiğini, adı geçen kişilerin bu kadar büyük tutarlı işlem yapabilecek ticari kapasitelerinin ve mal varlıklarının bulunmadığını, taraflar arasındaki ilişkinin muvazaalı olduğunu, takibe dayanak olan bononun alacağın varlığını kanıtlamaya yeterli olmadığını, davalının müvekkilinin alacağının semeresiz bırakmak kastıyla hareket ettiğini, buna rağmen düzenlenen sıra cetvelinde satış bedelinin tümden davalının alacaklı olduğu.... İcra Müdürlüğü'nün 2008/12394 E. sayılı icra dosyasına ödenmesine karar verildiğini, müvekkili bankanın en azından İİK'nın 100. maddesi uyarınca garameten paylaşıma dahil edilmesi gerektiğini ileri sürerek, sıra cetvelinde davalı ...'ye ayrılan payın müvekkilinin alacaklı olduğu ...İcra Müdürlüğü'nün 2009/11179 E., 2009/11180 E. ve 2009/11181 E. sayılı icra dosyalarına ödenmesini, bu istemin kabul edilmemesi halinde, müvekkilinin davalı ile birlikte garameten paylaşıma dahil edilmesini talep ve dava etmiştir.Asıl davada davalı vekili, davacının iddia ettiği gibi muvazaalı bir işlem bulunmadığını, müvekkilinin temlik alacaklısı olduğunu, davacının öncelikle kendi alacağının varlığını ispatlaması gerektiğini, öte yandan davacının alacağının müvekkilinin alacağından sonra doğduğunu ve geçerli bir haczi bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.Asli müdahale talebinde bulunan ... vekili, davalı ...Ş., ... Bankası A.Ş. ve .....'nin gerçek bir alacakları bulunmadığını ileri sürerek, adı geçenlerin sıra cetvelinden çıkarılmalarını istemiştir..... ve ... Bankası A.Ş. vekilleri, asıl davada kendisine ihbar edilen ...'nun davaya dahil edilmesinin mümkün olmadığını, sıra cetvelinde yer almayan bu kişinin davada taraf sıfatı bulunmadığını, iddialarının hukuki dayanaktan yoksun olduğunu savunarak, asli müdahale talebinin reddini istemiş, ....vekili asli müdahale talebine karşı cevap vermemiştir.Birleşen ... Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 2010/892 E. sayılı davasında davacı ... ...., sıra cetvelinde 1. sırada yer alan davalının takibinin muvazaalı olduğunu, takip borçlusunun alacaklıları zarara uğratmak kastıyla takibe dayanak olan senedi keşide ettiğini ileri sürerek, sıra cetvelinin iptali ile birinci sıraya müvekkilinin alacaklı olduğu .... İcra Müdürlüğü'nün 2009/2522 E. sayılı icra dosyasının kaydedilmesini ve davalıya ayrılan payın müvekkiline ödenmesini talep ve dava etmiştir.Birleşen .... Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 2010/264 E. sayılı davasında davacı ....vekili, davalının alacağının sadece bonoya dayalı bulunduğunu, bononun tek başına alacağın varlığını ispata yeterli bulunmadığını ileri sürerek, sıra cetvelinde davalıya ayrılan pay ile aynı kaynaktan gelebilecek paranın müvekkilinin alacaklı olduğu Konya 10. İcra Müdürlüğü'nün 2009/9375 E. sayılı icra dosyasına ödenmesini talep ve dava etmiştir.Birleşen davalarda davalı ... vekili, davalıların öncelikle kendi alacaklarının varlığını ispat etmeleri gerektiğini, alacaklarının müvekkilinin alacağından sonra doğduğunu savunarak, birleşen davaların reddini istemiştir.Birleşen .... Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 2010/291 E. sayılı davasında davacı ... vekili, davalı .....'nin takip borçlusundan gerçek bir alacağı bulunmadığını ileri sürerek, adı geçen davalının sıra cetvelinden çıkarılmasını ve sıra cetvelinde adına ayrılan paranın müvekkiline ödenmesini talep ve dava etmiştir.Birleşen .... Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 2010/291 E. sayılı davasında davalı vekili, davanın reddini istemiştir.Mahkemece, iddia, savunma ve benimsenen bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre, asıl davada davacı bankanın alacağının kredi sözleşmesi ve teminat mektuplarına dayalı olarak verilen bonolardan, birleşen ... Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 2010/892 E. sayılı davasında davacı ... ....alacağının tek yanlı olarak düzenlenen faturalardan, birleşen .... Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 2010/264 E. sayılı davasında davacı .....'nin alacağının çeklerden ve asıl ve birleşen davalarda davalı, birleşen .... Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 2010/291 E. sayılı davasında davacı ...'nün alacağının ise bonodan kaynaklandığı, dosya kapsamından asıl ve birleşen davalarda davalı ...'nün alacağının dayanağı olan bononun muvazaa ürünü olup diğer alacaklılardan mal kaçırmak amacıyla düzenlendiği yönünde herhangi bir delil ibraz edilmediği, birleşen .... Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 2010/291 E. sayılı davasında davalı .....'nin alacağının dayanağı olan çeklerin de muvazaalı olarak düzenlendiği yönünde davacının soyut iddiası dışında başkaca bir delil bulunmadığı, tarafların birbirleri hakkındaki muvazaa iddialarını ispatlayamadıkları, verilen kesin süre içerisinde yemin deliline de dayanmadıkları gerekçesiyle, asıl ve birleşen davaların reddine karar verilmiştir.Kararı, asıl davada davacılar ve birleşen davalarda davacı vekilleri temyiz etmiştir.1-Birleşen .... Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 2010/291 E. sayılı davasında davacı ... vekilinin katılma yoluyla temyiz istemi yönünden;Katılma yolu ile temyiz isteminin ancak temyizi cevaplanan kişiye karşı kullanılabilmesi olanaklıdır. Birleşen .... Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 2010/291 E. sayılı davasında davacı ... vekilinin açtığı dava reddedilmiş, gerekçeli karar davacı vekiline 23.06.2014 tarihinde tebliğ edilmiş olup, bu tarihten itibaren başlayan 15 günlük temyiz süresi içerisinde bu kararı temyiz etmiş değildir. Aynı mahkemenin 2010/264 E. sayılı birleşen davasının reddi kararını temyiz eden davacı ....vekilinin temyiz dilekçesinin davalı ... vekiline tebliği üzerine, 23.07.2014 tarihinde düzenlenen cevabi temyiz dilekçesi içeriği 2010/264 E. sayılı davaya yönelik olmayıp, 2010/291 E. sayılı davada verilen hükme yönelik olduğundan, 2010/291 E. sayılı davada verilen hükme yönelik temyiz isteminin süresi geçirildiği gibi, davalı ....vekilinin 2010/291 E. sayılı davaya ilişkin herhangi bir temyiz isteminin bulunmadığı anlaşıldığından, davacı ... vekilinin katılma yoluyla temyiz isteminde bulunabilmesi mümkün değildir. Bu itibarla, birleşen .... Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 2010/291 E. sayılı davasında davacı ... vekilinin temyiz isteminin, hem yasal temyiz süresinin geçirildiği ve hem de açıklanan nedenlerle katılma yoluyla temyiz isteminde bulunulabilmesinin mümkün olmadığı anlaşıldığından reddi gerekmiştir.2-Birleşen .... Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 2010/264 E. sayılı davasında davacı ....vekilinin tüm temyiz itirazları ve asıl davada davacılar ... Bankası A.Ş. ve .... vekillerinin ...İcra Müdürlüğü'nün 2009/11180 E. sayılı icra dosyasına dayalı olarak açtıkları dava hakkında verilen hükme yönelik temyiz itirazları yönünden;6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5/3. maddesinin yürürlükte bulunduğu dönemde Asliye Hukuk Mahkemeleri ile Ticaret Mahkemeleri arasındaki ilişki iş bölümü ilişkisi iken, 6335 sayılı Kanun'un 2. maddesi ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 5. maddesinde yapılan değişiklikle Asliye Ticaret Mahkemesi ile Asliye Hukuk Mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasında ilişki görev ilişkisi olarak değiştirilmiş ve bu durumda göreve ilişkin usul hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmıştır. 6335 sayılı Yasa’nın 38. maddesi uyarınca 6102 sayılı TTK’ya eklenen geçici 9. madde ile bu kanunun göreve ilişkin hükümlerinin, bu kanunun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden önce açılan davalarda uygulanmayacağı, bu davaların açıldıkları tarihte yürürlükte bulunan kanun hükümlerine tabi olduğu belirtilmiştir.Asıl ve birleşen davalarda dava tarihi itibariyle yürürlükte olan 6762 sayılı TTK'nın 4. maddesi uyarınca bu hükümde sayılan mutlak ticari davaların yanısıra "her iki tarafın da ticari işletmesi ile ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava sayılır." hükmü ile de nispi ticari davaya ilişkin de düzenleme yapılmış olup, buna göre tarafların her ikisinin de tacir olması ve uyuşmazlık konusu işin tarafların ticari işletmesi ile ilgili olması gerekir.İİK'nın 142/1. maddesinde "Cetvel suretinin tebliğinden yedi gün içinde her alacaklı takibin icra edildiği mahal mahkemesinde alakadarlar aleyhine dava etmek suretiyle cetvel mündericatına itiraz edebilir." hükmü düzenlenmiştir. Bu hükümde yer alan "alakadarlar" ifadesi, sıra cetvelinde kendisine pay ayrılan ve dava sonucunda etkilenecek olan alacaklıları ifade eder. Bu hükümde belirtilen mahal mahkemesinin hangi mahkeme olduğu konusunda bir açıklık bulunmamakla birlikte İİK'nın 235/1. maddesindeki gibi kayıt kabul ve 154/3. maddesindeki gibi iflas davaları için ticaret mahkemelerinin görevli olduğu yolundaki açık bir düzenleme bulunmadığından bu mahkemenin davanın açıldığı tarih itibariyle yürürlükte olan HMUK'nın 1 ve 8. madde hükümlerindeki parasal sınıra göre Asliye ya da Sulh Hukuk Mahkemesi olduğunun kabulü gerekir. Dairemizin 04.06.2013 tarih ve 3440 E., 3763 K; 17.06.2013 tarih ve 2990 E., 4139 K; 15.09.2014 tarih ve 2019 E., 5643 K. sayılı ilamları da bu yöndedir.Somut olayda, asıl ve birleşen davalarda, taraflar tacir ise de, aralarında doğrudan bir ticari ilişki bulunmadığı gibi uyuşmazlıklar, davalılar ile borçlu arasındaki alacağın muvazaalı olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. 01.10.2011 tarihinden önce açılan sıra cetveline itiraz davalarında görevli mahkeme, dava konusu yapılan alacağın miktarına göre değil, o alacağa sıra cetveline göre düşen hissesinin miktarına göre belirlenir (HUMK 8/1. mad.). Bir alacağın sıra cetvelinde yazılı miktarda olmadığı hakkında dava açılmakta ise, görev sınırı, davacının davayı kazanması halinde alacağı hisse ile davayı kaybetmesi halinde alacağı hisse arasındaki farka göre belirlenir. Davanın konusu, davalı alacaklının sırasının değiştirilmesi ise, görev sınırı, davalının dahil edildiği sırada o alacağa düşecek hisse ile davacının iddia ettiği sırada o alacağa düşecek hisse arasındaki farka göre belirlenir. (Prof. Dr. Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, Ankara 2013, sh:737 vd.)Bu açıklamalara göre, (birleşen ... Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 2010/892 E. sayılı davasında davacı ... ....davayı kazanması halinde istifade edeceği tutar 6.392,18 TL olup, bu miktara göre davanın açıldığı tarih itibariyle sulh hukuk mahkemesinin görevli olduğu,) asıl dava ile .... Asliye Ticaret Mahkemesi'nin birleşen 2010/264 E. ve .... Asliye Ticaret Mahkemesi'nin birleşen 2010/291 E. sayılı dosyalarında açılan davalar 01.07.2012 tarihinden önce açılmış olduklarından ve anılan davalarda, davalı tarafça iş bölümü itirazında bulunulmadığından, bu davalara da asliye ticaret mahkemesince bakılmasında bir usulsüzlük bulunmadığı anlaşılmıştır.Sıra cetveline itiraz hakkı takip alacaklılarına tanınmış ise de her alacaklı bu hakkı haiz değildir. YHGK'nın 05.03.2008 tarih ve 19-161 E., 213 K. sayılı ilamında da açıklandığı üzere; sıra cetveline itiraz eden alacaklının icra takibinin ve buna bağlı olarak geçerli bir haciz işleminin bulunması gerekir. Bedeli paylaşıma konu mal üzerinde haczi ya da rehni bulunmayan alacaklının, sıra cetveline itiraz istemekte de hukuki yararı yoktur. Sıra cetveli bedeli paylaşıma konu mal üzerinde, satış tarihi itibariyle haczi bulunan alacaklılar dikkate alınarak düzenlenir. Aksi halde satış bedelinden pay ayrılamayacağından, adı geçenlerin sıra cetveline itiraz etmekte hukuki yararı bulunmamaktadır.Asıl davada davacılar ... Bankası A.Ş. ve ....'nin alacaklı oldukları ...İcra Müdürlüğü'nün 2009/11180 E. sayılı icra dosyasında, bedeli paylaşıma konu hak ediş alacağının sahibi borçlu ...'ye yapılan ödeme emri tebliği tarihi, ... İcra Hukuk Mahkemesi'nin 13.10.2011 tarih ve 830 E., 1166 K. sayılı ilamıyla 07.09.2010 olarak düzeltilmiştir. Bedeli paylaşıma konu hak ediş alacağının icra dosyasına geldiği 06.05.2010 ve sıra cetvelinin düzenlendiği 24.05.2010 tarihi itibariyle, asıl davada davacı alacaklıların, anılan icra dosyasında henüz kesinleşmiş bir takipleri bulunmadığından, asıl davanın, ...İcra Müdürlüğü'nün 2009/11180 E. sayılı icra dosyasına dayalı olarak açılan kısmının, hukuki yarara ilişkin dava şartı noksanlığı nedeniyle HMK'nın 114/1-h ve 115/2. maddeleri uyarınca usulden reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı ve hukuki olmayan gerekçelerle reddine karar verilmesi hatalı olmuştur.Öte yandan, birleşen .... Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 2010/264 E. sayılı davasında, davalı ...'nün,.... İcra Müdürlüğü'nün 2008/12394 E. sayılı icra dosyasında, 16.10.2008 tanzim, 20.12.2008 vade tarihli bonoya dayalı olarak 27.12.2008 tarihinde kambiyo senetlerine mahsus yolla icra takibi başlattığı, davacı .....'nin ise, keşide tarihi 30.04.2009, bankaya ibraz tarihi 07.05.2009, keşide tarihi 20.05.2009, bankaya ibraz tarihi 20.05.2009 ve yine keşide tarihi 15.06.2009, bankaya ibraz tarihi 15.06.2009 olan üç adet çeke dayalı olarak Konya 10. İcra Müdürlüğü'nün 2009/9375 E. sayılı icra dosyasında 10.07.2009 tarihinde kambiyo senetlerine mahsus yolla icra takibi başlattığı anlaşılmıştır.Muvazaa nedenine dayalı sıra cetveline itiraz davalarında iddia, kural olarak, borçlu ile davalı alacaklının anlaşmalı (muvazaalı) biçimde borç ilişkisi oluşturarak, diğer alacaklılardan mal kaçırma amacı güttükleri noktasındadır. Bunun için muvazaalı muamelenin borçlandırıcı işleme göre yapıldığı tarih önem taşır. Muvazaadan söz edilebilmesi için, kural olarak, muvazaalı olduğu ileri sürülen alacağın, kendisinden mal kaçırıldığı iddia edilen alacaktan daha sonra veya yakın tarihlerde doğmuş olması, diğer anlatımla kural olarak muvazaalı tasarrufun, diğer alacaklı lehine yapılan borçlandırıcı işlemden sonraki tarihi taşıması gerekir. Daha önce doğan alacak, daha sonra doğan alacak için muvazaa oluşturamaz. Takip işlemlerinin hızlandırılması, İİK’nın 20. maddesi uyarınca sürelerden feragat ve haczin borçlunun beyanı üzerine konulması, tek başına muvazaayı gösteren vakıalar değildir. Muvazaa iddiasına dayalı sıra cetveline itiraz davalarında ispat yükü, davalı alacaklıdadır. Davalı alacaklı alacağının varlığını ve miktarını, takipten önce düzenlenmiş ve üçüncü kişilere karşı da ileri sürülebilecek nitelikte olan usulüne uygun, birbirini doğrulayan yazılı delillerle kanıtlamalıdır. Her zaman düzenlenmesi mümkün olan çek ve bono, alacağın varlığını ispatlamaya tek başına yeterli değildir. Senetler ve çekler ancak tarafları ve onların cüz'i ve külli halefleri yönünden delil niteliğinde olup, temel ilişkinin ve kambiyo ilişkisinin dışında kalan davacı üçüncü kişi bakımından bu nitelikte bir ispat vasıtası olarak kabul edilemez. Öte yandan, alacağın miktarına göre diğer tarafın açık muvafakati bulunmadığı sürece tanık dinlenemez ve tanık beyanına dayalı olarak hüküm kurulamaz. Davalı alacaklının savunma ve delilleri çerçevesinde alacağın gerçek olup olmadığının tartışılması, davalı ile borçlu arasındaki hukuki ilişkinin ve davalının alacağının doğum tarihinin değerlendirilmesi, sonucuna göre karar verilmesi gerekir. Bu durumda mahkemece, birleşen .... Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 2010/264 E. sayılı davasında, davalının alacağının dayanağı olan bononun en geç düzenlenebileceğinin kabulü gereken tarih olan takip tarihinin, davacının alacağının dayanağı olan çeklerin her birinin en geç düzenlenebileceğinin kabulü gereken tarihler olan bankaya ibraz ve takip tarihlerinden daha önce olduğu, bu durumda davalı alacağının daha önce doğduğunun kabulü gerektiği, buna göre de, sonraki tarihte doğan davacı alacağı bakımından muvazaa yaratılamayacağı gerekçesiyle, birleşen 2010/264 E. sayılı davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde, hukuki nitelikte olmayan yanılgılı gerekçeyle reddine karar verilmesi doğru olmamıştır.Ne var ki, asıl davada davacıların alacaklı bulundukları ...İcra Müdürlüğü'nün 2009/11180 E. sayılı icra dosyası yönünden verilen karar ile .... Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 2010/264 E. sayılı davalarında verilen kararlar sonucu itibariyle doğru olduğundan, bu davalarda verilen kararların HUMK'nın 438/son maddesi gereğince gerekçesi değiştirilerek ve asıl davada ...İcra Müdürlüğü'nün 2009/11180 E. sayılı icra dosyasına ilişkin olarak verilen hüküm yönünden, hüküm fıkrasındaki yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, anılan davada verilen hükmün HUMK'nın 438/7. maddesi uyarınca aşağıda sonuç bölümünde yazılı olduğu şekilde düzeltilerek onanması gerekmiştir.3-Asıl davada, davacılar ... Bankası A.Ş. ve .... vekillerinin ...İcra Müdürlüğü'nün 2009/11179 E. ve 2009/11181 E. sayılı icra dosyalarına dayalı olarak açtıkları davalar hakkında verilen hükme yönelik temyiz itirazları ve ... Sulh Hukuk Mahkemesi'nin birleşen 2010/892 E. sayılı davasında davacı ... .... vekilinin temyiz itirazları yönünden;Yukarıdaki bentte açıklandığı üzere, muvazaa iddiasına dayalı sıra cetveline itiraz davalarında ispat yükü davalı alacaklıdadır.Asıl davada davacı ...Ş. ...İcra Müdürlüğü'nün 2009/11179 E. sayılı icra dosyasında, 14.09.2004 tanzim ve 01.10.2009 vade tarihi bonoya dayalı olarak 19.10.2009 tarihinde icra takibi başlatmış, dosya kapsamında alınan 29.08.2012 havale tarihli bilirkişi raporunda, davacı bankanın 14.09.2004 tarihli genel kredi sözleşmesine dayalı olarak 16.04.2008 tarihinde iki adet teminat mektubu verdiği ve 02.07.2009 tarihinde kredi kullandırdığı, ...İcra Müdürlüğü'nün 2009/11179 E. sayılı icra dosyasında başlatılan takibinin dayanağı olan bononun bu borç ilişkisi nedeniyle düzenlendiği ve takibin bu borç ilişkisinden kaynaklanan bakiye alacağın tahsiline yönelik olduğu açıklanmıştır. Yine davacı banka, ...İcra Müdürlüğü'nün 2009/11181 E. sayılı icra dosyasında 29.05.2004 tanzim ve 01.10.2009 vade tarihli bonoya dayalı olarak 19.10.2009 tarihinde icra takibi başlatmış, dosya kapsamında alınan 29.08.2012 havale tarihli bilirkişi raporunda, davacı bankanın 29.05.2004 tarihli genel kredi sözleşmesine dayalı olarak 2004 yılında çeşitli tarihlerde kredi kullandırdığı ve 2007 yılında teminat mektupları verdiği, ...İcra Müdürlüğü'nün 2009/11181 E. sayılı icra dosyasında başlatılan takibinin dayanağı olan bononun bu borç ilişkisi nedeniyle düzenlendiği ve takibin bu borç ilişkisinden kaynaklanan bakiye alacağın tahsiline yönelik olduğu açıklanmıştır. Bu itibarla, asıl davada, davacı bankanın ...İcra Müdürlüğü'nün 2009/11179 E. ve 2009/11181 E. sayılı icra dosyalarındaki takip tarihleri, davalı ...'nün.... İcra Müdürlüğü'nün 2008/12394 E. sayılı icra dosyasındaki 27.12.2008 olan takip tarihinden sonra olsa da, bilirkişi raporunda açıklandığı üzere, davacı bankaya ait bonoların dayanağı olan temel ilişkinin doğum tarihi, davalının alacağının dayanağı olan bonoların tanzim tarihinden ve takip tarihinden önce olduğundan, asıl davada davacı bankanın, anılan icra dosyaları bakımından, davalıya karşı muvazaa iddiasında bulunabileceğinin kabulü gerekir.Bu durumda mahkemece, muvazaa iddiasına dayalı sıra cetveline itiraz davalarında ispat yükü davalı alacaklıda olduğundan, yukarıda açıklanan ilkeler çerçevesinde, asıl davadadavacılar ... Bankası A.Ş. ve .... vekillerinin ...İcra Müdürlüğü'nün 2009/11179 E. ve 2009/11181 E. sayılı icra dosyalarına dayalı olarak açtıkları davalara ilişkin muvazaa iddiasının esasının incelenmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, ispat yükünün yanılgılı olarak davacıya yüklenmesi ve aralarında doğrudan ve temel hukuki ilişki bulunmamasına rağmen, Dairemizin 21.03.2013 tarih ve 615 E., 1738 K., 16.01.2014 tarih ve 2013/9058 E., 2014/172 sayılı ilamlarında da açıklandığı üzere, HMK'nın 225. (HUMK'nın 345.) maddesi uyarınca yeminin konusu kişinin kendisinden kaynaklanan vakıalar olduğundan, yemin delilinin sadece temel ilişkinin tarafları hakkında söz konusu olabileceği ve bu tür davalarda, davanın tarafları arasında hukuki ilişki bulunmadığı, yemin deliline dayanılmasının da mümkün bulunmadığı göz ardı edilerek, davacıya yemin teklif etme hakkının hatırlatılması suretiyle yazılı şekilde, yanılgılı gerekçeye dayalı olarak hüküm kurulması doğru olmamıştır.Birleşen ... Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 2010/892 E. sayılı davada davacı ... ....'nin, 29.08.2008-16.09.2008 tarihleri arasında tanzim edilmiş 6 adet faturaya dayalı olarak, .... İcra Müdürlüğü'nün 2009/2522 E. sayılı icra dosyasında 23.02.2009 tarihinde icra takibi başlattığı, söz konusu faturaların tanzim tarihlerinin, davalı ...'nün takip tarihinden önce olduğu anlaşılmıştır. Anılan faturalar, davacı ... ....usulünce tasdik edilmiş ve birbirini teyid eder nitelikteki ticari defterlerine, davalının takip tarihinden önceki bir tarihte işlenmiş ise, ya da bu faturalara dayalı alacağın davalının takip tarihinden önceki bir tarihte doğduğu başkaca bir belge ile kesin olarak belirlenebiliyor ise, davacının davalıya karşı muvazaa iddiasında bulunabileceğinin kabulü gerekir. Bu durumda mahkemece, bilirkişi aracılığıyla, öncelikle, davacının takibinin dayanağı olan faturaya dayalı alacağının doğum tarihinin, davalının takip tarihinden önce olup olmadığının belirlenmesi, davacının alacağının doğum tarihinin davalının takip tarihinden sonra olduğunun belirlenmesi halinde, davacı, davalıya karşı muvazaa iddiasında bulunamayacağından, davanın reddine karar verilmesi, aksi takdirde, muvazaa iddiasına dayalı sıra cetveline itiraz davalarında ispat yükü davalı alacaklıda olduğundan, yukarıda açıklanan ilke çerçevesinde uyuşmazlığın esasının incelenmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, ispat yükünün yanılgılı olarak davacıya yüklenmesi ve aralarında doğrudan hukuki ve temel ilişki bulunmamasına rağmen, davacıya yemin teklif etme hakkının hatırlatılması suretiyle, birleşen ... Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 2010/892 E. sayılı davasında yazılı şekilde yanılgılı gerekçeye dayalı olarak hüküm kurulması da bozmayı gerektirmiştir.4-Asıl davada, asli müdahil ... vekili, 18.07.2012 havale tarihli dilekçesi ile, ... Bankası A.Ş. ve .... ile ....'nin sıra cetvelinden çıkarılmasını istemiş ve bu konudaki harcını yatırmış ise de, mahkemece, bu talep fer'i müdahale talebi olarak değerlendirilerek, talep hakkında olumlu ya da olumsuz birkarar verilmemiştir. Oysa, HMK'nın 65. maddesi uyarınca asli müdahale yoluyla açılmış davanın karara bağlanması gerektiği gözetilmelidir.HMK'nın 297/2. madde hükmü uyarınca her bir talep hakkında, mahkemece olumlu ya da olumsuz bir karar verilmesi gerekmekte olup, HMK'nın 303/2. maddesinde " Bir hüküm, davada veya karşı davada ileri sürülen taleplerden, sadece hükme bağlanmış olanlar hakkında kesin hüküm teşkil eder." hükmüne yer verilmiştir. Bu durumda, talep ya da davacı taleplerinden biri hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmemesi ya da dava konusu talepten başka bir konuda karar verilmesi halinde, böyle bir kararı davacı temyiz etmese dahi aleyhine kesin hüküm oluşmaz ve davalı yararına usuli kazanılmış hak doğmaz. Dairemizin 08.11.2013 tarih ve 4975 E., 6940 K., 12.10.2015 tarih ve 6458 E., 6095 K. sayılı ilamları da bu yöndedir. Mahkemece, gerekçede asli müdahil ...'nun istemi hakkında bir değerlendirme yapılmamış, kısa ve gerekçeli kararda olumlu ya da olumsuz bir hüküm kurulmamış olup, asli müdahil aleyhine kesin hüküm oluşmuş değildir. Bu durumda mahkemece, asli müdahilin istemi hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemesi doğru olmamış, hükmün bu nedenle re'sen bozulması gerekmiştir.Diğer yandan, gerekçeli karar başlığında ...."Davacı-Karşı Davalı", ... "Davalı-Karşı Davacı" olarak gösterilmiş ise de, adı geçenler tarafından birbirlerine aleyhine açılan davalar asıl ve karşı dava olarak değil, ayrı birer bağımsız dava olarak açılmış ve açılan bu davalar Konya 2. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 2010/256 E. sayılı asıl davası ile birleştirilmiştir. Öte yandan, asli müdahil, gerekçeli karar başlığında fer'i müdahil olarak belirtilmiştir. Mahkemece, gerekçeli karar başlığı yazımında bu hususların gözetilmemesi de hatalı olmuştur.SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, birleşen .... Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 2010/291 E. sayılı davasında davacı ... vekilinin katılma yoluyla temyiz isteminin reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, birleşen .... Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 2010/264 E. sayılı davasında davacı ....vekilinin tüm temyiz itirazları ile asıl davada davacılar ... Bankası A.Ş. ve .... vekillerinin ...İcra Müdürlüğü'nün 2009/11180 E. sayılı icra dosyasına dayalı olarak açtıkları dava hakkında verilen hükme yönelik temyiz itirazlarının reddine, anılan davalarda yerel mahkeme kararının gerekçesi değiştirilmek ve asıl davada hüküm fıkrasının üçüncü bendindeki “sıra cetveline itiraz davasının” ibaresinden sonra gelmek üzere “...İcra Müdürlüğü'nün 2009/11180 E. sayılı icra dosyasına dayalı olarak açılan kısmının HMK'nın 114/1-h ve 115/2. maddeleri uyarınca usulden” ibaresinin eklenmesi suretiyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA, (3) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, asıl davada davacılar ... Bankası A.Ş. ve .... vekillerinin ...İcra Müdürlüğü'nün 2009/11179 E. ve 2009/11181 E. sayılı icra dosyalarına dayalı olarak açtıkları davalar hakkında verilen hükme yönelik temyiz itirazları ile birleşen ... Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 2010/892 E. sayılı davasında davacı ... .... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün anılan davalarda adı geçen davacılar yararına ve (4) numaralı bentte açıklanan nedenlerle re'sen BOZULMASINA, aşağıda yazılı onama harçlarının temyiz eden birleşen 2010/264 E. sayılı davada davacı ....ile asıl davada davacılar ... Bankası A.Ş. ve .....'den (2009/11180 Esas sayılı icra dosyasına yönelik) alınmasına, asıl davada davacılar ... Bankası A.Ş. ve .....'nin 2009/11179 E. ve 2009/11181 E. sayılı icra dosyalarına yönelik temyiz harcı yatırılmadığından harç iadesine yer olmadığına, birleşen 2010/291 E. sayılı davadadavacı ... ve birleşen 2010/892 E. Sayılı davada davacı ... ....'den peşin alınan harçların istek halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 11.12.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.