Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 8032 - Karar Yıl 2010 / Esas No : 1215 - Esas Yıl 2010





2004 S. İCRA VE İFLAS KANUNU [ Madde 99 ] 818 S. BORÇLAR KANUNU [ Madde 534 ] 818 S. BORÇLAR KANUNU [ Madde 541 ] 818 S. BORÇLAR KANUNU [ Madde 520 ] "İçtihat Metni" Taraflar arasındaki istihkak iddiasının reddi davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı (alacaklı) tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü: Davacı (Alacaklı) vekili, alacaklı müvekkili tarafından Mersin Sekizinci İcra Müdürlüğü'nün 2007/1466 Esas sayılı dosyasından, borçlu aleyhine yapılan takip sırasında, 06.03.2007 tarihinde haczedilen mahcuzlar üzerinde davalı 3. kişi tarafından istihkak iddiasında bulunulduğunu, oysa; davalı 3. kişi ile borçlunun ortak olduklarını ve alacaklılardan ma! kaçırmak için muvazaalı bir şekilde ortaklıklarına son verdiklerini, olayda işyeri devri bulunduğunu ileri sürerek, istihkak iddiasının reddine ve tazminata karar verilmesini talep etmiştir. Davalı (3. kişi) vekili, müvekkili ile takip borçlusu arasındaki ortaklığın 31.12.2006 tarihi itibariyle feshedildiğini, bundan sonra müvekkilinin yeni işini kurduğunu, mahcuzların müvekkiline ait olduğunu ve davanın reddi gerektiğini savunarak davacı aleyhine tazminata karar verilmesini talep etmiştir. Davalı/borçlu, duruşmalara katılmamış ve cevap dilekçesi sunmamıştır. Mahkemece, toplanan delillere göre; Mersin Birinci Asliye Hukuk Mahkemesinin 2007/260 Esas sayılı dosyasında davalı (borçlu) Bülent tarafından davalı 3. kişi Sultan aleyhine ikame edilmiş olan ve mahkemece bekletici mesele yapılarak sonucu beklenen "adi ortaklığın tasfiyesi ve alacak" davasında "taraflar arasında 31.12.2006 tarihinde her türlü aktif ve pasif kıymetlerin paylaşıldığı ve davacı Bülent'in tasfiye edilen ortaklık nedeniyle alacağı olmadığı" gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş olduğu, söz konusu kararın kesinleştiği, bu durumda; dava konusu mahcuzların davalı 3. kişiye ait olmadığı yönündeki davacı (alacaklı) iddiasının geçerli olmadığı, malların istihkak iddia eden davalı 3. kişiye ait olduğu gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı (alacaklı) vekili tarafından temyiz edilmiştir. Uyuşmazlık, İİK.nun 99. maddesine dayalı olarak, alacaklı tarafından 3. kişinin istihkak iddiasının reddi istemiyle açılan istihkak davasına ilişkindir. Borçlar Kanununun 23. Babının "Adî Ortaklık" başlığı altındaki 520 ve devamı maddelerindeki düzenlemelerde, adi ortaklığın tanımı, yönetimi, ortaklığın devamı süresince ortakların birbirlerine ve 3. kişilere karşı sorumlulukları, ortaklığın tasfiyesi ve tasfiye sonrasında 3. kişilere karşı sorumluk hakkındaki hükümlere yer verilmiştir. Şöyle ki, ortaklığın devamı süresinde 3. kişilere karşı sorumluluğa ilişkin olarak aynı yasanın 534. maddesinde "Şirketin iktisap ettiği veya şirkete devredilen şeyler, alacaklar ve ayni haklar şirket mukavelesi dairesinde müştereken şeriklere ait olur. Şirket mukavelesinde diğer bir hüküm bulunmadıkça bir şerikin alacaklıları haklarını ancak o şerikin tasfiyedeki hissesi üzerinde kullanabilirler. Hilafı mukavele edilmiş olmadıkça, şerikler, birlikte yahut bir mümessil vasıtasiyle üçüncü şahsa karşı deruhde etmiş oldukları borçlardan müteselsilen mes'ul olurlar" hükmüne yer verilmiş, ortaklığın sona ermesi ve tasfiyeden sonra 3. kişilere karşı sorumluluğa ilişkin olarak yasanın 541. maddesinde de "Şirketin nihayet bulması üçüncü şahıslara karşı taahhütleri tadil etmez." hükmüne yer verilmiştir. Somut olaya dönüldüğünde, dosya kapsamına göre davalı 3. kişi İle davalı borçlu arasında daha önceden (01.03.2002) başlayan ortaklık ilişkisi, 28.04.2006 tarihinde noterden düzenlenen "Ortaklık Sözleşmesi" ile adi ortaklık şeklinde devam ettirilmiş olup, takibin dayanağını oluşturan çekler ise (31.20.2006, 31.11.2006 ve 31.12.2006 keşide tarihli) bu ortaklık ilişkisi devam ederken, davalı borçlu Bülent tarafından kendi isminin yanında yazılı olan ve tarafların ortak oldukları "M..." isimli giyim mağazasının adı da yazılı olarak keşide edilmiştir. Davalı 3. kişi ile borçlu arasındaki ortaklık 31.12.2006 tarihinde tasfiye edilmiş, bu tasfiye işleminden bir gün sonra da 01.01.2007 tarihinde davalı 3. kişi Sultan aynı yerde (yeni işe başlama kaydı ile) ticari faaliyetini sürdürmeye devam etmiştir. Öte yandan, davacı alacaklı tarafından davalı borçlu aleyhine 23.02.2007 tarihinde başlatılan icra takibi uyarınca ve İİK'nun 8. maddesi gereğince, aksi ispat oluncaya kadar geçerli olan haciz tutanağı içeriğine göre, dava konusu mahcuzlar davalı 3. kişinin 01.01.2007 tarihinden itibaren yeni kayıt adı altında işlettiği (31.12.2006 tarihine kadar davalı borçlu ile adi ortaklık şeklinde birlikte işlettikleri) yerde ve "M... MAĞAZASI" yazılı olan işyerinde 06.03.2007 tarihinde haczedilmiştir. O halde, haciz yapılan yerin tasfiyeden önce davalı 3. kişi ile davalı borçlu tarafından "adi ortaklık" şeklinde birlikte işletilen yer oluşu ve takip konusu borcun doğumundan sonra ortaklığın tasfiye edilmesi karşısında, davalıların alacaklıdan mal kaçırmak için ortaklığı muvazaalı bir şekilde sona erdirdikleri, bir an için danışığa dayalı işlem bulunmadığı kabul edilse dahi, ortaklık sırasında alınan mal nedeniyle oluşan borçtan ortakların müteselsilen sorumlu olması, takip konusu borcun ortaklığa ait bir borç niteliğinde bulunması, ortaklıktan ayrılan kişinin ortaklığın önceki borçlarından zamanaşımı süresi içerisinde sorumlu olması ve devir, fesih, tasfiye gibi İşlemlerin 3. kişilere karşı ileri sürülemeyecek olması, ortakların kendi aralarında rücu imkanlarının da bulunması karşısında, bütün bu maddi ve hukuki olgular birlikte değerlendirildiğinde; mahkemece davanın kabulü ile davalı 3. kişinin istihkak iddiasının reddine karar vermek gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir. Sonuç; Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı (alacaklı) vekilinin temyiz itirazlarının kabulü İle usul ve yasaya uygun bulunmayan hükmün (BOZULMASINA) ve peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacı (alacaklı)'ya geri verilmesine 11.10.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi. Bilmeniz halinde fark yaratacak kararlar SÖZLEŞMEDEN DOĞAN DAVA • YETKİLİ MAHKEME İFA YERİ (...Davacı, davalının talebi üzerine davalıya 250.000 TL borç para verdiğini, aylık 11.250 dolar faizin düzenli ödenmesi, ana paranın ise 4 ay içinde ödenmesi hususunda anlaştıklarını, davalının ilk ay faizi ödemesine rağmen sonrasını ödemediğini belirterek fazlası saklı kalmak üzere 50.000 TLnin ta VEKALET ÜCRETİ ALACAĞININ TAHSİLİ Davacı, avukat olduğunu, davalıyı bir icra dosyasında alacaklı vekili olarak ve buna bağlı tasarrufun iptali davasında davacı vekili olarak temsil ettiğini ancak müvekkili olan davalının karşı taraf ile anlaşarak sulh olduğunu, 25/08/2010 tarihli azilname ile kendisini haksız olarak vekaletten azlet Alt İşveren-Üst işveren-Rücu ve birlikte sorumluluk ilkeleri-sorumluluk dönemi-çalışma süresi Taraflar arasındaki “rücuan tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 11. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 15.12.2011 gün ve 2010/532E., 2011/483 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 13. Hukuk Dairesini Yargıtay Yargıtay Karar Arama Yargıtay Hukuk Dairesi Kararları Arama Yargıtay Ceza Dairesi Kararları Arama Yargıtay Karar Arama Nasıl Yapılır ? Yargıtay Daire Bilgileri İle Dosya Sorgulama Yargıtay Yerel Mahkeme Bilgileri İle Dosya Sorgulama Yargıtay Kanunu Yargıtay İş Bölümü Yargıtay Haberleri Karar Arama Yargıtay Kararları Yargıtay Hukuk Dairesi Kararları Yargıtay Ceza Dairesi Kararları BAM Kararları Danıştay Kararları Anayasa Mahkemesi Kararları Uyuşmazlık MAhkemesi Kararları Karar Arama Nasıl Yapılır? Emsal Karar ve Emsal Karar Arama Nedir? Yargıtay Karar Arama Nasıl Yapılır? BAM Karar Arama Nasıl Yapılır? Danıştay Karar Arama Nasıl Yapılır? Anayasa Mahkemesi Karar Arama Nasıl Yapılır?