Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 7992 - Karar Yıl 2011 / Esas No : 18658 - Esas Yıl 2010





Taraflar arasındaki menfi tesbit, istirdat davasının bozmaya uyularak yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.KARARDavacı, dava dışı F.A.'ın 25.08.2000 tarihli “Kooperatif Kredileri Sözleşmesi” ile Halk Bankasından almış olduğu kredinin, davalı bir birlikte müşterek borçlu ve müteselsil kefili olduğunu, bankaya kısmen ödeme yapan davalının, asıl borçluya dayanarak, kendisi hakkında “ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip” başlattığını, oysa ki alınan kredi miktarı 3.000.00 TL. olup, ipotek bedelinin ise 6.000.00 TL. olduğunu, davalının Bankaya ödediği miktarın ancak yarısının rücuen tahsilini talep edebileceğini ileri sürerek, yapılan takip nedeniyle borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini istemiştir.Davalı, davanın reddini dilemiştir.Mahkemece, kredi sözleşmesinin, müşterek borçlu ve müteselsil kefili olan davalının, davacı hakkında takipte bulunmasının usulsüz olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, Gaziosmanpaşa 1. İcra Müdürlüğü'nün 2001/4815 esas sayılı dosyası üzerinden başlatılan takip nedeniyle davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.Dava, davalı tarafından “ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla başlatılan takip nedeniyle borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkin olup, tarafların, dava dışı F.A.'ın Halk Bankasından almış olduğu 3.000.00 TL. bedelli kredinin, müşterek borçlu ve müteselsil kefilleri oldukları, kredi sözleşmesinin imzalandığı 23.08.2000 tarihinde, davacıya ait taşınmaz üzerine davalı Kooperatif lehina 6.000.00 TL. üzerinden teminat ipoteği tesis edildiği, davalı kooperatifin, alacaklı Bankaya ödemiş olduğu borç miktarının, borcun diğer müşterek borçlu ve müteselsil kefili olan davacıdan rücuen tahsili için, daha önce tesis edilen söz konusu ipotek nedeniyle davacı hakkında takip başlattığı anlaşılmaktadır.Borçlar Kanunu'nun 488. maddesinin ikinci cümlesinde, asıl borçlu ile birlikte teselsül halinde, kefiller arasında da teselsül kabul edilmiştir. Maddede bu husus, “kefiller, gerek asıl borçlu ile beraber gerek kendi beyinlerinde (aralarında) müteselsil olmaklığı iltizam etmişlerse her biri borcun tamamından mesul olup ancak, diğerlerinin hissesi için onlara rücu hakkını haizdirler.” Şeklinde ifade olunmuştur. Burada kanuni teselsülün varlığı söz konusu olup, bu hüküm de, aynı Kanun'un 146. maddesinde düzenlenen, müteselsil borçlular arasındaki rücu ilişkisinin özel bir uygulama yerinden ibarettir. O halde Borçlar Kanunu'nun 488. Maddesi gereğince kendi payından fazla ödeme yapan kefilin, diğer birlikte kefile, halefiyet yolu ile rücu hakkı bulunmaktadır. Dava konusu olayda da iş bu davanın tarafları olan kefiller, Halk Bankası'ndan alınan kredi nedeniyle müşterek borçlu ve müteselsil kefil durumunda olduklarından, davalı kooperatifin, hissesinden fazla ödediği ve davacının hissesine isabet eden borç miktarı kadar davacıya rücu hakkı mevcut olup, davalı Kooperatif de bu amaçla, daha önce lehine tesis edilmiş olan teminat ipoteğine dayanarak davacı hakkında takip başlatmıştır. Ne var ki, kredi miktarı 3.000.00 TL. olmasına rağmen, teminat ipoteği ise 6.000.00 TL. bedelli olup, mahkemece davalının, dava dışı Bankaya ödediği kredi borcu ve bu ödemeye göre, hissesi oranında davacıya rücu edebileceği alacak miktarı üzerinden davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesi gerekirken, aksine düşüncelerle yazılı şekilde davanın tümüyle kabulüne karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün, davalı yararına BOZULMASINA, 24.05.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.