MAHKEMESİ : Ankara 1. Asliye Ticaret MahkemesiTARİHİ : 12/09/2013NUMARASI : 2012/203-2013/559Taraflar arasındaki kayıt kabul davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.-K A R A R-Davacı vekili, müvekkili şirketin davalı müflis şirkete 04.03.2009 tarihinde fatura karşılığında 4 adet hermetik trafoyu 48.371,88 TL bedelle satıp karşılığında 15.05.2009 tarihli çek aldığını, yine 31.03.2009 tarihinde fatura karşılığı 1 adet trafoyu 5.400,00 TL bedelle, 22.04.2009 tarihinde fatura karşılığı 1 adet trafoyu 5.600,00 TL bedelle satıp karşılığında senetler aldığını, senetlerin ve çeklerin gününde ödenmemesi üzerine icra takibine geçtiğini, takiplerin kesinleştiğini, takip işlemleri sırasında borçlunun iflas ettiğinin öğrenilmesi üzerine alacağın iflas masasına kaydı için başvurulduğunu, başvurunun reddedildiğini, müvekkili şirketin alacağının kesin ve muhakkak olduğunu ileri sürerek, alacağın iflas masasına kaydedilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, ret kararının usul ve yasaya uygun olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre; kayıt kabul davalarında ispat yükünün kural olarak alacaklı olan davacıda olduğu, davacının takip borçlusu olan davalıdan takibe konu meblağ kadar alacaklı olduğunu usulüne uygun delillerle kanıtlaması gerektiği, bono ve ibraz edilmediği için yazılı delil başlangıcına dönüşmüş olan çekin alacağı kanıtlamaya tek başına yeterli olmayıp, birbirlerini doğrulayan delillerle alacağın varlığının kanıtlanması gerektiği, taraflar arasında yazılı bir alım satım sözleşmesi bulunmadığı, davacı tarafın faturalara dayandığı ancak, faturaların tebliği, malın teslimi konusunda delil ibraz edemediği, usulüne uygun tutulmamış ticari defterlerin TTK'nın 82. maddesi karşısında aleyhinde delil durumunda olduğu, müflis şirket hakkında Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 2009/59 Esas, 2009/396 Karar sayılı kararı ile 08.07.2009 tarihi itibariyle iflasına karar verildiği, davacı tarafın takiplerinin iflas kararından sonra olduğu, davacının davalı müflisten alacaklı olduğu yönünde mahkemede kanaat oluşmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.Dava, kayıt kabul istemine ilişkindir. Davalı şirket 08.07.2009 tarihinde iflas etmiş olup, iflastan sonra 11.09.2009 tarihinde davacı icra takibi başlatmış, iflası öğrenen davacının iflas masasına yaptığı kayıt kabul başvurusunun sözleşme ilişkisi bulunmadığı gerekçesiyle reddi üzerine bu dava açılmıştır.Davacı taraf, ticari defterleri delil göstermiş olup, her iki tarafın ticari defter ve kayıtlarına da dayandığının kabulü gerekir.Dava, 24.04.2012 tarihinde açılmış olup, HMK'nın "ticari defterlerin ibrazı ve delil olması" başlıklı 222. maddesinin uygulanması gerekmektedir. Zira, 6103 sayılı Kanun'un 13. maddesi, 6335 sayılı Kanun'un 47. maddesi ile yürürlükten kaldırılmıştır. 6102 sayılı TTK'nın 4/2. maddesinde, ticari davalarda da deliller ile bunların sunulmasının 1086 sayılı HUMK hükümlerine tabi alacağına ilişkin hükümde yer alan atıf, HMK'nın 447/2. maddesi uyarınca HMK'na yapılmış sayılır.Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 28.03.2012 tarih ve 2011/11-862 Esas, 2012/51 Karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere; 6100 sayılı HMK'nın 219. (1086 sayılı HUMK’nın 326.) maddesine göre her iki taraf kendi ellerindeki vesikaları (belgeleri) mahkemeye ibraz etmek zorundadır. Bir davada ispat yükü kendisine ait olan tarafın, başka delillerle birlikte karşı tarafın ticari defterlerine de dayandığı, diğer anlatımla, delillerini karşı tarafın ticari defterlerine hasretmediği, dolayısıyla da, uyuşmazlığa 6100 sayılı HMK'nın 222/5. (6762 sayılı TTK’nın 83/2.) maddesindeki özel hükmün uygulanamayacağı durumlarda; karşı tarafın kendi defterlerini mahkemeye ibraz etmesi ya da bundan kaçınmasına bağlanması gereken hukuksal sonuçlar, HMK'nın m. 220 (HUMK'nın 330.) maddesindeki genel düzenlemelere tabidir. HMK'nın 220. (HUMK'nın 332.) maddesi, bir tarafın, mahkemece kendisine verilen süre içerisinde ilgili belgeyi ibraz etmemesi halinde, mahkemenin, o tarafın maksadını gözeterek, diğer tarafın o belgeye ilişkin açıklamasını kabul edebileceğini öngörmektedir. Önemle vurgulanmalıdır ki; HMK'nın 220. (HUMK'nın 332.) maddesindeki bu hüküm, taraflardan birinin delillerini salt karşı tarafın ticari defterlerine hasretmediği hallerde, ticari defterlerin mahkemeye sunulması bakımından da uygulanır. Diğer anlatımla, belirtilen bu durumda ticari defterler de, HMK m. 220. madde (HUMK'nın 330 ve sonraki maddeleri) anlamında “vesika” niteliğindedir. Öte yandan, ticari defterlerin ispat kuvvetini düzenleyen HMK'nın 222. (6762 sayılı TTK'nın 82.) maddesindeki hüküm, “I Kati delil” şeklindeki kenar başlığı ile birlikte değerlendirildiğinde ve aynı Kanun’un 1474. maddesi uyarınca kenar başlıklarının metne dahil bulunduğu da gözetildiğinde; ticari işlerden dolayı tacirler arasında çıkan uyuşmazlıklarda ticari defterlerin (maddede gösterilen koşulların mevcut olması kaydıyla), kesin delil niteliğinde bulunduğunu öngörmektedir. 6762 sayılı TTK'nın 69. vd. (6102 sayılı TTK'nın 64.) maddeleri uyarınca da defterlerini yöntemince tasdik ettirmeyen tacirin bu gibi defterleri lehine delil olamaz. Ancak kanuna uygun olarak veya olmayarak tutulmuş olan ticari defterlerin münderecatı, sahibi ve halefleri aleyhinde delil sayılır. (HMK. m. 222/4, 6762 sayılı TTK'nın 84,85)YİBBGK'nın 27.06.2003 tarih ve 2001/1 E., 2003/1 K. sayılı ilamında da açıklandığı üzere; Bir faturayı alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde faturanın içerdiği bilgilere itiraz etme hakkına sahiptir. Aksi taktirde faturanın içeriğini kabul etmiş sayılır. (Dava tarihinde yürürlükte olan 6762 sayılı TTK'nın m. 23/2). Bu hüküm, fatura içeriğinden kabul edilen hususlara ilişkin olarak, faturayı düzenleyenin lehine; adına fatura düzenlenenin aleyhine bir karine getirmektedir. Bu karine, faturanın ispat gücüne yönelik bir düzenlemeyi ortaya koymaktadır. Diğer anlatımla, fatura, düzenleyen aleyhine delil olduğu gibi, kendisi faturayı düzenlemediği halde tebliğinden itibaren sekiz gün içinde itiraz etmeyen aleyhine de delil olabilecektir. Faturanın adına tanzim edilen aleyhine ispat vasıtası olması, yani, faturayı alan kişinin fatura kendinden sadır olmamakla birlikte aleyhine delil teşkil etmesi TTK'nın 23. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen ve yukarıda ayrıntısı açıklanan bu karineden kaynaklanmaktadır. Buna göre; fatura düzenleyen tacirin anılan karineden yararlanabilmesi için fatura tanzim edenle, adına fatura tanzim edilen arasında akdi ilişki bulunması, faturanın akdin ifasıyla ilgili olarak düzenlenmesi gerekir. Fatura sözleşmenin kurulması safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gerekir. TTK'nın 23. maddesinin 2 ve 3. fıkrasındaki karine aksi ispat edilebilen adi bir karinedir. İkinci fıkra gereği sekiz gün içinde faturaya itiraz edilmesi durumunda fatura münderecatının doğru olduğunu faturayı düzenleyen tacirin ispat etmesi gerekir. Taraflar arasında bu tür bir sözleşme ilişkisi yoksa, düzenlenen belge fatura değildir. Bu belge, belki icap olarak kabul edilebilir ki, buna itiraz edilmemesi, anılan 23/2. madde hükmü anlamında sonuç doğurmaz. Öte yandan, sadece faturanın tebliğ edilmiş olması akdi ilişkinin varlığını ispatlamaz. Karşı tarafın akdi ilişkiyi inkâr etmesi halinde tacir, öncelikle akdi ilişkiyi başkaca delillerle ispatlamalıdır. Akdi ilişkinin ispatlanamaması halinde faturanın anılan fonksiyonundan yararlanma imkanı yoktur. Faturanın ispat aracı olması, ancak niteliği gereği faturaya geçirilmesi gereken bilgiler (olağan içerik) hakkında geçerlidir.Sözleşmenin ifa safhasıyla ilgili olarak düzenlenen faturanın şekli ve kapsamının ne olması gerektiği konusunda, Türk Ticaret Kanunu'nda özel bir hüküm bulunmamakta, anılan Yasa'nın 23. maddesinde neyi ifade ettiği açıklanmaksızın faturanın münderecatından söz edilmektedir. Faturanın zorunlu içeriği ve şekil şartlarına ilişkin ayrıntılı düzenleme Vergi Usul Kanunu'nda yer almaktadır. Faturanın olağan içeriği, akdin ifası ile ilgili hususlarla sınırlıdır (VUK'nın m. 230). Dolayısıyla, faturanın içeriği, faturanın bu temel niteliğine uygun olmadığı takdirde, sekiz günlük itiraz süresinin geçirilmesi bu hususları yazılı delil haline getirmez. Faturaya itiraz, faturanın teslim alındığı tarihten itibaren sekiz gün içinde yapılmalıdır. İtirazın sekiz gün içinde karşı tarafa varması şart değildir. Sekiz günlük süre, hak düşürücü süre veya zamanaşımı süresi değildir. Sadece ispat yükünün yer değiştirmesi açısından önem taşır. Sekiz günlük süre içinde itiraz edildiği taktirde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunu ispat külfeti faturayı veren tarafa ait iken, sekiz günlük sürenin geçmesinden sonra itiraz edilmesi halinde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığını ispat külfeti faturayı alan tarafa ait olur. Faturayı alan her türlü delille bu külfeti yerine getirebilir. (Geniş bilgi için Bkz: Prof. Dr. Sami Karahan, Ticari İşletme Hukuku, 23. Baskı, Eylül 2012, Konya; Sh 111 vd.) Faturanın davalı tarafa usulüne uygun tebliğ edildiğini kanıtlama yükümlülüğü davacı tarafta olup, davacının bu hususu kanıtlaması halinde, bu kez, TTK'nın 23/2. maddesinde yazılı 8 günlük yasal süre içerisinde faturaya itiraz ve iade ettiğini kanıtlama yükümlülüğü ise, davalı tarafa aittir. TTK'nın 23/2. maddesi uyarınca tebliğe rağmen faturayı süresinde itiraz ve iade etmeyerek, ticari defterlerine borç kaydeden tacir, fatura münderecatını aynen kabul etmiş ve faturayı gönderen taraf, faturaya dayalı bu alacağının varlığını HMK'nın m.222 (TTK'nın 84. ve 85.) madde hükümleri uyarınca ispatlamış olur.Öte yandan, kayıt kabul davalarında, ispat yükü, kural olarak, hakkının tanınmasını isteyen davacı alacaklıda olup, davacı alacağının mevcudiyetini gerçek bir hukuki ilişkiye dayandığını sonradan düzenlenmesi mümkün olmayan ve birbirini doğrulayan delillerle ispatlaması gerekir. Kambiyo senetleri kural olarak illetten mücerret sayılsalar da, bunlar tek başına alacağın varlığını ispat yeterli olmayıp, bunlara dayalı olarak iflas masasına kayıt isteyen alacaklının alacağını, yukarıdaki ilkelere göre ispatlaması gerekir. Çeklerin ve bonoların hangi alacak nedeniyle verildiği dayanağı davacı yanca kanıtlanmalıdır. 818 sayılı BK'nın 182. maddesine göre aksine sözleşme ya da örf yoksa satım sözleşmesinde taraflar edimlerini aynı anda ifa ederler. Çek de bir ödeme vasıtası olup, mevcut bir borcun tasfiyesi amacı ile verilir. Davacının davalıya iflasından önce satıp teslim ettiğini bildirdiği mallara ait belgeler sunulmalıdır. Bu durumda kayıt başvurusunda bulunulan çeklerin ve bonoların hangi hukuki ilişkiye dayanarak elinde bulundurulduğuna dair delillerinin ibrazı için süre verilmek ve varılacak uygun sonuç çerçevesinde bir hüküm kurulmak gerekir.Somut olayda mahkemece, davalı defterlerinin incelemesi için bilirkişiye yetki verilmişse de, bilirkişi raporunda, inceleme için adrese gidildiği, davalı defterlerinin tarafına verilmediği, defterlerin gidilen adreste bulunmadığı, bulunduğu yerin bildirilmediği, defterlerin süresinde kayıtları oluşturulmadığından, zamanında kayda alınmayan bilgileri içeren defterlerin delil niteliğini haiz olmayacağı bildirilmiştir. Mahkemece, müflis davalı şirket iflas idaresi vekilinden, davalı defterlerinin bulunduğu yer sorularak, davalı tarafın ticari defter ve kayıtlarının bilirkişiye inceletilmesi gerekirken, davacı tarafın usulüne uygun olarak tutulmadığı tespit edilen ticari defterleri ile yetinilerek, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır.Bu durumda mahkemece, yukarıda açıklanan ilkeler çerçevesinde davalı tarafın defter ve kayıtları incelenerek, takip dayanağı fatura, çek ve bonoların davalı defterlerinde kayıtlı olduğunun tespiti halinde kanuna uygun olarak veya olmayarak tutulmuş olan ticari defterlerin münderecatının sahibi aleyhine delil sayılacağı gözetilerek davanın kabulüne karar verilmelidir. Şayet davalı defterlerinde kayıtlı olmadığının tespiti halinde, faturaların tebliğine ilişkin belgeler incelenerek yukarıda açıklanan ilkeler çerçevesinde, takip ve dava konusunu oluşturan faturaların davalıya tebliğ edilip edilmediği, itiraza uğrayıp uğramadığı belirlenip, faturaların tebliğ edilmiş ve 8 günlük itiraz süresi içerisinde itiraz edilmemiş olduğunun tespiti halinde faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunun davacı tarafça kanıtlanmış olduğu, bunun aksinin yani faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığının kanıt yükünün bu kez davalıya geçtiği kabul edilmelidir. Faturaların tebliğ edildiğinin kanıtlanamaması ya da davalı tarafça iade edildiğinin kanıtlanması halinde ise, faturaya konu malın teslim edildiğinin davacı tarafça kanıtlanması gerekeceğinden, bu doğrultuda davacının delilleri toplanıp, bonolarda yer alan "malen" kaydı da değerlendirilerek, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, bu yönlerden eksik incelemeye dayalı olarak yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır.Diğer yandan, kayıt kabul davaları alacağın iflas masasına kaydı istemine ilişkin olup, belirli bir miktarın tahsiline yönelik olmadığından, alacağın iflas masasına kaydına karar vermekle yetinilir. Alacağın ödenmesi ancak tasfiye sonunda masa mevcudunun sıra cetveline uygun biçimde dağıtımı aşamasında gerçekleşir ve alacakların tam olarak ödenip ödenmeyeceği ancak bu aşamada anlaşılabilir. Bu nedenlerle, bu davalarda vekalet ücretinin, maktu olarak belirlenmesi gerekir. Mahkemece, bu husus gözardı edilerek, davalı yararına nispi vekalet ücretinin maktu olarak hükmedilmesi de doğru olmamıştır.2- Bozma nedenine göre, davacı vekilinin harç ve yargılama giderlerine yönelik temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.SONUÇ:Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, davacı yararına BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, harç ve yargılama giderlerine yönelik temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren 10 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 08.12.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.