(818 s. BK m. 248 vd.)Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan itirazın iptali ve menfi tespit davasına dair karar, davalı tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla, dosyadaki bütün kağıtlar okunup, gereği görüşülüp düşünüldü.Dava, itirazın iptali, birleşen dava ise menfî tespit istemine ilişkindir. Mahkemece asıl davanın kısmen kabulüne, birleşen davanın reddine karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.1- Dosya kapsamına, toplanan delillere, mevcut deliller mahkemece takdir edilerek karar verilmiş olmasına ve takdirde de bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalı vekilinin menfi tespit istemi hakkında verilen hükme yönelik temyiz itirazları yerinde değildir.2- Davalı vekilinin itirazın iptali davasında verilen hükme ilişkin temyiz itirazlarına gelince;İtirazın iptaline ilişkin dava dilekçesinde davacı vekili; davalıya ait turistik tesisin bir bölümünün müvekkili tarafından kiralandığını, sözleşme koşullarına göre işletme ruhsatının en geç kira başlangıç tarihine kadar kiralayan tarafından müvekkiline tesliminin gerektiğini, ancak bu koşulun yerine getirilmemesi nedeniyle tesisin belediyece 14.07.2003 tarihinde mühürlendiğini, sözleşmeden doğan zararların karşılanması aksi halde teminat için verilen 10.000 USD bedelli senedin tahsile konulacağının davalıya ihtar edildiğini, olumlu bir sonuç alınamayınca da senedin İzmir Dokuzuncu İcra Müdürlüğü'nün 2003/5428 sayılı dosyası ile takibe konulduğunu, davalının itirazı üzerine takibin durduğunu belirterek haksız itirazın iptali ve %40 icra inkar tazminatına karar verilmesini istemiştir. Birleşen davada ise; kira karşılığı verilen 15.08.2003 vade tarihli 5.000 TL'lik senet nedeniyle borçlu olmadığının tespitini istemiştir. Davalı kiralayan vekili ise, tesisin eksiksiz bir şekilde davacıya teslim edildiğini, yaz sezonu boyunca kiralananın işletildiğini, tesisin işletilememesi gibi bir durumun söz konusu olmadığını, davacının bakiye 7.000 TL kira parasını ödemediğini, sözleşmenin 5. maddesi uyarınca verilen 10.000 USD tutarındaki senedin davacının ödemeyi taahhüt ettiği kira parasına karşılık olarak verildiğini, tesisin mühürlendiği halde işletilmeye devam edildiğini belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, tesisin belediyece mühürlenmesi nedeniyle davacının sözleşmenin 5. maddesi uyarınca verilen teminat senedindeki bedeli istemekte haklı olduğundan itirazın iptali isteminin kabulüne, birleşen davada ise kira bedeline ilişkin olumsuz tespit istenemeyeceğinden menfi tespit davasının reddine karar verilmiştir.Davada dayanılan ve hükme esas alınan 30.04.2003 başlangıç tarihli ve bir yıl süreli kira sözleşmesi konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Sözleşmenin 1. maddesinde sözleşme konusunun, turistik tesisin bir bölümü olan 6 adet bungalov, restoran, kafeterya, market ve barın işletilme hakkının devrine ilişkin olduğu belirtilmiştir. Kira parası yıllık 17.000 TL olarak belirlenmiştir. Sözleşmenin 4. maddesinde çalışma ruhsatı, vergi levhası gibi tüm unsurların kiralayan tarafından tamamlanacağı ve kira başlangıç tarihi itibariyle kiracıya teslim edileceği kararlaştırılmış, 5. maddede ise kiralayan tarafından kiracıya 10.000 USD tutarında teminat senedi verildiği belirtilmiştir. Sözleşmedeki düzenlemeden, teminat senedinin işletme ruhsatı ve benzeri aksaklıklar nedeniyle kiracının muhtemel zararlarına ve ödeyeceği kira parasına karşılık olarak verildiği anlaşılmaktadır. İşletme ruhsatının teminine ilişkin borcun davalı kiralayan tarafından yerine getirilemediği ve tesisin belediyece 14.07.2003 tarihinde mühürlendiği belirlenmiştir. Cezai şart esas borca bağlı olarak vücuda gelen ve borçlunun borcunu ifa etmemesi veya geç yerine getirmesi veyahut noksan ifa etmesi halinde, alacaklıya muayyen bir meblağı çoğunlukla bir miktar paranın tediyesi şartını kapsayan bir taahhüttür (BK 158-161). Sözleşmenin 5. maddesinin düzenleme şekline göre davalı kiralayan tarafından davacı kiracıya verilen senedin muayyen bir meblağın tediyesi şeklindeki cezai şarttan çok muhtemel zararlarının karşılanması ve tahsilinde kolaylık sağlayan teminata ilişkin olduğu anlaşılmaktadır. Mahkemece sözleşmedeki bu koşulun cezai şart olarak nitelendirilmesi somut olaya uygun düşmemiştir. Davacı kiralanandaki hukuki ayıbın davalı kiralayan tarafından giderilmediğini iddia etmiş, davalı ise kiralananın bu ayıba rağmen kullanıldığını savunmuştur. Mahkemece sözleşmenin 4. ve 5. maddeleri birlikte değerlendirilerek mevcut delillere göre kanıtlanması durumunda davacı kiracının zararının tespiti ile sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi hatalı olmuştur.Hüküm bu nedenle bozulmalıdır.Sonuç: Yukarıda 1 nolu bentte açıklanan nedenlerle menfi tespit istemine ilişkin hükmün ONANMASINA, 2 nolu bentte açıklanan nedenlerle itirazın iptaline ilişkin hüküm kısmının (BOZULMASINA), 24.05.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.