(...Davalı vakfın dağıldığının tespitine karar verilirken, 5737 sayılı Vakıflar Yasası’nın 27., Türk Medeni Kanunu Hükümlerine Göre Kurulan Vakıflar Hakkında Tüzüğün 33. ve vakfın senedinin 41. maddeleri gereğince, mal varlığının tespiti ile devri konusunda bir karar verilmemiş olması doğru görülmemiştir...)Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.TEMYİZ EDEN: Davacı Vakıflar Genel Müdürlüğü vekiliHUKUK GENEL KURULU KARARIHukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:Dava, vakfın dağıldığının tespiti istemine ilişkindir.Davacı vekili, Vakıflar Genel Müdürlüğü'nce düzenlenen denetim raporu ile davalı vakfın hiç gelirinin olmadığını, bu mal varlığı ile vakfın hayatiyetini devam ettirmesinin mümkün olmadığını ve vakıf yöneticilerinin ilgisiz kaldığı hususlarının tespit edildiğini belirterek, Türk Medeni Kanunu'nun 116. Maddesi gereğince vakfın mal varlığının tespiti ile vakfın dağıtılmasına, malvarlığının gayece benzer bir vakfa devrine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı. .Vakfı Başkanı cevabında; .... Vakfı'nın amacının eğitim gören çocuklara burs vermek ve fakirlere yardım etmek olduğunu, ancak bu amaçlarına ulaşamadıklarını, vakıf senedindeki taşınmazın tapusunun vakıf adına devrinin yapılamadığını, bu taşınmazın başkasına satıldığını beyan etmiştir.Mahkemenin; davanın kabulü ile davalı . Vakfı'nın Türk Medeni Ka-nunu'nun 116.maddesi uyarınca dağılmıy olduğunun tespitine, vakfın herhangi bir mal varlığı bulunmaması nedeniyle benzer vakfa devir ile ilgili karar verilmesine yer olmadığına dair verdiği karar; davacı Vakıflar Genel Müdürlüğü vekilinin temyizi üzerine Özel Daire'ce yukarıda açıklanan nedenlerle bozulmuş; Yerel Mahkemece, önceki kararda direnilmiştir.Direnme kararını, davacı Vakıflar Genel Müdürlüğü vekili temyiz etmiştir.Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; dava konusu vakfın mal varlığının tespiti ve tahsisi konusunda bir karar verilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.Uyuşmazlığın çözümü için vakfın sona erme sebepleri ve sona ermenin hukuki sonuçlarının açıklanmasında fayda vardır.Hemen belirtmek gerekir ki, vakıflar, bizzat kendi kararıyla sona erme hali dışında, tüzel kişiliğin sona erme sebepleriyle sona ererler.Dernekler ile şirketlerin aksine vakıflar, varlıklarının sona ermesine kendi iradeleriyle karar veremezler. Çünkü buy olla sona erme vakfın mahiyetine uymadığı gibi, vakfın zorunlu organı olan yönetim organının ve hatta bizzat vakfı kurmuş olan kişinin (vakfedenin) dahi vakfın sona ermesine karar verme yetkileri yoktur. Ancak, vakfeden, vakıf kurarken vakfın sona ermesini gerektirecek sebepleri veya vakfın süresini vakıf senedinde belirtmiş olabilir; çünkü buna hakkı bulunmaktadır. (Jale Aki-pek/Turgut Akıntürk/Derya Ateş Karaman; Türk Medeni Hukuku Başlangıç Hükümleri, Kişiler Hukuku, I.Cilt, Sekizinci Bası, Beta yayınları, İstanbul 2011, s.704)Vakıflar ya kendiliğinden (dağılma) veya mahkeme kararı (dağıtma) (TMK.m.116, Vakıflar Yön, m.19-20) ile sona ererler.Bazı hallerde mirasçı veya alacaklıların itirazı üzerine de vakıf sona erebilir. (M.Kemal Oğuz-man/Özer Seliçi/Saibe Oktay Özdemir; Kişiler Hukuku (Gerçek ve Tüzel Kişiler), 9. Bası, Filiz Kitabevi, İstanbul 2009, s.320)Vakıfların kendiliğinden sona ermesi (dağılması) hiç bir karara gerek olmaksızın kişiliğinin kanundan ötürü ortadan kalkması ile olur.Türk Medeni Kanunu (TMK) kendiliğinden sona erme sebeplerinden sadece birisini düzenlemiştir. Bu da, vakfın amacının gerçekleşmesinin imkansız hale gelmiş olmasıdır. (TMK.m.116/I) Bu durumun dışında bir vakıf, vakıftan yararlanmaları öngörülmüş olanların tamamının ölmüş veya kuruluş amacının gerçekleşmiş olması yahut aciz (ödeme güçsüzlüğü) haline düşmüş bulunması hallerinde de kendiliğinden (dağılma ile) ortadan kalkmış olur.Diğer taraftan, vakfı kuran kişi, kuruluş sırasında bu vakfın belli bir süre faaliyette bulunmasını arzulamış ve bu arzısunu süreyi göstermek suretiyle vakıf senedinde belirtmiş bulunabilir. Vakıf kuranın (vakfedenin), vakıf senedine bu yolda bir kayıt koyma hakkına sahip bulunduğu genellikle kabul edilmektedir. Bu nedenle vakfeden tarafından belirli bir süre için kurulmuş olan bir vakıf, bu sürenin dolmasıyla kendiliğinden ortadan kalkmış olur.Vakfın sona ermesi hallerinden bir diğeri ise, vakfın mahkeme kararı ile sona erdirilmesidir.TMK.101/I madde; “Cumhuriyetin Anayasa ile belirlenen niteliklerine ve Anayasanın temel ilkelerine, hukuka, ahlaka, milli birliğe ve milli menfaatlere aykırı veya belli bir ırk ya da cemaat mensuplarını desteklemek amacıyla vakıf kurulamaz” şeklindedir.Kurulmuş olan bir vakfın yasak amaç güttüğü veya yasak faaliyetlerde bulunduğu sonradan anlaşılırsa veya amacı sonradan yasaklanmış olan vakfın yasaklanan amacının değiştirilmesine imkan bulunmazsa, vakıf denetim makamının veya C. Savcısının başvurusu üzerine duruşma yapılarak mahkemece dağıtılır. (TMK.m.116/2)Vakfın sona ermesi halinde, ortaya mal varlığının tasfiyesi ile arta kalan malvarlığının özgülenmesi (tahsisi) konusu çıkar.Tüzel kişilere ilişkin gene hükümlerde belirtildiği gibi, vakfın tasfiyesi, MK.'nun 53.maddesi hükmüne tabidir.Buna göre Kanunda ve kuruluş belgesinde aksine hüküm yoksa tasfiye, terekenin resmi tasfiyesine ilişkin hükümlere göre yapılacaktır.Tasfiye için vakfın malvarlığının aktif ve pasifi tespit edilerek defteri tutulur, mal ve haklar paraya çevrilir, alacaklar tahsil edilir, borçlar ödenir. (TMK.m.634-635)Medeni Kanun m. 54/I'e göre; kanunda veya kuruluş belgesinde başka hüküm yoksa ya da yetkili organ başka türlü karar vermedikçe, tasfiye edilen tüzel kişinin malvarlığı en yakın amacı güden kamu kurum ve kuruluşuna geçer.Ancak özgülenme amacının aynı olmasına dikkat edilir. Medeni Kanun'un vakıflarla ilgili hükümlerinde, sona erme halinde mal varlığının tahsisinin nasıl yapılacağı belirtilmemiştir.Vakıflar Kanunu'nun 27. maddesinde bu konuda getirilen düzenlemeye göre ise; sona eren yeni vakıfların borçlarının tasfiyesinden arta kalan mal ve haklar, vakıf senedinde yazılı hükümlere göre, senetlerinde özel bir hüküm bulunmayanlarda ise Genel Müdürlüğün görüşü alınarak mahkeme kararıyla benzer amaçlı bir vakfa, dağıtılan yeni vakıfların borçlarının tasfiyesinden arta kalan mal ve haklar ise Genel Müdürlüğe intikal eder.Vakfın sona ermesi halinde eğer sona eriş, amacın gerçekleşmesinin imkansızlaşması sebebine dayanıyorsa, vakıf mahkeme kararıyla sicilden silinir. (TMK.m.116/I)Eğer vakfın kişiliği asliye hukuk mahkemesinin kararıyla dağıtılmak suretiyle sona ermişse, durum mahkeme siciline tescil edilir.Tüzüğe göre, vakfın sona ermesi durumu Vakıflar Genel Müdürlüğünde tutulan merkezi sicile kaydedilir ve Genel Müdürlük tarafından Resmi Gazetede ilan olunur.Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; dava konusu vakfın, aciz (ödeme güçsüzlüğü) haline düşmüş olduğu (TMK.m.116/I) tespit edildiğinden yerel mahkemece, vakfın dağılmış olduğunun tespitine karar verilmiş, ancak vakfın mal varlığının tahsisi konusunda bir hüküm kurulmamıştır.Az yukarıda anlatıldığı üzere, Vakıflar Kanunu'nun 27. maddesi uyarınca mahkeme kararı ile vakfın dağıldığına karar verilmesi halinde, vakfın mal varlığının tahsisi konusunda bir karar verilmesi gerekmektedir.Dava konusu vakfın vakıf senedinde, 1119 parsel sayılı taşınmaz vakfa özgülenmiş olup, TMK.m.105 gereğince taşınmazın mülkiyeti, vakfın tüzel kişiliğini kazanmasıyla vakfa geçmiş bulunmaktadır. Her ne kadar, vakfa ait taşınmazı başkasına satılmış olsa da, vakfın bu taşınmaz nedeniyle en azından tazminat hakkı bulunduğundan mahkemenin; vakfın herhangi bir mal varlığı bulunmaması nedeniyle benzer vakfa devir ile ilgili karar verilmesine yer olmadığına yönündeki direnmesi yerinde değildir.Hal böyle olunca; aynı hususa işaret eden ve Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.Açıklanan nedenlerle direnme kararı bozulmalıdır.SONUÇDavacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının bozma ilamında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununa eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine aynı Kanun'un 440.madde-si uyarınca kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 29.05.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.