Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 775 - Karar Yıl 2012 / Esas No : 6393 - Esas Yıl 2011





1- Bir davada dayanılan maddi olguları hukuksal açıdan nitelendirmek ve uygulanacak yasa hükümlerini bulmak ve uygulamak HUMK'un 76. maddesi gereği doğrudan hakimin görevidir. Davacılar, ameliyat edilen murislerine yanlış kan verilmesi sonucu vefat ettiğinden bahisle maddi ve manevi tazminat istemi ile eldeki davayı açmıştır. Davanın temeli vekillik sözleşmesi olup, özen borcuna aykırılığa dayandırılmıştır. (BK.m.386-390) Vekil, vekalet görevine konu işi görürken yöneldiği sonucun elde edilmemesinden sorumlu değil ise de, bu sonuca ulaşmak için gösterdiği çabanın, yaptığı işlemlerin, eylemlerin ve davranışların özenli olmayışından doğan zararlardan dolayı sorumludur.Vekilin sorumluluğu, genel olarak işçinin sorumluluğuna ilişkin kurallara bağlıdır. Vekil, işçi gibi özenle davranmak zorunda olup, en hafif kusurundan bile sorumludur. (BK.m.321/1) O nedenle davacının tedavisini üstlenen hastane ve doktorların meslek alanı içinde olan bütün kusurları, hafif de olsa, sorumluluğun unsuru olarak kabul edilmelidir. Az yukarıda açıklandığı üzere, doktor tedavi nedeniyle yöneldiği sonucun elde edilmemesinden sorumlu değil ise de, bu sonuca ulaşmak için gösterdiği çabanın, yaptığı işlemlerin eylemlerin ve davranışların özenli olmayışından doğan zararlardan sorumludur. Keza en hafif kusurundan dahi hukuken sorumluluk altındadır. Bu nedenle de bilirkişi raporu önem kazanmakta ve taraf, hakim ve Yargıtay denetimine elverişli bulunmalıdır. Bilirkişi doktorun seçilen tedavi yöntemi ve tedavi aşamalarında gerekli titizliği gösterip göstermediğini uygulanacak tedavi yöntemi ve aşamalarda gerekli titizliği gösterip göstermediğini, uygulanması gereken tedavinin ne olduğunu, ayrıntılı ve gerekçeli açıklamalı ve sonuca ulaşmalıdır. Bu bağlamda salt yapılan işlemin ne olduğunu açıklamak yeterli kabul edilemez. Kaldı ki, bilirkişinin tarafların itirazlarını da mutlaka karşılamalı ve aydınlatıcı olmalıdır. Hakimin de bilirkişinin somut olayda görüşünün dosya kapsamına uygun olup olmadığını da denetlemesi gerekmektedir. (TMK'nın md.4, HUMK'un md. 240) Dairemizin kararlılık kazanmış uygulamaları ve içtihatları da bu yöndedir.Somut olayda ise; Davacılar, murislerinin davalı hastanede ameliyat edildiğini, ameliyattan sonra yanlış kan verildiğini ileri sürmüşlerdir. Davalı ise uygulanan tedavide hata bulunmadığını savunmuştur. Dosyada bulunan 6 Nisan 1999 tarihli Yüksek Sağlık Surası raporunda davacılar murisinin “..... yanlış kan verilmesi sonucu meydana gelen böbrek yetmezliğinden öldüğü... "belirtilmiş, dosyadaki 24.01.2003 tarihli Adli Tıp Kurumu raporunda ise yanlış kan verildiğine dair bir bulguya rastlanmadığı belirtilmiştir. Bu haliyle iki rapor arasında çelişki doğmuştur. Öyle olunca, Mahkemece özellikle yanlış kan verilip verilmediği hususunda inceleme yapılmak üzere, gerekli tüm belgeler getirtilerek yukarıda belirtilen raporlar arasındaki çelişkinin giderilmesi için Üniversitelerin ilgili bilim dalından seçilecek akademik kariyere sahip (3) kişilik kuruldan rapor alınarak, çelişkinin giderilerek karar verilmesi gerekirken mevcut çelişki giderilmeden eksik inceleme ile karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma gerektirir.2- Bozma nedenine göre tarafların sair temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir.SONUÇYukarıda bir nolu bentte açıklanan nedenlerle temyiz edilen kararınBOZULMASINA, ikinci bentte açıklanan nedenlerle tarafların sair temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan 18.40 TL.temyiz harcının istek halinde iadesine, 23.01.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.