Dava, kira alacağının tahsili istemine ilişkindir.Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmesi üzerine, hüküm davacı vekili ve davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Davada dayanılan 17.02.2006 başlangıç tarihli 1 yıl süreli kira sözleşmesi konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır.Sözleş-me ile kiralanan daire mesken olarak kullanılmak üzere kiralanmış olup aylık kira bedelinin 550 TL olduğu, sözleşmenin 2. Yılda yenilenmesi halinde %20 oranında zam yapılacağı, kira bedelinin her ayın 17'sinde peşin olarak elden ödeneceği, geciken aylık ödemelere %30 faiz uygulanacağı belirtilmiştir.Sözleşmenin 11.maddesinde kiracının bir yıldan önce evi tahliye edemeyeceği, kalan kiraları defaten ödeyeceği düzenlenmiştir. Davacı vekili dava dilekçesinde; Davalının kiralanan meskende 17.02.2006 tarihli kira kontratı ile kiraca iken kira bedellerini ödemeden ve anahtarı teslimetmeden kiralananı terk ettiğini, 17.12.2007 - 17.02.2008 arasında aylık 600 TL.den 1200 TL, 17.02.2008 tarihinden itibaren aylık 650 TL'den 12 aylık 7800 TL kira borcu olduğunu, davalının 2009 yılı mayıs ayından sonra kiralananda oturmadığını ancak sözleşmenin 11.maddesi gereğince 17.02.2009-17.02.2010 tarihleri arasındaki 7800 TL kira bedelinden de sorumlu olduğunu, sözleşmede aylık %30 faiz karralaştırıl-dığını ancak kat mülkiyeti kanunu uyarınca aylık %5 olarak uygulanması gerektiğini, bu miktarın yapılacak hesap sonrasında ortaya çıkacağını fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 200 TL faiz alacağı bulunduğunu belirterek toplam 17.000 TL alacağın dava tarihinden itibaren %5 faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı asil ve vekili kiralananın 2009 yılı Mart ayında tahliye edilerek anahtarların teslim edildiğini, kira paralarının sözleşmede yazılı olduğu üzere elden ödendiğini, davalının baskısı üzerine evi erken tahliye etmek zorunda kaldığım, kira ödemeden evde oturmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, yapılan bir takip veya ihtarın da bulunmadığını, belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece, davalının kira bedellerini ödediğini belge ile ispat edemediği taşınmazın 2009 yılı Mayıs aylarında tahliye edildiği, belirtilerek tahliye tarihi itibariyle 11.600.00 TL kira alacağı ile talep edilen faiz alacağı bakımından kabul edilen asıl alacağın oranına göre belirlenen 136,47 TL'nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, asıl alacağa dava tarihinden itibaren %5 aylık faiz işletilmesine karar verilmiştir.1- Davacı vekilinin alacağın reddedilen kısmına ilişkin temyiz itirazlarına gelince;Davalı kiracının kira süresi sona ermeden kira sözleşmesini tek taraflı feshederek kiralananı tahliye etmesi durumunda, kural olarak kira süresinin sonuna kadar kira parasından sorumludur. Bununla birlikte davacı kiralayanın da bu yerin yeniden kiralanması konusunda gayret göstermesi, böylece zararın artmasının önlenmesi için kendisine düşen ödevi yapması gereklidir. Bu durumda davacının zararı, tahliye tarihinden kiralananın aynı koşullarla yeniden kiraya verilebileceği tarihe kadar boş kaldığı süreye ilişkin kira parasından ibarettir. Dava dilekçesinde kira dönemi sonuna kadar boş kalan aylar kira bedelleri de talep edildiğine göre mahkemece konusunda uzman bilirkişilerle birlikte yerinde keşif yapılarak, tahliye tarihinden sonra kiralananın aynı koşullarla ne kadar-lık süre içerisinde yeniden kiralanabileceği tespit edilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken tahliyeden sonraki kira alacağı isteminin reddedilmesi doğru değildir.2- Davacı vekilinin faize yönelik temyiz itirazlarına gelince; 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 101/2.(6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 117/2) maddesi hükmü gereği borcun ifa olunacağı zaman sözleşme ile belirlenmiş ise ihtar şartı aranmadan bu günün bitmesi ile borçlu mütemerrit olur.Davalı davacıya ait taşınmazda kiracı olup taraflar arasında imzalanan kira sözleşmesinin özel şartlar 3.Maddesinde aylık kira bedellerinin her ayın 17'sinde peşin ödeneceği kararlaştırılmıştır. Mahkemece, davalının işlemiş faiz yönünden sorumlu olduğu miktarın gerektiğinde konusunda uzman hesap bilirkişisi aracılığıyla hesaplanarak tespiti ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, davacının faiz talebinin başlangıç tarihi ve uygulamasını göstermediği gerekçesi ile kabul edilen asıl alacak miktarına göre oranlama yapılarak tespit edilen faiz alacağı yönünden davanın kısmen kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir.3- Davalı vekilinin alacağın kabul edilen kısmına ilişkin temyiz itirazlarına gelince;Davalı vekili, her ne kadar kira bedellerinin sözleşmede yazılı olduğu şekilde elden ödendiğini savunmuş ise de, sunulan delillerle bu savunmasını kanıtlayamamıştır. Bununla birlikte delil listesinde sair deliller demekle yemin deliline de dayanmış olduğundan davalı vekiline ödeme savunmasına ilişkin olarak davacıya yemin teklif etme hakkı olduğu hatırlatılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme sonucu yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.4- Davalı vekilinin faize ve faiz oranına yönelik temyiz itirazlarına gelince;01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanu-nu'nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki 6101 Sayılı Kanun'un 7. maddesinde Türk Borçlar Kanunu'nun kamu düzenine ve genel ahlaka ilişkin kuralları ile geçici ödemelere ilişkin 76.f aize ilişkin 88. Temerrüt faizine ilişkin 120. ve aşırı ifa güçlüğüne ilişkin 138. maddelerinin görülmekte olan davalarda da uygulanacağı hüküm altına alınmıştır.Türk Borçlar Kanunu'nun 120. maddesi gereğince, uygulanacak yıllık temerrüt faizi oranı sözleşmede kararlaştırılmamışsa, faiz borcunun doğduğu tarihte yürürlükte bulunan mevzuat hükümlerine göre belirlenir.Sözleşme ile kararlaştırılacak yıllık faiz oranı birinci fıkra uyarınca belirlenen yıllık faiz oranının yüzde yüz fazlasını aşamaz.Akdi faiz oranı kararlaştırılmakla birlikte sözleşmede temerrüt faizi kararlaştırılmamışsa ve yıllık akdi faiz oranı da birinci fıkrada belirtilen faiz oranından fazla ise, temerrüt faizi oranı hakkında akdi faiz oranı geçerli olur. Bu durumda mahkemece davacının faiz talebi konusunda davanın halen derdest olması nedeni ile 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 120. maddesi çerçevesinde değerlendirme yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken asıl alacağa dava tarihinden itibaren aylık %5 faiz istenilmesine karar verilmesi de doğru görülmemiştir.Hüküm bu nedenlerle bozulmalıdır.SONUÇYukarıda (1) ve (2) nolu bentlerde açıklanan nedenlerle davacı vekilinin, yukarıda (3) ve (4) nolu bentlerde açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı HMK'ya 6217 Sayılı Kanunla eklenen geçici 3.madde hükmü gözetilerek HUMK'un 428.maddesi uyarınca hükmünBOZULMASINA,istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edenlere iadesine, 23.01.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.