HMK.14.maddesinde de aynı hüküm bulunmaktadır.Dava, davacının 15.04.1985 tarihinde başlayan 1479 Sayılı Yasa'ya tabi sigortalılık sürelerinin tespiti istemine ilişkindir.Mahkemece davanın kabulü ile davacının 15.04.1985-14.12.1993 tarihleri arasında 8 yıl 7 ay 29 gün Bağ-Kur (1479 Sayılı Yasa tabi) 15.07.2001-15.05.2002 tarihleri arasında ise tarım Bağ-Kur sigortalısı olduğunun tespitine karar verilmiştir.Somut olayda dava Mersin 2. İş Mahkemesi'nde açılmıştır. 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun 5. maddesinde, “İş mahkemelerinde açılacak her dava, açıldığı tarihte dava olunanın Türk Medeni Kanunu gereğince ikametgahı sayılan yer mahkemesinde bakılabileceği”, 15. maddesinde; bu Kanunda sarahat bulunmayan hallerde Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanunu hükümlerinin uygulanacağı belirtilmektedir. Genel yetki kuralı dışında düzenleme öngörülmemiş olması karşısında, HUMK'da yer verilen özel yetkiye ilişkin düzenlemelerin İş Mahkemeleri'nin yetkisinin belirlenmesinde dikkate alınması gerekmektedir.Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 17. maddesinde hakiki veya hükmi bir şahsın muhtelif mahallerde şubeleri bulunduğu takdirde o şubenin muamelesinden dolayı iflas davası müstesna olmak üzere o şubenin bulunduğu mahalde dahi dava açılabileceği düzenlenmiştir.Davaya konusu olayda; sigortalılık süreleri konusunda çıkan uyuşmazlığın Kayseri Bağ-Kur İl Müdürlüğü işleminden kaynaklandığı açıktır. Tüzel kişilere karşı açılacak davalarda genel yetkili mahkeme, tüzel kişilerin yerleşim yerinin, yani merkezinin bulunduğu yer mahkemesi olmakla birlikte, şube işlemleri nedeniyle açılacak dava, taraf olarak bağlı bulunulan merkez davalı gösterilerek, şubenin bulunduğu yerde de açılabilir. “Kurum adına işlem yapmaya yetkili bulunmak” şubenin tanımından ortaya çıkan bir sonuç olup, şubenin bulunduğu yer mahkemesinin yetkili olması için tek başına yeterli değildir.Şubenin bulunduğu yer yetkisinin, o şubenin yapmış olduğu işlemlerden, davacıya ait işlemlerin yürütülmesinden doğan uyuşmazlıklarda geçerli olacağı Hukuk Genel Kurulu'nun 16.4.2008 tarih 2008/10-39 Esas ve 2008/334 sayılı Kararı'nda açıkça belirtilmiştir.Bu durumda mahkemece davalı Kurumun yetki itirazı dikkate alınarak yetkisizlik nedeniyle dava dilekçesinin reddine karar vermek gerekirken ara kararla yetkisizlik itirazının reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.O halde, davalı vekilinin temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.SONUÇHükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, bozmanın niteliğine göre davalının sair temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, 05.07.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.