Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 7602 - Karar Yıl 2011 / Esas No : 11773 - Esas Yıl 2009





Davacı vekili, müvekkilinin davalılardan olan alacağın teminatı olarak davalı şirket ortaklarından İ.. , M.. Ve A. adlarına kayıtlı iken daha sonra şirkete aynı sermaye olarak konulmasına karar verilen 6 adet taşınmaz üzerine 1. Dereceden ipotek konulduğunu, alacaklarının bu taşınmazların satışı yoluyla karşılanabilme imkanı varken, şirket ortağı ve yetkilisi olan davalı maliklerce söz konusu taşınmazların, iflasın ertelenmesi talebinde bulunan şirkete, üzerlerindeki ipoteklerle yükümlü olarak ve tahminlerine göre, İİK’in 179/b maddesi uyarınca satışlarının önlenmesi amacıyla kötü niyetle aynı sermaye olarak konulduğunu, 14.12.2007 tarihli genel kurul toplantısında bu yönde karar oluşturulduğunu, bu kararın geçersiz ve mutlak butlanla malul olduğunu, alacaklı sıfatıyla bu konuda süreye bağlı olmaksızın dava açma hak ve yetkilerinin bulunduğunu, gerçekte bir sermaye artışı yapılmadığını, çünkü genel kurulda şirket sermayesinin TTK’nın 303. Maddesine göre 0.314.464,45 YTL artırılmasına, bunun ayın olarak karşılanmasına karar verildiğini, oysa söz konusu taşınmazların müvekkili bankaya 7.050.000,00 YTL bedelle ipotekli olduğunu, taşınmazların değerinin Denizli Birinci Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2007/70 Esas sayılı dosyasında alınan ekspertiz raporu ile toplam, 1.297.00,00 YTL olduğunun tespit edildiğini, toplamda bu değerle satılmaları halinde dahi, şirket sermayesine ilave edilecek her hangi bir bakiye kalmayacağını, bilirkişilerin bu hususu ve taşınmazlar üzerindeki ipotekleri dikkate almayarak, Ticaret Sicil Memurluğu’nu ve alacaklıları yanılttığını, ipotekli taşınmazların aynı sermaye olarak konulmalarına yasal bir engel yoksa da, taşınmazların gerçek değerlerinin üzerindeki ipotek bedelinden daha fazla olması gerektiğini, aksi halde sermaye artışının hayali ve ayrıca emredici kurallara ve kamu düzenine aykırı olup, yokluk ve butlanla malul olduğunu, gerçek amacın şirket ortaklarına ait taşınmazların, iflas ertelenmesi ve tedbir kapsamında, satışının önlenmesi olduğunu ileri sürerek sermaye artışına dair kararın butlanla malul ve geçersizliğinin tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalılar vekilleri, davacı bankanın dava açma ehliyeti bulunmadığını, davanın üç aylık hak düşürücü sürede açılmadığını, husumetin sadece şirkete yöneltilebileceğini, şirket ortağı davalılara husumet tevcih edilemeyeceğini, ipoteklerin ortakların kişisel değil, kefillikleri nedeniyle şirket borcundan dolayı konulduğunu, şirketin borç yükünü artırmayıp, pasifte oluşacak azalma nedeniyle aktifine olumlu katkı yapacağını savunarak davanın reddini talepetmiştir.Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, ekonomik kriz nedeniyle darboğaza giren ve pasifleri toplamı, aktifler toplamını geçerek borca batık hale gelen ve mahkemenin 2007/507 Esas sayılı dosyası ile iflasın ertelenmesi talebine konu olan, davalı D. San. Ve Tic. A.Ş.’nin ilgili dava dosyasına sunulan ve erteleme talebine dayanarak gösterilen, iyileştirme projesi kapsamında, şirket ortağı olan diğer gerçek kişi davalılar adına kayıtlı ve davalıların şirket borcuna olan kefillik ve sorumlulukları nedeniyle üzerlerine davacı bankaca ipotek konulan 6 adet taşınmazın, şirkete aynı sermaye olarak konulmasına karar verildiği, davaya konu iddiaların, BK’nın 19 ve 20. Maddelerine dayandırılması nedeniyle davanın süreye bağlı olmaksızın her zaman açılabileceği, davalıların da, ipotekle yükümlü taşınmazların önceki tapu malikleri olmaları karşısında, davada hasım gösterilebilecekleri, davacı vekili tarafından ipotekli taşınmazların, ayni sermaye olarak konulamayacağına ilişkin iddiaların, iflasın ertelenmesi dosyasında da öne sürüldüğü, bu dosyada alınan bilirkişi raporunda, ipoteklerin, ortakların kişisel borçlarından dolayı değil, kefil oldukları şirket borcundan dolayı konulmaları nedeniyle, taşınmazların toplam değeri kadar bir tutarda, şirketin borç yükünden kurtulacağı bu işlemin, şirkete olumlu katkı sağlayacağı bildirildiği ve mahkemece erteleme kararı verildiği, her ne kadar karar Yargıtay On dokuzuncu Hukuk Dairesi’nce bozulmuş ise de, bozma kararının sermaye artışına dair kararın geçersizliği yönünden değil, iyileştirme projesine katkı yapıp yapmayacağının değerlendirmesi yönünden bozulduğunu, kararın geçersiz ve butlanla malul oluşu farklı, iyileştirme projesine katkı sağlayıp, sağlamayacağı hususlarının farklı konular olduğu, ortada sermaye artışına ilişkin genel kurul kararının butlanla (yokluk) malul olduğuna ilişkin başkaca da yeterli kesin ve inandırıcı delil ve nedenler bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.Dava, davalı şirketin sermaye artırımına ilişkin 14.12.2007 tarihli genel kurul kararının iptali istemine ilişkindir.Mahkemece, ipoteklerin, ortakların kişisel borçlarından dolayı değil, kefil oldukları şirket borcundan dolayı konulmaları nedeniyle, taşınmazların toplam değeri kadar bir tutarın, şirketin borç yükünden kurtulacağı bu işlemin, şirkete olumlu katkı sağlayacağı, ortada genel kurul kararının butlanla malul olduğuna ilişkin başkaca delil ibraz edilmediğinden davanın reddine karar verilmiştir.Dava dosyası kapsamına göre, davacı bankanın davalı D.. Sanayi ve Ticaret A.Ş.’ye yüksek mevlağlı kredi kullandırdığı, bu kredilerin teminatını oluşturmak üzere davalı şirket ortaklarına ait 6 parça taşınmaz üzerinde toplam 7.050.000 YTL bedelli 1. Derece ipotek alındığı, davalı şirketin borç taksitlerini ödeyemediği bankanın hesabı kat ederek şirket ve onun lehine ipotek veren ortaklan aleyhine 02.01.2008 tarihinde ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla icra takibi yapıldığı, (1.956.190,37 Euro+50.139.22 YTL ana para için), bundan kısa bir süre önce 14.11.2007 tarihinde davalı şirketin iflasın ertelenmesi davası açtığı, yine davalı şirketin 14.12.2007 tarihinde yaptığı genel kurulda 12.000.000 YTL olan sermayesinin 9.400.000 YTL arttırılarak 21.400.000 YTL’ye çıkartıldığı, artırıma ilişkin ana sözleşme değişikliği kararı ticaret siciline tescil ve ilan edilerek taşınmazların 31.12.2007 tarihinde D. A.Ş. adına tescil edildiği, sermaye artırıma ilişkin taşınmazların değerinin ise kıymet takdir raporuna göre 1.297.000 YTL olduğu esasen bu hususlarda taraflar arasında bir ihtilaf bulunmadığı anlaşılmıştır.Davacı vekili, taşınmaz değerlerinin, ipotek değerlerinden düşük olduğunu, ipotekli taşınmazın sermaye artırımına konu olabilmesi için taşınmaz değerlerinin daha fazla olmasının gerektiğini, aksi takdirde sermaye konulması ve taahhüdünün geçerli olmayacağı bu nedenle yapılan sermaye artışının mutlak butlanla malul olduğunu iddia ederek işbu davayı açmıştır.Kural olarak ipotekli bir taşınmazın bir şirkete ayni sermaye olarak konulmasına hukuken bir engel yoktur. Ancak bu taşınmazların gerçek değerlerinin, onu kısıtlayan ipotek bedelinden fazla olması gerekir. İpotekli taşınmaz bu artık değeriyle ve artık değeri kadar sermaye olur. Aksi halde, sermaye taahhüdü ve konulması hayali (fiktif) bir işlem olur.Anonim ortaklıklarda sermaye paylarının her türlü muvazaadan ari olarak taahhüdü (TTK md. 285/1, 286/1) ve ödenmesi (TTK md. 405/11, 404,409/3, 419/2), dolayısıyla anonim ortaklığının malvarlığının gerçeğe (yani ana sözleşmesinde gösterilen itibari rakama) uygun olarak oluşturulması emredici bir ilkedir. Kanun koyucu anonim ortaklıkta bir yandan pay sahiplerinin sınırlı sorumluluklarını benimserken, diğer yandan, şirket alacaklarının başlıca teminatlarını oluşturan malvarlığının ortaklığa esas sermaye rakamına uygun değerde getirilmesine ve korunmasına Özel özen göstermiştir.Anonim ortaklığı sermaye olarak konulacak ayınlara mahkemece atanan bilirkişilerce kıymet takdir edilmesi zorunluluğu TTK’nun 392/1. Maddesi yollamasıyla sermaye artırımlarında da cari olan TTK’nun 305 ila 307. Maddeleri hükümlerine göre, kuruluş ve sermaye artırımlarında İstinat edilen belgelerin doğru olmamasının, esas sermaye hakkında yanlış beyanlarda bulunulmasının ve aynı sermayeye değer biçilmesinde bir hile yapılmasının tazminat ve ceza yaptırımın bağlanmış olması da söz konusu özenden kaynaklanmaktadır. Bu hükümler ayrıca, sermaye paylarının ortaklığa gerçek değerleriyle gösterilmesi ve korunması ilkesinin emredici nitelikte olduğunu göstermektedir.Diğer taraftan davalı şirket Denizli Asliye Ticaret Mahkemesi’ne başvurarak İİK’in 179 vd. maddelerine müsteniden borca batık olduğunun tespiti ile iflasın1 yıl süreyle ertelenmesini talep etmiştir.TTK’nın 324. Maddesine göre son yıllık bilançodan esas sermayenin yarısının karşılıksız kaldığının anlaşılması durumunda yönetim kurulunun derhal toplanarak durumu genel kurula bildirmesi, şirketin aciz halinde bulunduğu şüphesini uyandıran emareler mevcut ise yönetim kurulunun şirket aktiflerinin satış fiyatları esas alınarak bir ara bilanço düzenlenmesi ve sermayenin 2/3’ünü karşılıksız kaldığının belirlenmesi durumunda genel kurulca ya sermayenin tamamlanmasına ya da mevcut 1/3 sermaye ile yetinmeye karar vermesi gerekmektedir. Şirketin aktiflerinin şirket borçlarını karşılamaya yetmediği takdirde yönetim kurulunun durumu derhal mahkemeye bildirmesi zorunludur. Şirket genel kurulu bunlar dışında şirketin feshine mütedair karar hariç başka bir karar, bu arada sermayenin arttırılmasına dair bir karar ittihaz edemez. Kanun genel kurula bu yetkiyi vermemiştir. Binaenaleyh, genel kurulun yetkisi mevcut olmadığı halde aldığı karar muteber bir karar olamaz. Bu halde BK’nun 20. Maddesinin tatbiki ile alınan sermayenin artırılmasına dair kararın batıl olduğunun kabulü gerekir.Somut olayda sermaye artırıma esas kıymet takdir raporunda taşınmazların değeri ipotekler ve üzerindeki hacizler nazara alınmadan 1.297.000 YTL olarak takdir edilmiş aynı taşınmazlar bankaya 7.050.000 YTL bedelle ipotek edilmiş bulunduğundan, bu şekilde sermaye artışı ile ilgili yasanın emredici kurallarına aykırı bir şekilde artış gerçekleştirildiğinden genel kurul kararının butlanla malul olduğu, davacının dava hakkı bulunduğu nazara alınarak davanın kabulü gerekirken, yazılı gerekçelerle davanın reddi doğru olmamış, kararın bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davacı yararına (BOZULMASINA), ödediği temyiz peşin barem isteği halinde temyiz edene iadesine, 16.06.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.