BANKANIN ARACIKILINMASI SURETİYLE DOLANDIRICILIK DERDESTLİK NEDENİYLE RET DAVALARIN BİRLEŞTİRİLMESİEKSİK ARAŞTIRMATÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 158CEZA MUHAKEMESİ KANUNU (CMK) (5271) Madde 223ASKERİ MAHKEMELER KURULUŞU VE YARGILAMA USULÜ KANUNU (353) Madde 9
"İçtihat Metni"Dosya incelenerek gereği düşünüldü;Dolandırıcılık
suçunun oluşabilmesi için; Failin bir kimseyi,kandırabilecek nitelikte
hileli davranışlarla hataya düşürüp,onun veya başkasının zararına,
kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli
bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır,
yoğun ve ustaca olmalı,sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını
ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan
hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu
yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız
çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal
olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi,
mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin
nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.Bilişim sistemlerinin,banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık
suçu, TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin gerekçesinde
de;“Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin,banka veya kredi
kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de,birinci
fıkranın (f) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul
edilmiştir. Bilişim sistemlerinin,banka veya kredi
kurumlarının,özellikle bu kurum ve kuruluşları temsil edenlerin,kurum ve
kuruluşları adına hareket eden kişilerin, başkalarını kolaylıkla
aldatabilmeleri bir güven kurumu olan bu kuruma güvenin sarsılması bu
kurumların araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık
suçunu, nitelikli hâl saymıştır. Bilişim sisteminin aldatılmasından
söz edilemeyeceği için, ancak bu sistemin araç olarak kullanılarak bir
insanın aldatılması yani dolandırılması halinde bu bendin uygulanması
mümkündür. Aksi halde yani sisteme girilerek bir kişi aldatılmayıp
sistemden yararlanılarak çıkar sağlanmışsa bilişim suçu veya bilişim
sistemi kullanılmak suretiyle hırsızlık suçunun oluşması söz konusu
olacaktır. Bilişim sisteminden maksat,verileri toplayıp,yerleştirdikten
sonra bunları otomatik işlemlere tâbi tutma olanağını veren manyetik
sistemlerdir. Günümüzde bilişim sistemleri ile sesli-görüntülü
haberleşme, elektronik imzanın kabulü,yeni ticari ilişkiler, internet
bankacılığı hizmeti ile para transferleri ve bunlar gibi pek çok yenilik
toplumsal hayata girmiş, bilişim gerek iş gerekse günlük hayatta
vazgeçilemeyecek kadar önemli bir noktaya ulaşmış, bilişim teknolojileri
daha hızlı ve ucuz bir nitelik arz etmesi nedeniyle, klasik yöntemlere
nazaran daha fazla tercih edilir duruma gelmiştir. Bu sistemlerin
güvenle kullanılması, aynı anda hızlı ve kolayca birçok kişi tarafından
ulaşılması ve diğer taraftaki failin kontrol imkanını azaltması
nedeniyle nitelikli hal sayılmıştır. Banka ya da kredi kurumlarının araç
olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için,dolandırıcılık
fiili gerçekleştirilirken bankaların olağan faaliyetlerinden ya da bu
faaliyeti yürüten sujelerden hileli araçlar kullanılarak yararlanılması
veya banka ve kredi kurumlarının olağan faaliyetleri nedeniyle üretmiş
oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılarak haksız
çıkarın elde edilmesi gerekir. Bankaların,ödeme aracı olarak
kullanılması halinde bu fıkra uygulanamayacaktır.Sanık F.. O..'ın
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde bulunan Kıbrıs Türk Barış Kuvvetleri
Komutanlığı Komando Alayı'nda görevli bir astsubay olduğu, Alay
Komutanlığı içinde bulunan A.... Kantin Başkanlığı'nda 06.07.2004
tarihinde itibaren kantin kasa sorumlusu olarak görev yapmaya başladığı,
sanık F...'nin, kasa sorumlusu olarak kendisine teslim edilen Kantin
Başkanlığı'na ait çekleri, 2005 yılı ocak ayından itibaren kurumun
bilgisi dışında imzalayıp doldurarak İzmir ilinde ticaretle uğraşan
sanık S.. A..'a keşide ederek verdiği, daha sonra da, İzmir'de F...
şirketlerine keşide edilerek kullanıldığı, alınan paranın sanık S...
tarafından sanık F...'ye ulaştırılmasından sonra kasa hesabının sürekli
açık vermeye başladığı, daha sonra sanık F...'nin, 2005 yılı yaz
döneminde tayininin çıkacak olması, Kantin Başkanlığı kasa hesabındaki
açığının artması ve olayın ortaya çıkmasının önlenmesi için,
kendisinden sonra kasa sorumluluğunu alacak olan sanık K.. G..'in de
aynı şekilde çekleri kullanmasını istediği ve sanık K... tarafından bu
durumun kabul edildiği, bu sanığın da 01.07.2005 tarihinde itibaren
kasa sorumlusu olarak göreve başladığı ve çekleri imzalayarak sanık S..
A.. adına keşide ederek ve sanık S... tarafından da çeklerin F...
şirketlerine kırdırılması suretiyle paraya çevrilmesinin sağlandığı,
kasa hesabının sürekli olarak açığının artması nedeniyle, sanık
K... tarafından olayın Alay Komutanı'na anlatılması üzerine
soruşturma başlatıldığı, sanıkların bu şekilde 2005 yılı ocak
ayından itibaren 10.08.2005 tarihine kadar Kantin Başkanlığına ait
63 adet çeki kurumun bilgisi dışında keşide ettikleri ve piyasaya
vererek kullandıkları, böylece sanıkların keşide edilen çekleri
kullanmak suretiyle KTBK Alevkayası Alay Komutanlığı Kantin
Başkanlığı'na karşı bankayı aracı kılmak suretiyle dolandırıcılık suçunu işlediklerinin iddia edildiği olayda,Ceza
yargılaması yapılabilmesi için bir takım "olmazsa olmaz" (sine qua non)
şartlar aranır. Muhakeme yapılmasına engel olan bu şartlardan birisi
"Non bis in idem" olarak ifade edilen, hüküm veya açılmış dava
bulunmamasıdır. Kanunlarda açıkça yazılı olmadan da yaşayan bir hukuk
normu olarak uygulanan, doktrinde de kabul olunan ve muhakeme hukukunun
ana ilkelerinden olan "Non bis in idem" ilkesi 1412 sayılı CMUK'nın 253.
maddesinin üçüncü fıkrasında; "Aynı konuda, aynı sanık için evvelce
verilmiş bir hüküm veya açılmış bir dava var ise davanın reddine karar
verilir", 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5271 sayılı CMK'nın
"Duruşmanın sona ermesi ve hüküm" başlıklı 223. maddesinin yedinci
fıkrasında ise; "Aynı fiil nedeniyle, aynı sanık için önceden verilmiş
bir hüküm veya açılmış bir dava varsa davanın reddine karar verilir"
şeklinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerden anlaşılacağı üzere, aynı
fiil nedeniyle, aynı sanık hakkında önceden verilmiş bir hüküm veya
açılmış bir dava varsa davanın reddine karar verilecektir. "Non bis in
idem" ilkesine uluslararası sözleşmelerde de yer verilmiş olup, konu
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 7 numaralı Ek Protokolü'nün "Aynı
suçtan iki kez yargılanmama ve cezalandırılmama hakkı" başlıklı 4.
maddesinin ilk fıkrasında; "Hiç kimse bir devletin ceza yargılaması
usulüne ve yasaya uygun olarak kesin bir hükümle mahkûm edildiği ya da
beraat ettiği bir suçtan dolayı aynı devletin yargısal yetkisi altındaki
yargılama usulleri çerçevesinde yeniden yargılanamaz veya mahkûm
edilemez" şeklinde ifade edilmiştir. Bu genel bilgiler ışığında
somut olaya bakıldığında, Kıbrıs Türk Barış Kuvvetleri Komutanlığı
Askeri Savcılığı'nın 09/02/2006 tarih ve 2006/21 Esas, 2006/101 Karar
sayılı İddianame ve Görevsizlik Kararı'na göre, sanıkların kendilerine
teslim edilen çek yapraklarını uhdelerinde tutmak suretiyle zimmet
suçunu, bu çekleri sahte olarak doldurarak resmi belgede sahtecilik
suçunu, daha sonra da, çekleri üçüncü kişilere ciro edip kullanarak,
bankanın aracı kılınması suretiyle dolandırıcılık
suçunu işledikleri ve 353 sayılı Kanun'un 9. maddesinde, Askeri
mahkemeler; kanunlarda aksi yazılı olmadıkça, asker kişilerin askeri
olan suçları ile bunların asker kişiler aleyhine yahut askerlik hizmet
ve görevleri ile ilgili olarak işledikleri suçlara ait davalara bakmakla
görevlidirler, hükmü gereğince de, isnat edilen suçun askeri suç
niteliğinde olmadığı, eylemin Askeri Ceza Kanunu'nda düzenlenen bir suç
olmadığı ve suçun, asker kişilere karşı işlenmediği gerekçesiyle
nitelikli dolandırıcılık
suçu açısından sivil mahkemeleri görevli görerek görevsizlik kararı
verdiği, sahtecilik ve zimmet suçuyla ilgili olarak da ilgili Askeri
Mahkeme'ye dava açıldığı ve yargılamanın Kıbrıs Türk Barış Kuvvetleri
Komutanlığı Askeri Mahkemesi'nin 2007/68 Esas sayılı dosyada devam
ettiğinin belirlendiği, mahkeme tarafından, aynı konuda ikinci bir dava
bulunduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de, ilgili
Askeri Mahkeme'nin, 26/04/2007 tarihli yazısında, sanıklara yüklenen
eylemlerin farklı olması nedeniyle farklı suçların oluşacağı
belirtilerek davaların birleştirilmesine muvafakat verilmediği ve
mahkeme tarafından, Askeri Mahkeme'deki dosyanın ne aşamada olduğunun
araştırılmadığı dikkate alınarak, ilgili Askeri Mahkeme dosyasının
getirtilerek incelenmesi, mümkün ise dosyaların birleştirilmesinin
sağlanarak delillerin birlikte değerlendirilmesi, mümkün olmaması
halinde de, söz konusu Askeri Mahkeme'deki dosyanın onaylı suretinin bu
dosya içine konulması, sanıklar, davanın konusu ve sebebi ile özellikle
suça konu çeklerin aynı olup olmadığının ayrıntılı bir şekilde
değerlendirilerek sonucuna göre iddianame ile açılmış bir davada
bulunduğu gözetilerek sanıkların hukuki durumlarının tayin ve takdir
edilmesi gerektiğinin gözetilmeden eksik inceleme sonucu yazılı şekilde
hüküm kurulması,Bozmayı gerektirmiş, katılan vekilinin temyiz
itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin bu
nedenlerle, 5320 sayılı Kanun'un 8/1. maddesi gereğince uygulanması
gereken 1412 sayılı CMUK'nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA,
21/04/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.