İtirazname : 2009/ 35356Yargıtay Dairesi : 8. Ceza DairesiMahkemesi : ELAZIĞ 3. Asliye CezaGünü : 23.12.2008Sayısı : 653 - 10836136 sayılı Kanuna aykırılık suçundan sanık A.Ö.'in aynı kanunun 13/1, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 52, 53, 54 ve 58. maddeleri uyarınca 1 yıl hapis ve 600 Lira adli para cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, müsadereye ve hapis cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ilişkin, Elazığ 3. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 23.12.2008 gün ve 653 - 1083 sayılı hükmün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 8. Ceza Dairesince 15.02.2012 gün ve 967- 4301 sayı ile;“UYAP ortamından alınan nüfus kayıt örneğine göre sanığın hükümden sonra 19.12.2009 tarihinde öldüğü anlaşılmış ise de; emanette kayıtlı suç eşyasının bulunduğu gözetilerek 5237 sayılı TCK.nun 64. maddesi gereğince hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması" nedeniyle bozulmasına karar verilmiştir.Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 05.04.2012 gün ve 35356 sayı ile;“5237 sayılı TCK'nun 64/1. maddesi 'Sanığın ölümü hâlinde kamu davasının düşürülmesine karar verilir. Ancak, niteliği itibarıyla müsadereye tâbi eşya ve maddî menfaatler hakkında davaya devam olunarak bunların müsaderesine hükmolunabilir.'Aynı Yasanın 54/4. maddesi 'Üretimi, bulundurulması, kullanılması, taşınması, alım ve satımı suç oluşturan eşya müsadere edilir' hükmünü içermektedir.5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK'nun 322. maddesinde, olayın daha fazla aydınlanması gerekmeden davanın düşürülmesine karar verilmesi gereken hallerde Yargıtay’ın ilk derece mahkemesi yerine geçerek kendisinin son kararı alabileceği şeklindeki düzenleme karşısında, sanığın temyiz aşamasında öldüğünün nüfus kaydı ile belirlenmesinden sonra yeniden yargılama yapılmasını gerektiren bir durum söz konusu olmadığından ayrıca davanın düşmesi kararı asıl ceza davası ile birlikte temyiz davasını da düşüreceğinden, Yargıtay’ın davanın esasına hükmedebileceğinde tereddüt bulunmamaktadır.Anayasamızın 141/4. maddesinde; davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğu belirtilmiş, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin adil yargılanma hakkına ilişkin 6. maddesinde de davaların makul bir süre içinde bitirilmesi gerektiği vurgulanmıştır...İtiraza konu olayda ;Sanık A. Ö..’in hükümden sonra ancak Özel Dairece temyiz incelemesinin yapıldığı 15.02.2012 tarihinden önce, 19.12.2009 günü öldüğü Ulusal Yargı Ağı Projesi (UYAP) sistemi üzerinden Mernisten alınan nüfus kayıt örneğinden anlaşılmıştır.Sanıkta ele geçirilen tabanca ise ruhsatsız olup bizatihi zoralıma tabidir. Tabancanın bu niteliği itibarıyla miras yolu ile intikali de mümkün olamayacağından, davaya devam olunmasını gerektirir bir menfaat de bulunmamaktadır.Buna göre, mahkûmiyet hükmü kesinleşmeden önce ölen sanık hakkındaki kamu davasının TCK'nun 64/1. maddesi uyarınca düşürülmesi ile tabanca ve şarjörünün aynı Kanunun 54/4. maddesi uyarınca zoralımı yerine, yerel mahkeme hükmünün emanet suç eşyasının da bulunduğu belirtilerek 5237 sayılı TCK'nun 64. maddesi gereğince sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesi gerekçesiyle bozulmasına karar verilmesi, Anayasamızın 141. ve AIHS’nin 6. maddelerine aykırı olarak yargılamayı gereksiz yere uzatma sonucu doğuracaktır” görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurarak, kamu davasının ölüm nedeniyle düşmesine ve suç konusu eşyanın zoralımına karar verilmesi talebinde bulunmuştur. Özel Dairece 18.12.2012 gün ve 27235-38625 sayı ile; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının yerinde görülmediğine karar verilerek Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.TÜRK MİLLETİ ADINACEZA GENEL KURULU KARARIÖzel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın hükmün temyiz incelemesinden önce ölümü halinde yapılması gereken işlemin belirlenmesine ilişkindir.İncelenen dosya içeriğinden;6136 sayılı Kanuna aykırılık suçundan mahkûmiyete ilişkin hükmün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine Özel Dairece inceleme yapılırken, UYAP (Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi) kullanılarak çıkarılan ve onaylanıp dosyaya eklenen nüfus kayıt örneğinde, sanık Ahmet Özmen'in yerel mahkeme hüküm tarihinden sonra 10.12.2009 tarihinde öldüğü bilgisinin yer aldığı anlaşılmaktadır.1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK’nun Genel Hükümler Kitabının, yaptırımlar başlıklı üçüncü kısmında "Dava ve Cezanın Düşürülmesi" başlığı altındaki dördüncü bölümünde 64 ilâ 75. maddeler arasında belirtilen beş sebep, dava ve ceza ilişkisini düşüren neden olarak tespit edilmiştir. Bunlardan uyuşmazlık konusunu da ilgilendiren 64. maddesindeki;“1) Sanığın ölümü hâlinde kamu davasının düşürülmesine karar verilir. Ancak, niteliği itibarıyla müsadereye tâbi eşya ve maddî menfaatler hakkında davaya devam olunarak bunların müsaderesine hükmolunabilir.2) Hükümlünün ölümü, hapis ve henüz infaz edilmemiş adlî para cezalarını ortadan kaldırır. Ancak, müsadereye ve yargılama giderlerine ilişkin olup ölümden önce kesinleşmiş bulunan hüküm infaz olunur” şeklindeki düzenleme ile sanığın ölümü durumunda kamu davasının düşürüleceği, sadece niteliği itibarıyla zoralıma tabi olan eşya ve yararlar hakkında yargılamaya devam edileceği, hükümlünün ölümü halinde ise cezanın ortadan kaldırılmasına karar verilmekle birlikte, zoralıma ve yargılama giderlerine ilişkin hükmün infaz edileceği belirtilmek suretiyle hükümlü ile sanığın ölümüne farklı sonuçlar yüklenmiştir. Buna göre, suç işlenip soruşturma başladıktan sonra ve fakat kamu davası açılmadan önce şüphelinin ölmesi halinde dava açılmayarak kovuşturma imkanının bulunmaması nedeniyle kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilecek, kamu davası açıldıktan sonra sanığın öldüğünün belirlenmesi halinde mahkemece düşme kararı verilecek, ölümün ceza ilişkisini sadece ölen kişi bakımından sona erdirdiğinden iştirak halinde işlenen suçlarda diğer sanıklar hakkında davaya devam edilecek, sanığın ölümü niteliği itibarıyla müsadereye tabi eşya ve maddi menfaatler hakkında davaya devam olunarak müsadere kararı verilmesine engel olmayacaktır. Sanığın ölümü ceza ve infaz ilişkisini düşürürken, hakkındaki mahkûmiyet hükmü kesinleşmiş olan hükümlünün ölümü sadece hapis ve henüz infaz edilmemiş adli para cezalarının infaz ilişkisini ortadan kaldıracaktır. Ölümden önce tahsil edilmiş bulunan para cezaları mirasçılarına iade edilmeyecek, buna karşın tahsil edilmemiş bulunan para cezaları da mirasçılardan istenmeyecek, bunun yanında müsadereye ve yargılama giderlerine ilişkin hükümler ölümden önce kesinleşmiş olmak kaydıyla infaz olunacaktır. Görüldüğü gibi, suç teşkil eden bir fiilin işlenmesiyle fail ile devlet arasında doğan ceza ilişkisi, bu fiili işleyen sanığın ya da hükümlünün ölümüyle cezaların şahsiliği ilkesi nedeniyle başkası sorumlu tutulamayacağından, düşmektedir. Ölüm, bir vakıa olan suçu ortadan kaldırmayacak, suçtan sorumlu tutulacak kişi olmadığından, devletin suçla birlikte ortaya çıkan cezalandırma sorumluluk ve yetkisini sona erdirecektir.Uyuşmazlığın çözümüne yönelik olarak, sanığın öldüğünün temyiz incelemesi aşamasında tespit edilmesi durumunda merciince yapılması gereken işlemin ne olduğu belirlenmelidir. Bu halde, temyiz merciince ölüm nedeniyle düşme kararı verilebileceği düşünülebilirse de; sanığın öldüğüne ilişkin bir iddianın ortaya çıkması ya da UYAP (Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sisteminden) alınan nüfus kaydında öldüğü bilgisinin yer alması veya sanık adına tebliğnamenin tebliğ edilmesi için çıkarılan evrakın öldüğünden bahisle iade edilmesi gibi durumlarda, ölümün kamu davasının düşürülmesini gerektiren bir neden olduğu da göz önüne alınarak, ölüm nedeniyle düşme kararının temyiz merciince dosya üzerinde yapılan inceleme sırasında verilmesi yerine, ölüm bilgisi nedeniyle diğer yönleri incelenmeyen hükmün bozulmasına karar verilerek yerel mahkemelerce mahallinde yapılan araştırmada sanığın öldüğünün kesin olarak belirlenmesinden sonra düşme kararı verilmesinin sağlanması gerekmektedir.Nitekim Ceza Genel Kurulunun 13.03.2012 gün ve 360-95, 21.02.2012 gün ve 365-49, 14.02.2012 gün ve 564–35 ile 06.05.2008 gün ve 97–101 sayılı kararlarında da aynı sonuca ulaşılmıştır.Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;UYAP (Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi) kullanılarak alınan nüfus kayıt örneğinde, sanığın hükümden sonra 19.12.2009 günü öldüğü bilgisi yer aldığından, 5237 sayılı TCK’nun 64. maddesi ile hükümlünün ve sanığın ölümüne farklı sonuçlar yüklenmiş olması nedeniyle hükmün kesinleşmesinin önlenmesi ve ölümle ilgili mahallinde araştırma yapılmasında zorunluluk bulunmaktadır.Bu itibarla, nüfus kaydında temyiz inceleme tarihinden önce öldüğü bilgisi yer alan sanık hakkındaki kararın kesinleşmesinin önlenmesi ve gerekli araştırmanın yapılarak sonucuna göre 5237 sayılı TCK’nun 64 ile 5271 sayılı CMK'nun 223. maddeleri uyarınca zoralıma hükmolunan eşyayı da kapsayacak şekilde gereken hükmün mahkemesince verilmesinin temini için hükmün bozulmasına dair Özel Daire kararında bir isabetsizlik bulunmayıp, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.SONUÇ:Açıklanan nedenlerle;1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,2- Dosyanın, mahalline gönderilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 05.03.2013 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.