Ceza Genel Kurulu 2008/8-62 E., 2008/75 K.
KESİNLİK SINIRI
LEHE OLAN KANUN HÜKÜMLERİNİN UYGULANMASINDA USÜL
PARA CEZASI
SEÇENEK YAPTIRIMLAR
5237 S. TÜRK CEZA KANUNU [ Madde 30 ]
5237 S. TÜRK CEZA KANUNU [ Madde 50 ]
5237 S. TÜRK CEZA KANUNU [ Madde 52 ]
5237 S. TÜRK CEZA KANUNU [ Madde 174 ]
5320 S. CEZA MUHAKEMESİ KANUNUNUN YÜRÜRLÜK VE UYGULAMA ... [ Madde 8 ]
647 S. CEZALARIN İNFAZI HAKKINDA KANUN (MÜLGA) [ Madde 4 ]
1412 S. CEZA MUHAKEMELERİ USULÜ KANUNU (MÜLGA) [ Madde 317 ]
"İçtihat Metni"
Sanığın lehe yasa olan 5237 sayılı Yasanın 174/3, 62 ve 50/1-a maddeleri
uyarınca sonuç olarak 500 YTL adli para cezasıyla cezalandırılmasına
ilişkin Balıkesir Ağır Ceza Mahkemesince verilen 21.10.2005 gün ve
515-503 sayılı hüküm, sanık müdafii tarafından temyiz edilmekle, dosyayı
inceleyen Yargıtay 8. Ceza Dairesince 24.01.2008 gün ve 8929-516 sayı
ile;
“ ….gerekçeli karar başlığına "suçun işlendiği yer ve zaman" kısmına
Sındırgı ilçesi Gözören Köyü, saat: 21.00 yazılması suretiyle
düzeltilerek onanmasına,”
”
Daire Üyesi H.Y.A...’ın, “
“hükmolunan adli para cezasının kesinlik sınırında kalması nedeniyle temyiz isteminin reddine karar verilmesi gerektiği”
” yönündeki karşı oyuyla karar verilmiştir.
Yargıtay C.Başsavcılığınca 14.03.2008 gün ve 27160 sayı ile;
“Sanığın asıl mahkumiyeti, 5237 sayılı Yasanın 50/5. madde ve fıkrası
uyarınca kısa süreli hapis cezasından çevrilen adli para cezasıdır ve
hükmolunan 500 Yeni Türk Lirası adli para cezası da CMUK.nun 305.
maddesinde belirtilen ikimilyar liralık kesinlik sınırı içerisindedir.
Diğer yandan, sanık müdafiinin temyiz itirazları suçun yasal öğeleri
itibarıyla oluşmadığına ilişkin olup, suç vasfına yönelik temyiz de
bulunmamaktadır,”
” gerekçeleriyle itiraz yasa yoluna başvurularak Özel Dairenin
24.01.2008 tarih ve 8929/516 sayılı düzelterek onama kararının
kaldırılarak, sanık müdafiinin temyiz isteğinin 1412 sayılı CMUK.nun 305
ve 317. maddeleri uyarınca reddine karar verilmesi isteminde
bulunulmuştur.
Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Yargıtay Ceza Genel
Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara
bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık, 1 Haziran 2005
tarihinden önce işlediği izinsiz patlayıcı madde imal etmek suçundan,
sanık hakkında lehe olan 5237 sayılı TCY’nın 174/3, 62 ve 50/1-a
maddeleri uyarınca hükmedilen 500 YTL adli para cezasına ilişkin hükmün
temyiz yeteneğinin bulunup, bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
5320 sayılı Ceza Yargılamaları Yasasının Yürürlük ve Uygulama Şekli
Hakkındaki Yasanın 8. maddesi uyarınca halen uygulama yeteneğine sahip
bulunan 1412 sayılı CYUY’nın 305. maddesi uyarınca iki milyar liraya
kadar (iki milyar dahil) para cezalarına dair olan hükümler ile yukarı
sınırı onmilyar lirayı geçmeyen para cezasını gerektiren suçlardan
dolayı verilen beraat hükümleri ve yasalarda kesin olduğu belirtilen
hükümlerin temyiz yeteneği bulunmamaktadır.
Bir kısım hükümlerle ilgili olarak yasayollarına başvurulması olanağının
sınırlandırılması, iç hukukta olduğu kadar uluslararası sözleşmelere de
konu olmuş, konuyla ilgili olarak; İnsan Hakları ve Ana Hürriyetlerin
Korunmasına Dair Avrupa Sözleşmesine Ek 7 Nolu Protokol’ün, “
“Cezai konularda iki dereceli yargılanma hakkı”
” başlıklı,
2. Maddesinde;
“1.Bir mahkeme tarafından cezai bir suçtan mahkûm edilen her kişi,
mahkûmiyet ya da ceza hükmünü daha yüksek bir mahkemeye yeniden
inceletme hakkına haiz olacaktır. Bu hakkın kullanılması, kullanabilme
gerekçeleri de dahil olmak üzere, yasayla düzenlenir.
2.Bu hakkın kullanılması, yasada düzenlenmiş haliyle önem derecesi düşük
suçlar bakımından ya da ilgilinin birinci derece mahkemesi olarak en
yüksek mahkemede yargılandığı veya beraatini müteakip bunun temyiz
edilmesi üzerine verilen mahkûmiyet hallerinde istisnaya tabi
tutulabilir.”
” hükmüne yer verilmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti tarafından 14.03.1985 tarihinde imzalanan bu ek
protokol, TBMM tarafından henüz onaylanmaması nedeniyle Anayasanın 90.
maddesi uyarınca yasa hükmü niteliğini kazanmamış ise de, konu ile
ilgili açıklamalarda bulunan, Kunter-Yenisey; “
“Sözleşmeye aykırı düşmemeğe çalışmak için 7 numaralı Protokolün
yürürlüğe girmesini yani kanun hükmünde sayılmasını beklemeğe ihtiyaç
yoktur. Kaldı ki bu protokol şimdiden Anayasamızın hukuk diye
adlandırdığı “
“hukukun genel prensipleri”
” olarak “
“yazılı olmayan hukuk”
”u oluşturmakta ve mahkemelerimiz, kanuna olduğu kadar hukuka da uygun karar vermek mecburiyetindedirler.”
” görüşlerini serd ettikten sonra protokolün bu hükmü de nazara alınmak suretiyle, kesinlik için aranan ölçütleri;
“a) Suç hürriyeti bağlayıcı ceza gerektirmemeli veya gerektirmiyor sayılmalıdır.
b) Ödenmeyen para cezası hapse çevrilememelidir.
c)Öngörülmüş olan para cezası da belirlenmiş sınırı aşmamalıdır.”
” şeklinde açıklamışlardır.(Ceza Muhakemesi Hukuku, İkinci Kitap, 12. Bası, sh.1157 vd.)
O halde CYUY’nın 305. maddesinin 1. fıkrasındaki kesinlik sınırını,
maddede belirtilen kesinlik sınırları içinde kalmak koşuluyla, başkaca
hiçbir hak kısıtlaması sonucunu doğurmayan, para cezasına ilişkin veya
para cezası öngörülmüş hükümlerle sınırlı olarak yorumlamak yasanın
ruhuna ve uluslararası sözleşmelerle getirilen ilkelere daha uygun bir
çözüm olacaktır.
647 sayılı Yasanın yürürlükte bulunduğu dönemde işlenen suçlar yönünden
647 sayılı Yasanın 4. maddesi uygulanmak suretiyle kısa süreli hürriyeti
bağlayıcı cezadan çevrilen para cezalarının, anılan maddenin 4.
fıkrasındaki; “
“Bu hükmün uygulanması, kanun yollarına başvurmada engel teşkil etmez.”
” hükmü uyarınca, miktarına bakılmaksızın temyizi olanaklı ise de, kısa
süreli hürriyeti bağlayıcı cezaların paraya veya maddede yazılı
tedbirlere çevrilmesi yönünde 647 sayılı Yasanın 4. maddesindeki
ilkelere benzer şekilde yer veren 5237 sayılı TCY’nın 50. maddesinde, “
“Uygulamada asıl mahkûmiyet, bu madde hükümlerine göre çevrilen adli para cezası veya tedbirdir.”
” hükmüne yer verilmesine karşın, “
“Bu hükmün uygulanması, kanun yollarına başvurmada engel teşkil etmez.”
” hükmüne yer verilmemesi nedeniyle 5237 sayılı Yasanın 50. maddesi
uyarınca kısa süreli hürriyeti bağlayıcı cezaya seçenek olarak
hükmedilen, gerekse 52. madde uyarınca doğrudan hükmedilen 2 milyar lira
(2000 YTL.)’yı aşkın olmayan adli para cezalarına ilişkin hükümlerin
temyiz yeteneği bulunmamaktadır.
5739 sayılı Yasanın yürürlüğe girdiği 1 Mart 2008 tarihinden önce, 5237
sayılı Yasanın 50. madde uyarınca seçenek yaptırım olarak hükmedilen
adli para cezası ile 52. maddede öngörülen adli para cezalarının farklı
infaz yöntemlerine tabi kılınması ve 50. madde uyarınca hükmedilen adli
para cezasının ödenmemesi halinde karşılığı olarak belirlenecek hapis
cezasının infazının zorunlu olması nedeniyle, temyiz edilebilme
koşulları yönünden bir ayrım yapılarak doğabilecek adaletsizliklerin
önlenmesi bakımından temyiz edilebilir sayılmasının gerektiği
savunulabilir ise de, bu görüşün yasal dayanağı bulunmadığı gibi, yeni
bir hüküm ihdas etme şeklindeki bu kabul yasa koyucuya ait bulunan
yasama yetkisinin de gasbına yol açar. Kaldı ki, yasama erkince de bu
sakıncalar 5739 sayılı Yasa ile 5237 sayılı Yasanın 50. maddesinin 6.
fıkrası ve 5275 sayılı Yasanın 106. maddelerinde yapılan değişikliklerle
giderilmiştir.
Bu itibarla;
Suç niteliğine yönelik temyiz başvurusunun bulunmaması ve 5237 sayılı
Yasanın 50. maddesi uyarınca hükmedilen 500 YTL adli para cezasının
kesinlik sınırında bulunması nedeniyle Yargıtay C.Başsavcılığı
itirazının kabulü ile Özel Daire düzelterek onama kararının kaldırılıp,
5320 sayılı Yasanın 8 ve 1412 sayılı Yasanın 317. maddeleri uyarınca
sanık müdafiinin temyiz isteminin reddine karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan iki Kurul Üyesi, “
“suç tarihinin 1 Haziran 2005 tarihinden önce olması nedeniyle, hükmün temyiz yeteneğine sahip olduğu”
” görüşüyle itirazın reddi yönünde oy kullanmışlardır.
SONUÇ:Açıklanan nedenlerle,
1- Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay 8. Ceza Dairesinin 24.01.2008 gün ve 8929-516 sayılı düzeltilerek onama kararının KALDIRILMASINA,
3- 5320 sayılı Yasanın 8 ve 1412 sayılı Yasanın 317. maddeleri uyarınca sanık müdafiinin temyiz isteminin REDDİNE,
4- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına
tevdiine, 08.04.2008 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.