Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 747 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 14342 - Esas Yıl 2015





Sanık ... hakkında, 25.01.2010 tarihinde işlediği iddia olunan “mühür bozma” suçundan, .......... Cumhuriyet Başsavcılığının 16.11.2012 gün ve 2011/80269 soruşturma, 2012/20590 esas, 2012/9354 iddianame nosu ile açılan kamu davasının yapılan yargılaması sonunda, ..... Asliye Ceza Mahkemesince 15.05.2013 gün ve 2012/1086 esas, 2013/373 karar numarası ile beraata hükmedilip bu hükmün 25.06.2013 tarihinde temyiz edilmeksizin kesinleşmesinden sonra; aynı olayla ilgili olarak “karşılıksız yararlanma” suçundan, 2013/45218 soruşturma numarası üzerinden soruşturma yürütmekte olan ........ Başsavcılığınca, (daha önce yapılmış olan yargılama ve kesinleşmiş bulunan beraat hükmü farkedilmeyerek) 06.01.2014 gün ve 2013/45218-2014/49 sayı ile ayırma kararı verilmesi ve 06.01.2014 gün ve 2013/45218 soruşturma, 2014/321 esas, 2014/167 sayılı iddianame ile yeniden dava açılması üzerine, ........ Asliye Ceza Mahkemesince 13.01.2014 tarihinde iddianamenin kabul edildiği, 13.01.2014 tarihinde tensip yapıldığı, 17.04.2014 tarihinde yapılan ve sanık müdafii .......'in de katıldığı oturumda sanığın savunmasının alındığı, aynı oturumda sanık ve müdafıinin savunması da dikkate alınmak suretiyle, “aynı suçtan dolayı sanık hakkında daha önce açılmış bir dava sonucu verilmiş kesin hüküm bulunduğu anlaşılmakla, CMK 223/7. maddesi gereğince davanın reddine” karar verildiği anlaşılan olayda;Sanık müdafıinin “davanın reddine” ilişkin hükümle ilgili temyizinin “vekalet ücretine” yönelik olduğu görülmekle, bu hususla sınırlı olarak yapılan incelemede;Öncelikle çözümlenmesi gereken konu; davanın reddi halinde “sanık lehine”vekalet ücretine karar verilip verilemeyeceğine ilişkindir:Yargılama giderleri 5271 sayılı CYY'nın 324 ila 330. maddelerinde düzenlenmiş olup anılan Yasanın, 324. maddesinin birinci fıkrasında yer alan; “Harçlar ve tarifesine göre ödenmesi gereken avukatlık ücretleri ile soruşturma ve kovuşturma evrelerinde yargılamanın yürütülmesi amacıyla Devlet Hâzinesinden yapılan her türlü harcamalar ve taraflarca yapılan ödemeler yargılama giderleridir” şeklindeki düzenleme ile yargılama giderlerinin kapsamı; 325. maddesinin birinci fıkrasında yer alan; “Cezaya veya güvenlik tedbirine mahkûm edilmesi hâlinde, bütün yargılama giderleri sanığa yüklenir” şeklindeki düzenleme ile de bu konuya ilişkin genel kural belirlenmiştir.Buna karşılık, “beraat veya ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilmesi halinde gider” başlıklı 327. maddenin birinci fıkrasında, genel kurala ters düşmeyecek şekilde; “hakkında beraat veya ceza verilmesine yer olmadığına karar verilen kişi, sadece kendi kusurundan ileri gelen giderleri ödemeye mahkûm edilir” hükmüne yer verilmek suretiyle "beraat veya ceza verilmesine yer olmadığına" karar verildiğinde, yargılama giderlerine ilişkin olarak nasıl karar verilmesi gerektiği açıkça düzenlenmiştir.327. maddenin gerekçesinde, "kendi kusuru" ibaresinden ne anlaşılması gerektiği “hakkında kamu davası açılmış olan kişi savsama ve kusuruyla bilirkişi veya tanıkların dinleneceği veya yüzleştirme yapılacak duruşmaya katılmaması ve bu işlemlerin yenilenmesinin gerekmesi, kendisini suçlama gibi nedenlerden kaynaklanan giderlerden sorumludur’’ biçiminde açıklanmıştır.Buna göre, kural; sanık hakkında, cezaya veya güvenlik tedbirine hükmolunması halinde, bütün yargılama giderlerinin sanığa yüklenmesidir. İstisnalar ise yasada açıkça belirtilmiş değildir. Beraat veya ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilmesi halinde sanığın sadece kendi kusurundan ileri gelen giderleri ödemeye mahkum edileceği hükmüne ayrıca yer verilmiş olması, 327. maddenin "sınırlayıcı nitelikte istisnai bir hüküm olarak" kabul edilmesini gerektirmez. Zira, 325. madde, yargılama giderlerinden mutlaka sorumlu olacak kişiyi, 327. madde ise yargılama giderlerinden sorumlu tutulamayacak kişiyi belirtmekle yetinmiştir. 325. maddenin 3. fıkrasında da; "yargılamanın değişik evrelerinde araştırma veya işlemler nedeniyle giderler meydana gelmiş olup da, sonuç sanık lehine ortaya çıkmış ise, bu giderlerin sanığa yüklenmesinin hakkaniyete aykırı olacağı anlaşıldığında mahkeme, bunların kısmen veya tamamen Devlet Hâzinesine yüklenmesine karar verir." denilmek suretiyle, yargılama giderlerinin sanığa yüklenip yüklenmeyeceği hususunda "hakkaniyete aykırı" davranılmaması gerektiğine işaret edilmiştir.Bu durumda, Yasanın 325 ve 327. maddelerinden her ikisinde de sayılmayan, "düşme, davanın reddi" gibi hallerde, 325. maddenin 3. fıkrasındaki "hakkaniyet" kıstası kullanılmak suretiyle kıyas yapılması mümkün görülmüştür. Zira, ceza muhakemesi hukukunda, sınırlayıcı ve istisnai normlar ile koruma tedbirlerine ilişkin düzenlemelerin kıyasen uygulanmasının olanaklı olmadığı kabul edilmekte ise de; 327. maddedeki düzenlemenin, sınırlayıcı veya istisnai bir norm olduğu söylenemez.Buna göre, kesinleşmiş beraat hükmü farkedilmeyerek sanık hakkında gereksiz yere yeni bir dava açılıp duruşma yapıldıktan sonra, sanık ve müdafıinin savunması üzerine, "davanın reddine" karar verilen somut olayda; sanığın kendi kusuru da bulunmadığı cihetle, yargılama sırasında vekaletname ile atanmış bir müdafiin yardımından faydalandığı anlaşılan sanık lehine vekalet ücretine karar verilmemesi hakkaniyete aykırı olacağından, bu zorunluluğa aykırı davranılması,Usul ve yasaya aykırı ve sanık müdafıinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş ise de; bu husus yeniden yargılama yapılmasını gerektirmeyeceğinden, 1412 sayılı CMUK'nm halen yürürlükte bulunan 322. maddesindeki yetkiye istinaden, "hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13. maddesinin 5. fıkrasına göre, kendisini vekil ile temsil ettiren sanık lehine, Devlet Hazinesi aleyhine, 1500 (binbeşyüz) lira avukatlık ücretine" hükmedilmek suretiyle, sadece vekalet ücreti yönünden incelenen hükmün isteme aykırı olarak DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 03.02.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.