Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 741 - Karar Yıl 2011 / Esas No : 641 - Esas Yıl 2011





Taraflar arasındaki “Hizmet Tespiti” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 13. İş Mahkemesi'nce davanın kabulüne dair verilen 21.02.2008 gün ve 2006/794 E., 2008/69 K. Sayılı kararın incelenmesi taraf vekillerince istenilmesi üzerine, Yargıtay 10. Hukuk Dairesi'nin 05.10.2010 gün ve 2008/8710 E., 2010/12927 K. Sayılı ilamı ile;(....1- Hüküm, 28.02.2008 tarihinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmiş ise de, ilgili vekaletnamede temyizden feragat yetkisi bulunan aynı avukat tarafından, 11.03.2008 tarihinde temyiz isteğinden vazgeçtiklerinin bildirilmiş olması karşısında, temyiz dilekçesinin feragat sebebiyle reddi cihetine gitmek gerekmiştir.2- Davalı SGK Başkanlığı avukatı ile TRT Genel Müdürlüğü avukatının temyizine gelince; 5510 Sayılı Yasanın Geçici 7. maddesinde yer alan “Bu Kanunun yürürlük tarihine kadar 17.07.1964 tarihli ve 506 sayılı, 02.09.1971 tarihli ve 1479 sayılı, 17.10.1983 tarihli ve 2925 sayılı, bu Kanunla mülga 17.10.1983 tarihli ve 2926 sayılı, 08.06.1949 tarihli 5434 Sayılı Kanunlar ile 17.07.1964 tarihli ve 506 Sayılı Kanunun geçici 20.maddesine göre sandıklara tabi sigortalılık başlangıçları ile hizmet süreleri, fiili hizmet süresi zammı, itibari hizmet süreleri, borçlandırılan veihya edilen süreler ve sigortalılık süreleri tabi oldukları kanun hükümlerine göre değerlendirilir.” Hükmü uyarınca, davanın yasal dayanağı 506 Sayılı Kanunun 79/10. maddesi olduğu kabul edilmelidir.Anılan madde hükmüne göre; Yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar, çalıştıklarını hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içerisinde mahkemeye başvurarak alacakları ilam ile ispatlayabilirler-se, bunların mahkeme kararında belirtilen aylık kazanç toplamları ile prim ödeme gün sayıları nazara alınır.Maddenin açık ifadesi karşısında, davacının tespitini istediği sigortalı çalışmalarının sona erdiği tarihten sonra Emekli Sandığına tabi olarak çalışmasını sürdürmesinin hak düşürücü sürenin işlemesine engel olmayacağı açıktır. Hukuk Genel Kurulunun 02.05.1997 tarih ve 1997/10-142 Esas, 1997/406 Karar sayılı kararında da bu husus açıkça belirtilmiştir.Somut olayda davacının 21.07.1998 tarihinde Emekli Sandığına tabi olarak çalışmaya başladığı, sigortalı çalışmasının sona erdiği 21.07.1998 tarihinden sonra davanın 24.11.2006 tarihinde açıldığı ve beş yıllık hak düşürücü sürenin fazlasıyla geçmiş olduğu gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.O halde, davalılar avukatlarının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır...)Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.TEMYİZ EDEN: Davalılar vekiliHUKUK GENEL KURULU KARARIHukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyuz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.Davacı vekili, davacının davalılardan işverene ait işyerinde geçen ancak Sosyal Güvenlik Kurumu'na (SSK) bildirilmeyen 01.09.1994 - 20.07.1998 tarihleri arasındaki hizmetlerinin, sigortalı hizmet olarak tespitini istemiştir.Davalılar vekilleri, davanın reddini savunmuşlardır.Yerel mahkemece, davacının hizmet sürelerinde fasıla bulunmadığı gerekçesi ile davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar, Özel Dairece yukarıda yazılı gerekçe ile bozulmuştur.Yerel mahkeme, hizmetin kesintisiz olarak bir bütün halinde geçtiğinin kabulü ile beş yıllık hak düşürücü süre hesabının 506 Sayılı Yasa kapsamındaki çalışmanın sonu itibariyle değil, T.C. Emekli Sandığı'na tabi çalışmanın sonu esas alınarak yapılması gerektiğinden bahisle önceki kararında direnmiştir. Hükmü davalılar vekilleri temyize getirmiştir.Yerel Mahkeme ile Özel Daire arasındaki uyuşmazlık; sigortalının, 506 Sayılı Yasa kapsamında çalışmakta iken, aynı işyerindeki çalışmasının 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Yasası'na tabi olarak devam etmesi halinde, hak düşürücü sürenin, bu çalışmalardan hangisinin sona erme tarihi başlangıç alınarak hesaplanacağı, buna bağlı olarak da hak düşürücü sürenin somut olay yönünden gerçekleşip gerçekleşmediği, noktasında toplanmaktadır.Hemen belirtmelidir ki, çalıştırılanlar, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 3. maddesinde belirtilen istisnalardan olmamak kaydıyla, 2.maddede öngörülen koşulların varlığı halinde kendiliğinden sigortalı sayılırlar.Sigortalılar ile bunların işverenleri hakkında sigorta hak ve yükümlerinin sigortalının işe alındığı tarihten başlayacağına ilişkin norm, sigortalının kayıt altına alınabilmesi ile sonuç doğurur.Bildirimsiz geçen salışmaların tespitine ilişkin dava koşulları ile 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 79/10.maddesinde tanımlanmıştır.Sigortalı, bildirimsiz kalan çalışmalarının tespitini hak düşürücü sürenin işlemeye başladığı, hizmetin geçtiği yılın sonundan itibaren beş yıl içerisinde isteyebilir.Somut olayda; davacı 01.09.1994 tarihinde TRT Genel Müdürlüğü'nde çalışmaya başlamış, 21.07.1998 tarihinde de T.C. Emekli Sandığına tabi olarak aynı kurumda çalışmaya devam etmiştir.Davacının aynı işyerinde çalışmaya devam ettiği hususu tartışmasız olup; çalışma kesintisiz devam ettiğine göre, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 79/10.maddesinde yer alan “hizmet” kavramının, somut olay yönünden hem sigortalı hem de emekli sandığı hizmeti birlikte değerlendirilmek suretiyle belirlenmesi ve hak düşürücü sürenin hesabında da bu belirlemenin esas alınması gerekir.Bu durum “işçi yararına yorum ilkesi” nin doğal sonucudur.Hal böyle olunca; davacının aynı işyerinde sigortalı hizmeti sona ermekle birlikte Emekli Sandığına tabi hizmetinin dava tarihinde halen devam ettiği, çalışmanın kesintisiz olduğu belirgin olmakla hizmet tespiti davası açmak için yasada öngörülen beş yıllık hak düşürücü sürenin dolduğu kabule olanak bulunmamaktadır.O halde, aynı yönlere işaretle davanın hak düşürücü süre içinde açıldığının kabulüne ilişkin direnme kararı yerindedir.Ne var ki, davalılar vekillerinin işin esasına yönelik sair temyiz itirazları Özel Dairece incelenmemiştir. Dosyanın bu inceleme yapılmak üzere Özel Daireye gönderilmesi gerekir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle direnme uygun bulunduğundan dosyanın davalılar vekillerinin temyiz itirazlarının incelenmisi için 10.Hukuk Dairesi'ne gönderilmesine, 07.12.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.