MAHKEMESİ : Manisa 1. Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 27/09/2012NUMARASI : 2010/387-2012/383Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.-K A R A R-Davacı vekili, davalının dericiler sitesi içinde yer alan işyerinin işleteni olduğunu, kooperatif genel kurulunca kararlaştırılan arıtma tesisi işletme gideri borcu 42.806,00 TL ve 2009 yılı genel gider borcu 16.156,00 TL ile işlemiş faiz borcunu gönderilen ihtarnameye cevaben ödeyeceğini belirtmesine rağmen ödemediğini ileri sürerek, şimdilik 65.142,00 TL'nin ihtarname tarihinden itibaren işleyecek aylık % 4 gecikme faiziyle tahsilini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, kooperatifçe alınan kararların davacı kooperatifin üyesi olmayan müvekkilini bağlamadığını, kararı alanın kooperatif üyeleri olduğunu, müvekkilinin oy kullanamadığı gibi belirlenen giderler yönünden hesap sorma yetkisinin de olmadığını, kooperatifin işletilmesinden oluşan giderler yönünden alınan kararlara da katılım ya da uyma zorunluluğu olmadığını, ayrıca bu bedelin talep edilebilmesi için arıtma tesisini kullanan, faal bir şirket olması gerekirken müvekkilinin 2008 yılından beri faaliyette bulunmadığını, atık ürün vermeyen müvekkilinden arıtma tesisi işletme giderinin talep edilemeyeceğini savunarak, davanın reddini istemiştir.Mahkemece, iddia, savunma, dosya kapsamı ve benimsenen bilirkişi raporuna göre; davalının 2008 yılından beri bir üretiminin ve davacının arıtma tesisi ile ilgili bir faydalanmasının bulunmadığı, davalının önceden borcun bir kısmını ödemiş olmasının kooperatifçe hesaplanmış bulunan gider masrafının davalıdan tahsilini haklı kılmayacağı, davacı kooperatifin bu işletmeden faydalanan üyelerden masraflarını tahsil etmek zorunda olduğu, davalının sadece binasının olmasının bu masraflara katılmasını zorunlu kılmayacağı, davalı işletmesinin kullanıldığı dönemde bu masrafların istenebileceği, davalı tesislerden faydalanmak istemediğinde tesislerin varlığının davalıyı masraflara katılma zorunluluğunu yüklemeyeceği, sadece arsa sahibi olan kişilerden nasıl tesis giderleri ve işletme masrafları tahsil edilmiyorsa aynı şekilde davalı da faaliyette bulunmadığından kendisinden böyle bir masraf istenmesinin mümkün olmadığı, davalının tesis kurulurken ve tesis ile ilgili işletme giderleri harcanırken bu giderleri bina sahibi olması sebebiyle katılacağı ve buna göre masrafların yapılmasına muvafakat gösterdiği yönünde bir beyanı olmadığı, işletmeyi çalıştırdığı dönemlerde, yapılan hesaplama sonucu kendisinden istenen giderlere katılmış olmasının işletmeyi çalıştırmadığı dönemlerde bu masraflara yeniden katılma zorunluluğunu getirmediği, davalının kooperatif üyesi olmadığı anlaşıldığından kooperatifçe alınan kararların davalıyı bağlamayacağı, davalı tesislerden yararlanmak istediğinde kooperatif tarafından sağlanan hizmetlerden aktif olarak yararlanacağı için davacı kooperatifin bu dönemde gerektiğinde hizmetlerden yararlanmasına engel olabileceği gibi hizmetlerden yararlanma bedelini de talep edebileceği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.Dava, kooperatifin 2009 yılı genel gider ve arıtma tesisi işletme gideri alacağının tahsili istemine ilişkin olup, 10.11.2010 tarihinde açılmıştır.Dosya kapsamından, davacı kooperatif tarafından talep ve dava konusu edilen 2009 yılı genel gider ve arıtma tesisi işletme giderleri ile ilgili olarak keşide edilen 23.09.2010 tarih ve 24001 yevmiye sayılı ihtarnameye cevaben davalı şirket tarafından keşide edilen 06.10.2010 tarih ve 21030 yevmiye sayılı ihtarnamede, şirketin faal olmaması nedeniyle arıtma tesisinin kullanılmadığı, bu nedenle bu talebin yerine getirilmeyeceği, ancak 2009 yılı kooperatif genel gideri ve faizi yani toplam 17.620,00 TL'yi ödeyeceği bildirilmiştir. Mahkemece, davalının, cevabi ihtarnamesindeki 2009 yılı kooperatif genel gideri ve faizi toplamı yönünden kabul beyanında bulunduğu gözönünde bulundurularak, bu istemin kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçeye dayalı olarak yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır.Davacı vekilinin arıtma tesisi işletme giderleri ile ilgili talebi yönünden ise; mahkemece, davalının kooperatif üyesi olup olmadığı, davalı işyerinin faaliyette bulunup bulunmadığı hususunda yeterli inceleme ve araştırma yapılmamıştır.Mahkemece, kooperatif ortaklığının, kooperatif yetkili organlarının açık bir kabulü ile gerçekleşebileceği gibi bu hususta açıkça alınmış bir karar olmasa da, kooperatifin kişi ile bu sıfatla yazışmalar yapması, onu genel kurullara çağırması, belirli miktarda ödeme kabul etmesi veya konut tahsisi ve teslim etmesi ve tadilata izin vermesi şeklinde zımnen de gerçekleşebileceği gözönünde bulundurularak, davalı kooperatifin kayıt ve belgeleri, varsa kur'a tutanakları, tahsis belgeleri, genel kurul kararlarının öncelikle kooperatiften istenmesi, temin edilemezse mahallinde keşif yapılması, yine temin edilemezse anasözleşmenin 40. maddesi uyarınca ilgili Ticaret Sicil Memurluğu'ndan ya da anasözleşmenin 41. maddesi hükmü gereğince ilgili Bakanlık İl Müdürlüğü'nden, bilançolar, gelir gider cetvelleri, yönetim ve denetim kurulu raporları, genel kurul tutanakları, ortaklık cetvelleri getirildikten sonra, kooperatif uygulamaları konusunda uzman bilirkişi aracılığıyla inceleme yaptırılarak, yukarıda belirlenen ilkeler çerçevesinde, davacının açıkça bir kararla ya da zımni olarak kooperatif üyesi olup olmadığının tespit edilmesi gerekir.Öte yandan, karar tarihinden önce 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun, Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki 6101 sayılı Kanun'un 7. maddesinde, " Türk Borçlar Kanunu 'nun kamu düzenine ve genel ahlâka ilişkin kuralları ile geçici ödemelere ilişkin 76., faize ilişkin 88., temerrüt faizine ilişkin 120. ve aşırı ifa güçlüğüne ilişkin 138. maddesi görülmekte olan davalarda da uygulanır. " hükmüne yer verilmiştir.6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 88. maddesinin "Faiz ödeme borcunda uygulanacak yıllık faiz oranı, sözleşmede kararlaştırılmamışsa faiz borcunun doğduğu tarihte yürürlükte olan mevzuat hükümlerine göre belirlenir. Sözleşme ile kararlaştırılacak yıllık faiz oranı, birinci fıkra uyarınca belirlenen yıllık faiz oranını yüzde elli fazlasını aşamaz." hükmünü içermesinin yanı sıra, temerrüt faizine ilişkin 120. maddesinde de "Uygulanacak yıllık temerrüt faizi oranı, sözleşmede kararlaştırılmamışsa, faiz borcunun doğduğu tarihte yürürlükte olan mevzuat hükümlerine göre belirlenir. Sözleşme ile kararlaştırılacak yıllıktemerrüt faizi oranı, birinci fıkra uyarınca belirlenen yıllık faiz oranının yüzde yüz fazlasını aşamaz. Akdî faiz oranı kararlaştırılmakla birlikte sözleşmede temerrüt faizi kararlaştırılmamışsa ve yıllık akdî faiz oranı da birinci fıkrada belirtilen faiz oranından fazla ise, temerrüt faizi oranı hakkında akdî faiz oranı geçerli olur." düzenlemesine yer verilmiştir.Kooperatif genel kurullarında kararlaştırılan faiz oranının anılan yasal düzenlemedeki yerine gelince; para borçları açısından borçlu temerrüdüne bağlanan sonuçlardan birisi, temerrüt faizi ödeme yükümlülüğüdür. Temerrüt faizi borçlunun para borcunu zamanında ödememesi ve temerrüde düşmesi üzerine kanun gereği kendiliğinden işlemeye başlayan ve temerrüdün devamı müddetince varlığını sürdüren bir karşılık olması itibariyle, zamanında ifa etmeme olgusuyla doğrudan bir bağlantı içindedir. 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu'nun 42. maddesine göre genel kurul bütün üyeleri temsil eden en yetkili organ olup, kanun veya anasözleşme ile genel kurula tanınmış olan konular hakkında karar verme yetkisini haizdir. Konut Yapı Kooperatifi Tip Anasözleşmesi'nin 23/1. maddesinin 6. bendi uyarınca ortaklardan tahsil edilecek taksit miktar ve ödeme şartları ile gecikme halinde uygulanacak esasları tespit etmek genel kurulun yetkisi dahilindedir.Genel kurulca, ödeme günü belirlenerek, (belirlenmemişse ayın sonu ödeme günü olup) aidatın veya somut olayda su borcunun süresinde ödenmemesi halinde ise temerrüt faizi uygulanmasına ilişkin alınan kararın kesinleşmesi halinde, bu kararın tüm ortakları bağlayacağı açıktır. Genel kurul kararları, üyeler ile kooperatif arasında yapılmış bir sözleşme niteliğinde olup, kooperatif ve üyeler arasında ayrıca faiz oranları ile ilgili sözleşme yapılmasına gerek yoktur. Ayrıca genel kurullarca kararlaştırılan faiz oranları daha sonraki yıllarda değiştirilmediği ve iptal edilmediği sürece genel kurula katılmasa dahi tüm üyeleri bağlar. Bu durumda, 818 sayılı BK'nın 101/2. ( 6098 sayılı TBK'nın 117.) maddesi hükmü karşısında, genel kurulun belirlediği tarih kesin vade olup, üyenin bir ihtarla ayrıca temerrüde düşürülmesine gerek kalmadan, borcun ifasının istenebileceği kuşkusuzdur. Anapara faizi ise, borçlunun henüz temerrüde düşmeden ödemesi gereken sözleşmeyle kararlaştırılan faizdir. Bu durumda, kooperatif genel kurullarında kararlaştırılan faiz oranı, TBK' nın 88. maddesinde düzenlenen anapara faizi olmayıp, 120. maddede düzenlenen temerrüt faizine ilişkindir.Kooperatif ile üyesi arasında ticari ilişki bulunmadığından yasal oranda temerrüt faizi uygulanmalıdır. 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun' un 2/1. maddesi gereğince, bir miktar paranın ödenmesinde temerrüde düşen borçlu, sözleşme ile aksi kararlaştırılmadıkça, geçmiş günler için 1. maddede belirlenen yasal faiz oranına göre temerrüt faizi ödemeye mecburdur. Maddenin açık ifadesinden de anlaşılacağı üzere temerrüt faizinin, yasal faiz oranından fazla alınması taraflarca kararlaştırılabilir. Anılan maddeler birlikte değerlendirildiğinde kooperatif genel kurulunca belirlenen aidatların ödenmesinde gecikme durumunda alınacak temerrüt faizinin yasal temerrüt faiz oranından daha fazla miktarda kararlaştırılabileceği anlamı çıkmaktadır. Ancak taraflar, uygulanacak temerrüt faizi oranını belirlerken, yukarıdaki paragrafta belirtilen 6098 sayılı TBK’nın 120/2. maddesinde öngörülmüş olan sınırlamayı dikkate almak zorundadır.Bu durumda, mahkemece, yapılan araştırma ve inceleme sonucu davacının üye olduğunun belirlenmesi halinde, davacı kooperatifin tüm genel kurul kararları öncelikle davalı kooperatiften, temin edilemezse Ticaret Sicil Memurluğu'ndan, mümkün olmazsa anasözleşmenin ilgili maddesi uyarınca ilgili Bakanlık İl Müdürlüğü'nden istenerek kooperatif üyesinin aksi yönde genel kurul kararı bulunmadıkça işyeri faaliyette olsun ya da olmasın yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda genel kurullarda kararlaştırılmış ise arıtma tesisi işletme giderlerinden ve bu gidere ilişkin olarak genel kurullarda gecikme halinde uygulanacak faiz oranı ile ilgili bir karar alınmış ve dava açılmayarak kesinleşmiş ise bu kararın tebliği ya da temerrüt ihtarı aranmaksızın, faiz borcunun doğduğu tarihte yürürlükte olan mevzuata yani 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanunu'nun 2/1. maddesine göre belirlenen yasal faiz oranının yüzde yüz fazlasını aşmayacak kısmından sorumlu olduğu gözetilerek; şayet arıtma tesisi işletme giderlerine ilişkin genel kurullarda faiz oranı kararlaştırılmamışsa yasal faiz oranından sorumlu olduğunun kabulü ile bilirkişiden ayrıntılı, gerekçeli, denetime elverişli rapor alınıp, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir.Davalının kooperatif üyesi olmadığının belirlenmesi halinde ise; mahkemece, Ticaret Sicil Memurluğu'na,Vergi Dairesi Müdürlüğü'ne müzekkere yazılarak davalının 2009 yılında ticareti terk edip etmediğinin araştırılması, ticareti hukuken ve fiilen terk etmediğinin ve tesislerden yararlandığının davacıdan delilleri sorulup, değerlendirilmesi sonucunda tespiti halinde yararlanılan arıtma tesisinin, bu yararlanmanın karşılığı olan 818 sayılı BK'nın vekaletsiz işgörme hükümleri uyarınca işletme giderlerinden ihtarnamenin tebliği ile oluşan temerrüt tarihinden itibaren yasal faiz oranı üzerinden sorumlu olduğu gözetilerek belirlenecek miktara hükmedilmesi, ticareti hukuken ve fiilen terk etmiş olduğunun ve tesislerden yararlanmadığının tespiti halinde ise şimdiki gibi arıtma tesisi işletme giderleri ile ilgili istemin reddine karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeye dayalı olarak yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 19.11.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.