MAHKEMESİ :İcra Hukuk MahkemesiDAVA TÜRÜ : İstihkakYukarıda tarih ve numarası yazılı Mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki temyiz eden tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden Daire'ye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:KARARDavacı 3. kişi vekili, 08.02.2012 tarihinde haczedilen malların; müvekkili şirket tarafından, borçlu şirketten 25.01.2012 tarih ve ... numaralı faturayla 236.000 TL'lik cari hesap borcuna mahsuben alındığını, borçlu şirket ile aralarında ticari bir ilişki mevcut olup, borçlu şirketten alacaklı olduklarını, alacaklı ile borçlu arasındaki ilişki ve husumet nedeniyle müvekkili şirketin husumet içine sokulmaya çalışıldığını, alacaklı şirket ile borçlu şirketin ortaklarının akraba olduğunu; davalı alacaklı şirket tarafından borçlu şirketin adresinde müvekkiline ait malların haczedildiğini iddia ederek davanın kabulü ile menkuller üzerindeki haczin kaldırılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı alacaklı vekili, borçlu şirket ile davacı 3. kişi şirket arasında organik bağ bulunduğunu, ortaklarının akraba olduğunu, 3. kişi şirketin icra takibinden sonra, alacaklılardan mal kaçırmak amacıyla kurulduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.Davalı borçlu vekili, malların davacıya ait olduğunu belirterek davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.Mahkemece, tüm dosya kapsamına göre; malların borçluya ait olduğunun kesin olarak kanıtlanamadığı; bu nedenle haczedilen malların davacıya ait olduğu gerekçesiyle davanın kabulü ile hacizlerin kaldırılmasına karar verilmiş; hüküm, davalı alacaklı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dava, üçüncü kişinin İİK’nun 96. vd. maddeleri uyarınca açtığı istihkak davası niteliğindedir.Dava konusu haciz, takip adresi olarak gösterilen adreste yapıldığı gibi, borçlu şirket yetkilisi de haciz esnasında hazır bulunmuştur. İİK’nun 97/a maddesindeki mülkiyet karinesinin borçlu, dolayısıyla alacaklı yararına olduğunun kabulü gerekir. Bu yasal karinenin aksinin davacı 3. kişi tarafından kesin ve inandırıcı delillerle ispat edilmesi gerekir../.Dosya içerisinde bulunan ticaret sicil biligilerine göre; davacı 3. kişi şirketin kuruluş tarihinin borcun doğumundan sonraki bir tarihe tekabül ettiği, davacı 3. kişi şirket ile davalı borçlu şirketin faaliyet konularının aynı olduğu, adres itibariyle de şirketlerin birbirine yakın hatta bitişik binalarda faaliyet gösterdikleri anlaşılmaktadır. Öte yandan, borçlu şirket yetkilisi ve ortakları ile davacı 3. kişi şirket yetkilisi ve ortakları arasında eş, anne, baba, baba-kız, anne-kız gibi yakın akrabalık bağı bulunduğu görülmekte olup, ortaklık yapısı bakımından da anılan şirketler arasında organik bağın varlığının kabulü gerekir. Öte yandan; bir kısım mahcuzların ihale yoluyla davadışı kişilerden, bir kısmının da 25.01.2012 ve 01.02.2012 tarihli faturalarla hacizden kısa bir süre önce davalı borçludan satın alınmasına, satışın konusu menkul mal olup, taşınması mümkün olduğu halde davacı 3. kişinin bu menkulleri teslim almayıp, davalı borçlunun hakimiyet alanında bırakması da hayatın olağan akışına uygun değildir.Tüm bu olgular karşısında, mülkiyet karinesinin aksini ispatlayamayan 3. kişinin davasının reddine karar verilmesi gerekirken oluşa ve dosya içeriğine uygun düşmeyen gerekçe ile yazılı biçimde davanın kabulüne karar verilmesi hatalı olmuştur.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün İİK'nun 366. ve HUMK'nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, taraflarca İİK'nun 366/3. maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 4.030,30 TL peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 21.01.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.