-
DAVA: Davacı vekili
tarafından, davalılar aleyhine 04.11.2011 gününde verilen dilekçe ile baz
istasyonunun kaldırılması istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın
kısmen kabulüne dair verilen 31.12.2012 günlü hükmün Yargıtay'ca incelenmesi
bir kısım davalılar vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan
temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki
bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü.
KARAR: Dava, sağlığa
zarar verdiği iddiası ile davalı GSM şirketine ait baz istasyonunun
kaldırılması isteğine ilişkindir.
Davalılar, davanın reddini
savunmuşlardır.
Mahkemece, davanın
kabulüne karar verilmiştir.
Hükmü, davalılardan
bir kısmının vekili temyiz etmiştir.
6100 Sayılı Hukuk
Muhakemeleri Usulü Kanununun 113. maddesi hükmü gereğince, dernekler ve diğer
tüzel kişiler, statüleri çerçevesinde, üyelerinin veya mensuplarının yahut
temsil ettikleri kesimin menfaatlerini korumak için, kendi adlarına,
ilgililerin haklarının tespiti veya hukuka aykırı durumun giderilmesi yahut
ilgililerin gelecekteki haklarının ihlal edilmesinin önüne geçilmesi için dava
açabilir. Anılan Kanunun genel gerekçesinde; topluluk davası ile derneklerin
üyeleri adına tespit davası açabilmeleri ya da müdahalenin önlenmesini
isteyebilmelerinin mümkün hâle getirildiği belirtildikten sonra madde
gerekçesinde, esas itibarıyla Anglo-Sakson menşeli bir kurum olan ve Kıta
Avrupası hukuk düzenlerinde de kabul görmeye başlamış bulunan, topluluk davası
(grup, sınıf davası) kurumunun, kavramsal çerçevede de mevzuatımıza girmesinin
sağlandığı, bu çerçevede dernekler ile diğer tüzel kişilerin statüleri
çerçevesinde, üyelerinin veya mensuplarının yahut temsil ettikleri kesimin
menfaatlerini korumak için, kendi adlarına, ilgililerin haklarının tespiti veya
hukuka aykırı durumun giderilmesi yahut ilgililerin gelecekteki haklarının ihlâl
edilmesinin önüne geçilmesini temin amacıyla açılacak olan davanın topluluk
davası olacağı, topluluk davası yoluyla, toplumsal yararın korunması ile dar ve
teknik anlamda hukuki yarar kavramında bir açılım yaratılmasının sağlandığı
belirtilmiştir. Mevzuatımızda grup davasına örnek olarak, 4077 sayılı
Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 23. maddesinin dördüncü fıkrasında yer
alan düzenlemeyle, aynı Kanunun 24. maddesinin birinci fıkrasında yer alan
düzenleme gösterilmiştir.
Bu durumda, somut
olay bakımından, Baro tarafından HMK'nun 113. maddesine dayanılarak sağlığı
tehdit ettiği iddiası ile baz istasyonlarının kaldırılması davası açılıp
açılamayacağı hususunun tartışılması gerekmektedir.
Anayasanın kamu
kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarını düzenleyen 135. maddesinde; kamu
kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve üst kuruluşları; belli bir mesleğe
mensup olanların müşterek ihtiyaçlarını karşılamak, mesleki faaliyetlerini
kolaylaştırmak, mesleğin genel menfaatlere uygun olarak gelişmesini sağlamak,
meslek mensuplarının birbirleri ile ve halk ile olan ilişkilerinde dürüstlüğü
ve güveni hakim kılmak üzere meslek disiplini ve ahlakını korumak maksadı ile
kurulan kamu tüzel kişilikleri olduğu, kuruluş amaçları dışında faaliyette
bulunamayacakları düzenlenmiştir.
1136 sayılı Avukatlık
Kanunu'nun Baroların kuruluş ve niteliklerini düzenleyen 76. maddesi gereğince
Baroların, avukatlık mesleğini geliştirmek, meslek mensuplarının birbirleri ve
iş sahipleri ile olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni sağlamak; meslek
düzenini, ahlakını, saygınlığını, hukukun üstünlüğünü, insan haklarını savunmak
ve korumak, avukatların ortak ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla tüm çalışmaları
yürüten, tüzel kişiliği bulunan, çalışmalarını demokratik ilkelere göre
sürdüren kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşları olduğu, kuruluş amaçları
dışında faaliyette bulunamayacakları, Baro Yönetim Kurulu'nun görevlerinin
sayıldığı 95. maddesinde, avukatlık onurunun ve meslek düzeninin korunmasını,
mesleğin adalet amaçlarına uygun olarak bağlılık ve onurla yapılmasını
sağlamak, mesleki ödevler hususunda Baro mensuplarına yol göstermek ve onlara
bilgi vermek ve mesleki görevlerin yapılıp yapılmadığını denetlemek, mesleğe ve
meslek mensuplarına yönelik hak ihlallerine karşı avukatlık mesleğini ve
meslektaşlarını savunmak, bu konularda her türlü yasal ve idari girişimde
bulunmak, hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını savunmak, korumak ve bu
kavramlara işlerlik kazandırmakla görevli olduğu hükmüne yer verilmiştir.
Yukarıda yapılan
açıklamaların ışığı altında somut olaya gelince; davacı Kırıkkale Barosu
Başkanlığı, Kırıkkale Adliyesinde kurulu olan baz istasyonlarının sağlığı
tehdit ettiğini belirterek kaldırılmasını istemiştir. Davacı Baro Başkanlığı,
Avukatlık Kanunu gereğince tüzel kişiliği bulunan kamu kurumu niteliğinde bir
meslek kuruluşudur. Barolar, hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını savunmak,
korumak ve bu kavramlara işlerlik kazandırmak konusunda yasal olarak yetkili
kılınmış olmakla birlikte, Baroların hukukun üstünlüğünü savunma görevinin
avukatlık mesleğinin geliştirilmesi çerçevesinde değerlendirilmesi
gerektiğinden, Baronun avukatlık mesleğini ilgilendirmeyen ve avukatların ortak
menfaatlerini koruma amacı dışında kalan işlemleri dava konusu etmesi
durumunda, aktif dava ehliyetinin bulunduğu düşünülemez. Kuruluş amacı,
avukatlık mesleğini geliştirmek ve avukatlık mesleğini yapanların birbirleri ve
iş sahipleri ile aralarındaki ilişkileri geliştirmek olup onlar adına bu davayı
açma görev ve yetkisi yoktur.
Bu durumda mahkemece,
yukarıda yapılan açıklamalar gözetilerek davacı Baro'nun aktif dava ehliyeti
bulunmadığından davanın reddi gerekirken işin esasının incelenerek yazılı
şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bu sebeple hükmün bozulması
gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan
nedenlerle bir kısım davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün
BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde yatırana iadesine, 10.05.2013 tarihinde
oybirliğiyle karar verildi.